Okuyun !!

104 51 1
                                    

Porsuk çayının kenarında 3 katlı bir mekan Eskişehir'e ilk geldiğimde kitap takıntım olduğunu bilen kız arkadaşım buraya getirmişti beni.Yaklaşık 3 ay önce...

 Bir amca vardı yaşlı yaşlı yan masamızda. Sürekli bize bakıyordu ve ben bundan rahatsız fakat saygı duymuştum yaşlıydı nihayetinde.Yarın sabah yazdığım kitap taslağımı alarak kahvaltı etmek ve yazılarıma devam etmek için yine buraya geldim,Kübra okuldaydı ve sakince bir şeyler karalayacaktım. Bir kaç saat oturdum o adam yine o adam yine geldi yine yan masama oturdu ve yine bana bakmaya başladı. Ben artık takıntılı olduğunu düşünmeye başladım amcanın...

 O akşam işlerim sebebiyle fethiyeye gitmem gerekti. Ama sabah mekan sahibi orada olmadığı için bu muazzam mekan adına kendisine teşekkür edememiştim.Kendisiyle görüşmek için akşam oraya uğradım. İlk defa birisinin bu mekan adına ona teşekkür ettiğinden bahsetti ve şükranlık duyduğunu belirtti.. Ben inançlarım gereği kolay kolay kimsenin elini öpmem fakat istemsizce onun elini öpüverdim bir çırpıda.Telefon numarasını verdi ve benimle kitaplar hakkında tartışmak adına sözleştik.

 Ve bugün 13.06.2016

 Kız arkadaşımı ziyarete geldim yeniden.Akşam üstü yine aynı yere gitmek istediğimi söyledim ve kübrayı alarak aynı kitap cafeye geldik.O yaşlı amca yine burada kapıdan gireken gözleri bana takıldı. Sanki sevinmişti 3 ay olmuş ama unutmamış belli ki.Dayanamadım çektim sandalyeyi oturdum yanına destur bile almadan...

Benim daha oturmamı beklemeden ellerimi tuttu ve 

-Nerdesin sen ! dedi.

Buradayım dedim,burada saçma ama sadece bu çıkmıştı ağzımdan. Ellerindeki yaşlılık sıcaklığı tüm vücudumu kaplamıştı.

Anlat dedi, neden böylesin Mustafa !

Sesinde net bir tavır vardı sanki azar işitiyordum. Bir kaç saniye kendimi sorguladım bilmeden Kübra'yımı üzdüm yok dedi bana gözleriyle kübra. Elbiselerime baktım sanırım onlarda da sorun yoktu. Ama ne demekti bu ben masum masum Kübra'ya bakıyordum,bakma dedi kübra kötü bir şey yok. Tam bu arada mekan sahibi de izin var mı Muhittin amca diyerek masaya oturdu. ismi Muhittin idi bu adamın ama hala ne demek istediğini bilmiyordum.

-Bak şu etrafına, dedi.

Baktım öylesine boşu boşuna baktım.

-Burası ne Mustafa, dedi yeniden bu heybetli adam bana.

-Kitap kafe Muhittin amca,dedim.   

-Ee peki kaç kişi kitap okuyor git 3 katlı mekan gez tüm katları, dedi bana.

Baktım önce sağa sola sonra tüm katları gezdim yoktu öyle içim acımıştı ki yok bile diyemedim.

Şimdi anlat dedi bu kez daha yumuşak bir ses tonuyla.

 Kübra'yı gösterdim. Mekan sahibi atladı 7 ayda bir insan böyle olamaz dedi. Şaşırmıştım.Sadece adımı bildiğini zannettiğim kişi ilişki süreme kadar her şeyimi biliyordu.Kübra'ya baktım kafa salladı bana bakma der gibi.

-Üniversite okuyorlar yorgunlar Muhittin bey, dedim.

-O zaman burada ne işleri var gitsinler evlerine uyusunlar !

Diyerek çıkıştı bana.Tamam dedim tamam ben 24 yaşımdayım 9 yaşımdan beri okuyarak geçiyor günlerim. Yazdım,yazamadım ama hep okudum hep şiir okudum dedim. Bana baktılar 3ü  birden bu kez niçin şiir der gibi...

 -Çünkü romanlar,kurmacadır oysa şiirler öyle mi tamamen yaşanmışlık,yaşamadan okuyamazsınız,okumadan yazamazsınız, dedim. 

-Muhittin amca senin hikayen nedir kimsiniz ? dedim.

-Bu mekanın ilk sahibiyim 5 yıl önce devrettim çünkü yok okuyan yok yazan yok onlarca genç ama yok... 

  Yok kelimesinin ardında 70 yaşında bir adamın gözyaşlarını gördüm ben o akşam.Okuyun diye diye ölecek olan birini gördüm o akşam ben...

 Not:Bu hikayem tamamıyla gerçek olup bu tarihten 4 ay sonra Muhittin amca vefat etti.Muhittin amcanın kaybına alışamadan ondan 2 ay sonra da kız arkadaşım vefat etti. Acılar ve gerçekler bunlara alışmak zorunda kalmak aslında en büyük acı ve gerçek...

Sahi neydi acı ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin