•twelve

1.2K 84 6
                                    

Yaşanan olaydan beridir evden, hatta odamdan çıkmıyordum. Bu da yaklaşık bir-iki hafta eder. Tek yaptığım bir sürü ağlatan filmler izlemek, duşa girip ağlamak, yemek yemeden ağlamak, müzik dinleyerek ağlamak olmuştu. Arada bir hava almak için küçük balkonuma çıkıyordum. Sonra annem bana sesleniyor ve ne olduğunu sormaya devam ediyordu. Kısa cevaplar sonucunda onu gönderiyordum. Gerçekten çok acıktığım zamanlarda da odamın köşelerinden çıkan abur-cuburları yiyordum. Aslına bakarsanız bu yaşam bana oldukça mantıklı geliyordu. Tek sorunumuz bu yiyeceklerin eninde sonunda bitecek olmasıydı.

Popoma giren ağrıyla kalkma vaktimin geldiğini anlamıştım. Sıvazlayarak kalktım, ufak gerilme hareketlerini yaptıktan sonra çekmecede duran telefonumu çıkarttım. O günden beri sadece annemle iletişimde olmak için kullanıyordum. İnternetim hep kapalıydı. Buna rağmen arkadaşlarım arayıp duruyordu. Tabii ki asla onlara dönmüyordum. Asla ama asla onların beni yargılamayacağını biliyordum. Sorun kendimdeydi. Ben kendimi fark ettikten beri saçma sapan davranan biriyim. Erkek videoları açar, etkilenmeye çalışırdım. Tabii sonrasında vazgeçmiş olsam da asla kendimi topluma aktaramazdım. Aşağıdan gelen seslerle gözlerimi devirdim ve bu sıralar her zamankinden daha fazla yaptığım gibi son ses müzik açtım. Çok depresif şarkılardı ve ben kesici alet olmamasına şükrediyordum.

"Lisa! Şu müziği kapat ve beni dinle!" Annemin boğuk sesini duymuştum. Aslında kapatmayacaktım fakat onun kalbini kıramazdım. Zaten yeterince endişeliydi benim için. Yavaş adımlarla yatağımdaki küçük hoparlöre ulaştım ve düğmesini kapattım.

"Tanrım, şükürler olsun. Bebeğim, şimdi lütfen kapını aç." Aynada kendime bakarken daha kaç kere bu lafları duyacağımı düşünüyordum.

"Anne, daha fazla ısrar etme. Bir süre daha ölü gibi takılacağım."

"Ama bir misafirin var."

"Aptal Jungkook asla odama girmeyecek!" Fakat ardından gelen ses Jungkook'a ait değildi. Daha iyi duymak için kapıya iyice yanaştım ve kulağımı dayadım. Bu... Kilidi hızlıca çevirdim ve kapıyı sonuna kadar açıp aylardır görmediğim bedene, babama sarıldım. Hiç değişmeyen o sigara kokusu parfümüne karışmıştı. Şu iki haftadır bana en ama en iyi gelen şey onun bu kokusuydu. Her ne kadar sigara koksa bile...

Annem babamdan faydalanıp bana sarılınca yanağını öptüm ve geri çekildim. Annem oldukça solgun, babamsa yakışıklı duruyordu. O benim gerçekten rol modelimdi ve sonunda onunla kavuşmuştum.

"Pekâlâ, güzel hanım. Şimdi izninizle bu küçük hanımla başbaşa kalıp, konuşmak istiyorum." Annem fransız kadınlar gibi davranıp gittiğinde odaya geri girdim ve arkamdan babamın girmesini bekledim. Elindeki birkaç poşeti kapının kenarına koyduğunda yavaşça kapattım ve kilitledim. Annem her an içeri arkadaşlarımı sokabilirdi. Babamı hayranlıkla izlerken yatağıma oturmuştu. Beni beklediğini fark etmiştim, hızlı adımlarla yatağa zıpladım ve tam karşısına oturdum.

"Nasıldı? Dediğim yerlere gidip fotoğraflar çektin mi?" Hızlı konuşmama gülmüştü. "Tabii ki çektim. Bir dahakine söz üçümüz birlikte gideceğiz." Kocaman gülümsemiştim fakat geldiğinden beri bir gerginlik olduğunun farkındaydım. Neden bu hâlde olduğumu soruyordu içten içe. Bu konu illa açılacaktı ve nasıl başlayacağını düşünüyordu.

"Hadi baba, çekinme ve sor." Yüzündeki buruk gülümsemeyi yakalamıştım.

"Sadece, neden bu hâlde olduğunu merak ediyorum. Seni hiç aramadım çünkü açmayacağını biliyordum." Aslında açardım ama olsun.

"Neden bu hâlde olduğumu sana, size söyleyemem ama üstünden geçmek gerekirse... Klasik lise tramvaları."

"Nasıl bir travma bu?"

I want to play the game || jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin