ep8

1K 107 32
                                    

Jeon Jungkook,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeon Jungkook,

Giden her şeyi bırakmıyordu esasında, her şeyi götürüyordu. Bıraktığı şeylerse onu hatırlatırken acımasızca sürüklüyordu onu boşluklara. O bıraktıkları anılardı. Hatırlanan anıların ardından derin bir yalnızlık çevrelerdi insanı. Ne yapmalıydık o halde? Başlayan her şey zaten bitecekken, zaten giden birileri olacakken o anılarla nasıl başa çıkmalıydık? İşte bunu henüz bilmiyordum. Tek bildiğim, alışmış olduğumdu ancak hala o iğrenç hissiyatı kovabilmiş değildim işte.

Kalan olmak... Kalan olmak...

Giden miyim, kalan mı emin değilim ancak görmezden gelemeyeceğim şeyler vardı. Ve o şeyler bana kalan olduğumu söylüyordu. İşte bu yüzden aptaldım. Çünkü gitmesi gereken bendim.

Her tarafı aynalarla çevrili olan ve kaç yıldır girmediğim, yüzleşmek istemediğim o odaya girmiştim. Birkaç adımda aynanın karşısına geçip izledim bir süre aynadaki kendimi. Üzerimdeki siyah bol üst ve altımdaki eşortmanla tıpkı eskiyi andırıyordum. Yüzüme gelen saçlarım, dağınık görünüşüm ve titreyen ellerimle buradan son çıktığım halim gibiydim.

Bir zamanlar karanlık olmayan bu oda şimdi ölü duyguların eseriydi. Benim için artık ölü olan kişilerin ruhları saklanmıştı sanki duvarlarında.

Kafamı kaldırıp kendime baktım. Güçlü olmak istiyordum, hiç değilse güçlü görünmek istiyordum. O sırada o iki bedenin acımasızca arkamda durmuş bana gülümsüyor oluşları geldi gözümün önüne. Sonra tekrar aptal olduğumu söyledim kendime.

Ağır duygular barındıran melodiye uyum sağlayarak sert hareketlerle dans etmeye başladım bir süre sonra. Bir daha asla yapmam dediğim şeyi yapıyordum tam şu an. Sanki hıncımı, nefretimi kusuyorcasına alnımdan akan terlerin tenimdeki etkisini umursamadan dans ediyordum. Hareketlerimin sertliğinin beni yoruyor olduğunu hissetmiyordum bile.

Bir zamanlar her şeyim olan o insanların artık hiç olmayışından önce hiç bu kadar karanlık değildi bu oda. Ve şimdi karanlıktı, bir tek ben vardım.

İçimdeki hayal kırıklığı ve nefreti kendimle taşıyorken içimde zapt edemediğim o duyguları dansa dönüştürmem gerektiğini hissetmiş olmaktan nefret ettim.

Dayanamadım. Ayaklarım tutmadı. Bir uçurumun kenarından sert kayalara çarpıncaya kadar geçen o film şeridi gibi görüntülerden sonra düştüm.

Öyle sert düşmüştüm ki, dizlerim kanar gibi olmuştu. Göz yaşlarımı saklayan terler eşliğinde bu sefer ruhsal değil fiziksel bir yara vardı bedenimde. Duvarın dibine oturup bir ayağımı kendime çektim. Başım eğik ne yaptığımı düşünüyor, beni buna iten gerçeklere isyan ediyordum.

--

Lalisa Manoban,

Jisoo'nun tarif etmeye çalıştığı sokaktayadım fakat bahsettiği yerin hâlâ burası olup olmadığından emin değildim.

Shut up and danceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin