ep25

554 80 127
                                    

Jeon Jungkook,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Jeon Jungkook,

İki hafta daha.

Zamandan iki hafta daha eksilmişti. Ona yazmayı bırakalı iki hafta daha onsuz geçti.

Fakat gariptir ki, geçen yıllar değil de bu iki haftada toparlanabilmiştim. Yani onu aklımda bitirmeye karar verdiğim andan itibaren.

İşime odaklanmıştım. Dağınık giyinmek veya geceleri içmek yoktu. Üzerimdeki takım ve canlı durmasını umduğum yüzüm ile bizimkilere gülümseyebiliyordum en azından. Yıllarımı alan bir kabustan uyanmış gibiydim şimdi, iyileşiyordum belki de.

Ya da sadece öyle gösteriyordum.

Ona yazmayı bıraktığım gibi, o sonbaharda dans eden uzun saçlı kızı da, benden giden kısa saçlı kızı da gömmek istiyordum artık geçmişe.

Arabamdan indim ve sözleştiğimiz üzere topluca yemek yiyeceğimiz eve doğru adımlamaya başladım. Gömleğimin ilk iki düğmesini açıp derin bir nefes çektim içime yürürken. Biraz gecikmiş olabilirdim fakat buna çokta takılacaklarını sanmıyordum.

"Şuna bak! Sofrada bir sen eksiksin, utanmıyor musun bizi bekletmeye!" kapıyı tıklatmamın hemen ardından kapıyı açan Jin ve aynı anda gelişen Jisoo'nun azarı ile bu ortamı ne kadar özlediğimi fark ettim.

"Namjoon ile kavga mı ettiler yine?" herkes salonun ortasında duran donatılmış masaya kurulmuştu. Uzun zaman olmuştu beraber yemek yemeyeli.

"Hayır, bu sefer benlik bir durum yok. Direk sanaydı azarı." Namjoon'un dediği ile yüzüme yerleşmiş olduğunu umduğum kısa süreli kıkırtım ile sandalyeyi çekerek oturmuştum.

"Jisoo, senin hunharca savuduğun azarları bile özlemişim." daha çok mırıldanarak söylediğim ile kısa süreli bir sessizlik sarmıştı ortamı.

"Özlemene gerek yok çünkü sen her türlü azar işitebilirsin benden." Jisoo derin bir nefes alıp sessizliği bölmüştü.

Bir yanımız eksik gibiydi. Bizi bir araya getiren kişinin gidişi ortamdaki garipliğin sebebiydi hep. Fakat yinede birbirimize sığınıyorduk işte.

Jisoo Lisa'nın gidişi ile sessizliğe bürünmüştü bir süre. Onu asla affedemiyordu içinde görebiliyordum. Beni en çok o teselli etmişken, en ihtiyacı olan da teselliydi.

Bu masa eksikti ama böyle tamamlanmıştı resim.

Rosé boğazını temizleyerek konuşmak için hazırlandığında dikkatimizi ona verdik. "O zaman, tam da bu güzel anda verebileceğim bir müjdem var." sol elini havaya kaldırarak yüzük parmağını gösterdi ve kocaman gülümsedi. "Jimin bana evlenme teklifi etti!" herkes hep bir ağızdan tebrik edip şakalaşmaya ve gülüşmeye başladı.

Hoseok, "Nihayet be! Bu çocuk varya, kafamın etini yedi nasıl teklif etsem diye. İki haftadır buna hazırlanıyor." dedi.

"Teşekkür ederim Hoseok desteğin için. Ve ayrıca hepinize de yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Her ne kadar Jungkook hala bana hyung demese de." duygusal ilerleyen teşekkür konuşmasının ardından sonda söylediği ile ağzımdaki lokmayı çiğnerken göz devirdim.

Shut up and danceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin