Lalisa Manoban,
"Lalisa! Bekle lütfen!" Jungkook'un endişeli sesine aldırış etmeden evlerinin arkasına doğru koşar adımlarla ilerledim.
"Sevgilim, lütfen dur."
"Ne yaptığımı bilmiyorum ki ben! Duramıyorum, duramamam Jungkook!"
"Yanında olmama izin vermeyecek misin? Sadece bana durmayacak mısın yani? Beni diğerlerinden ayıracak bir farkım olmayacak mı? Herkesten kaçmak istediğinde herkes mi olacağım senin için? Yapma sevgilim, benim için dur ve konuşalım!" sert bir adım daha atmaya kalmadan Jungkook'un daha yakından gelen sesi ile gözlerimi kapatmış ve durmuştum yerimde. Bileğime dolanan sıcacık eli ona dönmemi sağlamıştı. "Hani kaçmayacaktık artık?" bakışlarımı gözlerine çıkardığımda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve ağlamamalıydım da. Yüzümdeki hüznü görmüş olmalıydı ki dudak büzerek başımı göğsüne yaslamıştı. Dayanamayıp kollarımı bedenine dolayınca o aptal gözyaşımı tutamamış ve ıslatmıştım gömleğini. "Onu görmek istemeyecek kadar nefret mi ediyorsun?"
"Bilmiyorum. Nefret edemem ondan. Ben sadece... Sadece yüzleşmek istemiyorum. Onu görmek istemiyorum. Kötü hissettiriyor, çok kötü hissettiriyor." avuçlarıyla yüzümü kendine yaklaştırdığında merhametini iliklerime kadar hissetmiştim.
"Ne olacak peki böyle güzelim? Hiç konuşmadan, neden gittiğini bilmeden, ondan kaçarak nereye varıyor bu durum? Belki sandığın gibi değildir? Gidip gelmemesini açıklayacak kim bilir neler vardır, bilemezsin. Bak ben biliyordum neden gittiklerini. Gözlerimle gördüm, kendi ağızlarından duydum. Ama dediğine göre o geleceğini bile söylemiş sana, ona bu kadar öfkeli olman seni pişman bile edebilir." dediklerinde haklı olduğunu bilerek dinlemeye devam ettim onu. "Seni ilk gördüğümde bana hissettirdiğin ne oldu biliyor musun? Vay be, bu kız gerçek. Bu kız çok güçlü olmalı dedim içten içe. Çünkü daha önce hiç kimsenin gözlerindeki hüzne rağmen böyle kocaman gülümseyebildiğini görmemiştim. Sanırım seni bu denli merak etmemin nedeni de buydu. Yapamadığımı yapıyordun sen. Sana meydan okumak, aynı zamanda senden ders almak istiyordum." gururla gülümserken içimde inanılmaz bir huzur vardı. "Ama şimdi böyle kaçarsan yanıldığımı düşünürüm sevgilim. Dinlemen gerektiğini hissediyorum. Sadece ufak bir şans ver."
"Sende en sevdiğim şey ne biliyor musun Jungkook? Anlamanı istediğimde kelimelere muhtaç bırakmıyorsun beni. Bakyorsun, görmek istiyorsun ve sanki gözlerimi okumuş gibi anlıyorsun." avuçladığı yanaklarımı baş patmaklarıyla okşayıp alnımı öptü. Omzumdaki o koca kamburu unutmamı sağlıyor, tüm endişelerden arındırarak rahatlatıyordu beni şefkat dolu öpücüğü. "Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum güzelim." yanaklarımdaki ellerini omuzlarıma indirdi bir öpücük daha kondurduktan sonra. "Şimdi burada bekle, onu buraya çağıracağım. Kendini yormanı istemiyorum böyle kaçarak daha da yorulacaksın. Dinle Rose'yi ve o zaman kararını ver." içimdeki tarifsiz heyecan ve korkuya rapmrn derin titrek bir nefes alıp Jungkook'a güvenmeyi seçtim. Dudaklarımı dişlerken aynı zamanda başımla onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shut up and dance
Teen FictionBu yapbozun bir değil, birden fazla parçası kayıptı fakat yapboz kayıp parçaları olmadan tamamlanmaya çalışıyordu. [Lalisa Monoban & Jeon Jungkook] Romantic, psychologic fan fiction. © bwηίesίreηα, 2022