(Yepyeni bir yola başladığım bu kitaptaki ilk bölümümü canım arkadaşım Melek'e ithaf ediyorum. Lütfen seninle hep gülelim ve mutlu olalım...1fetisveapfani )
Poker masasının bir ucunda o,bir ucunda Kubilay Serttaş oturuyordu.
Serttaş'ın sağında ismini bilmediğim ama simayen tanıdık gelen yaklaşık 50-60 yaşlarında biri, solundaysa Aykan Tunç.
Kuzgun üç eldir kazanıyordu ve geriye sadece bir el kalmıştı. Kart saymıyor Ya da hile yapmıyordu fakat çok iyi oynuyordu. Bilmiyordu ki ben ondan daha iyi oynuyordum.
Son el de bittiğinde o eli de Kuzgun'un kazandığı anlaşıldı. Kuzgun'un sağında oturan Aykan masadaki tüm pulları Kuzgun'un önüne çekti. İsmini bilmediğim yaşlı adam arkasında ayakta duran adamından kabanını alıp üzerine geçirdi ve Kuzgun'un yüzüne bile bakmadan çekip gitti.
Onlar gittikten sonra Kuzgun kafasını kaldırdı ve şeytani sırıtışıyla önündeki pullara baktı.Aykan'a dönüp
"Kasaya koyun şunları." dedi.
Elimde olan viski bardağından son yudumu da alıp bar sandalyesinden kalktım. Mekandan ayrılmadan yetişmem gerekiyordu. Yavaş adımlarla Kuzgun'un oturduğu poker masasında onun tam karşısındaki sandalyeye geldim.
Tam sandalyeyi çekip otururken gözlerinin içine baktım. Kapkara gözleri,kapkara şekillendirilmiş ama hafif dağınık saçları ve keskin bakışlarıyla "Kuzgun" ismini sonuna kadar hakediyordu. Sandalyeye oturduğumda ilk önce bana boş gözlerle baksa da o da tekrar yerine oturdu.
Tam masanın ortasında dizili duran kağıtları alacaktım ki benden önce davranıp kağıtları aldı. Kağıtları elinde karıştırırken yüzüme bakmadan
"Ne kadar istiyorsun?" diye sordu.
Bana baktığında tam gözlerinin içine bakıp
" Bugün kazandığının hepsini." dedim.
Elindeki kartları karıştırmayı aniden bırakıp gözlerimin içine dik dik baktı. Beni baştan aşağı süzdükten sonra tekrar kağıtları karıştırmaya devam etti. Kağıtlardan bir kısmını bana verdikten sonra
"Ben bugün kazandığım tüm pulları ortaya koyuyorum. Senin ortaya koyacak bir şeyin var mı?" diye sordu.
Boynumdaki kolyeyi hızlı bir hareketle çıkarıp masaya koydum. Kolyeye uzun uzun bakıp burnundan ufak bir nefes verdi.
Küçümser bir bakış atıp " Bu kadar mı?"dedi.
Yüzümdeki ifadeyi sertleştirebildiğim kadar sertleştirip masanın üstünden ona doğru eğildim.
Kolyenin ucundaki halkayı kaldırıp ona doğru tuttum. Son derece tek düze ve ciddi çıkan sesimle
"Şu kolye için buradaki bütün adamların kafasına sıkarım."dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Actionİkimiz de savaşın ortasında kalmış iki çocuk gibi birbirimize bakıyorduk. Aslında bu doğruydu,biz tam manasıyla savaşın ortasında kalmış ve savaşla büyümüş iki çocuktuk... NOT: Kitabın ilerleyen bölümlerinde bolca +18 sahne olacaktır. Rahatsız olaca...