Jeon Jungkook,
Baktığım, bakıpta göremediğim, görüpte fark edemediğim, fark etsem bile görmezden geldiklerim bir çığ gibi büyüyorken kaçıp durmuştum. Evet baktım durdum, bana gösterilmek isteneni gördüm, farkındaydım ancak sadece kaçtım. Her zaman olduğu gibi kaçmak en iyi seçenek oldu benim için. Bir darbe geliyorken gözlerimin içinde büyüyen, ben öylece durdum ve arkamı döndüm. O darbenin benden alıp götürdüklerini görmezden gelerek eksilişimi kabullendim. Ardından birilerini, bir şeyleri sorumlu tutma ihtiyacıyla dönüp durdum başımda. Ve sonunda sorumlu tuttuğum kendimi cezalandırdım.
Şimdi, şu büyülü anda, gözlerimin önünde çeşitli parıltılar varken ve kalbimde bir ritim peyda olurken neden mi bunları düşündüm? Çünkü farkında olduğum şeyler vardı ve ben kaçamıyordum. Gözlerimin içine böyle beni teslim ettirecek o güçle bakıyorken kaçmak için direnemiyordum. Neyim vardı benim? Neden bunca zaman direnebilmişken şimdi bu denli pervasız davranıyordum? Bir zamanlar çok iyi tanıdığımı sandığımda bile aslında tanıyamamış olduğumu geç olsa da anlayabilmişken şimdi neden karşımdaki bu kişiye çoktan alışmışım gibi öylece beni yönlendirmesine izin veriyordum? Evet, bana uzun zamandır mahrum kaldığım birçok duygunun varlığını hatırlatmıştı. Bu yüzden şimdi içimdeki heyecanın getirdiği onunla vakit geçirme hissi zihnimdeki farkındalıklarımın üzerini örtüyordu. Şaşırıyordum sadece... Kendime... Kendime çok şaşırıyordum.
Sahi, şu an için mi yaşamalıyız?
Dediği gibi, ana bırakmalıydım belki de kendimi.
Ben gözlerine bakarken çeşitli düşüncelere dalarak kaybolduğum sırada Lalisa'da bana uyum sağlamış ve aramızda bir süre sessizlik hakim olmuştu. Ta ki, önünde bulunduğumuz duvarın arkasından gelen kadının yüksek sesli konuşmalarıyla dikkatimiz o tarafa dönene kadar. "Saçmalıyorsun! Seni ne kadar uzun süredir beklediğimi biliyor musun? Ve saçma sapan bahanelerle yine beni arka plana atıyorsun! Söylesene, ne zamandan beri bu denli değersizleştirdin beni? Neden bu kadar yalnızlaşıyorum yanındayken?" Biz hala parkın iç kısmındayken karşılıklı duran çift ile aramızda bir duvar vardı ve Lalisa bizi fark etmelerini istemeyerek yüzüne yerleştirdiği merakıyla kolumdan tutarak onları gizliden izleyebileceğimiz bir yerde saklanmamızı sağladı. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken o çoktan ağlamaya başlayarak karşısındaki adama sesini yükselten kadına odaklanmıştı.
"Abartıyorsun! Hep yaptığın gibi beni anlamaya çalışmadan yargılıyorsun sadece!" adam da sakinliğinden ödün verdi.
"Abartıyorum tabii, ben hep abartıyorum değil mi! Seni anlamaya çalışırken kendimden ne kadar ödün verdiğimden hiç haberin yok! Bir şeyleri yüreğimdeki baskıya rağmen görmezden gelmeye çalıştım durdum ve şimdi bunun için bir aptal gibi anlamayacağını bildiğim halde açıklama yapıyorum ama sen bana... Sen bana abarttığımı söylüyorsun!"kadın şiddetlenmeye başlayan gözyaşları yüzünden bir süre konuşamayarak yutkundu. "Bekledim. Seni bekledim her şeye rağmen. Düzelebiliriz diye içimde yakıp yıktığın her şeyi topatlamaya çalışarak bekledim seni. Ama sen artık bana zaman ayıramıyorsun bile. Bana gözlerindeki o boşlukla bakıyorsun ya; üşümeye başlıyorum, bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Bir uçurumdan düşüyorum ve sen sadece izliyorsun. Sadece izliyorsun ve hissettirdiğin tek şey yalnızlık!" adam kadının söylediklerine karşı şaşkınlıkla baktı. Sanırım kadın ilk defa kendini bu kadar teslim olurmuşçasına anlatmaya çalışıyordu ve bunları söylemeden adam karşısındakini ne kadar yalnızlaştırdığının hiç farkına varamamış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shut up and dance
Teen FictionBu yapbozun bir değil, birden fazla parçası kayıptı fakat yapboz kayıp parçaları olmadan tamamlanmaya çalışıyordu. [Lalisa Monoban & Jeon Jungkook] Romantic, psychologic fan fiction. © bwηίesίreηα, 2022