Bölüm 6

1.5K 39 12
                                    

Medyada: Rewrite The Stars ( Zac Efron- Zendaya )

----

Ben de vazgeçtim artık!

Bırakıp gittiğin yerde, her yanım yara bere içinde.

Kanayarak ne kadar bekledim bilmiyorum.

Zaman durdu, ben kanadım.

Oysa şimdi takat kalmadı bacaklarımda.

Son bir kalp çırpınışında.

Ellerim kanasa da söküp atıyorum,

Zehirdin dolaşan damarlarımda...

===

Ertesi gün heyecanla Ahzen'i göreceğim yere gittim. Yine dalgın bir şekilde oturuyordu. İyiden iyiye solmuş yüzüyle çok güçsüz görünüyordu. Nefes alırken zorlanıyormuş gibi hafifçe öne doğru eğilmişti. Selam verip yanına oturdum. O da kibarca cevap verdi, gülümsemedi. Bir yandan merakla hikayesini anlatmasını beklerken bir yandan da hiç gülümsediğini görmediğimi düşünüyordum. Bir süre yavaşça akan suyu izledi ve sakin sesiyle kaldığı yerden anlatmaya başladı.

"Mezun olur olmaz eve döndüm. Enkaz haldeydim. Yemek yiyemiyor, uyuyamıyordum. Gece ve gündüz mefhumunu tamamen yitirmiştim. Aylarca evden dışarı adımımı atamadım. Bir odadan diğerine geçmek benim için tek büyük farklılıktı. Arkadaşlarımla da görüşmüyordum: Aradıklarında telefona bakmıyor, geri dönüş de yapmıyordum. Çünkü onlar için hayat devam ediyordu; benim içinse durmuştu. Ben acılarımın içinde boğulurken, nefes almak bile imkansızken onların içi boş teselli cümlelerini dinlemek, ardından da adeta hayat devam ediyor der gibi planlarını anlatmak için can atmaları canımı daha çok yakıyordu. Teker teker uzaklaştırdım hepsini kendimden.

Evlendikten sonra başka bir şehre gitmişti ama ben yine de dışarı çıkmıyordum. Aylar sonra annem zorla hava almam için dışarı çıkardığında daha da kötü oldum. Onunla gezdiğimiz sokakları, tanıdık mekanları görünce anılar akın akın üzerime saldırdı. Her şeyi en baştan yaşıyormuşum gibi hatıralar gözümün önünde canlandı. Çok zordu, çok acıydı. Evden çıkmaya korkar oldum. Bütün hayatım yüz seksen metre karenin içinde geçmeye başlamıştı.

Kalabalık bir ailemiz vardı ve evimizden misafirler eksik olmazdı. Hiç istemesem de kalabalığın içine sıkışmış halde buluyordum kendimi. Buna rağmen etrafımdaki kalabalık bile yalnızlığımı gidermiyordu. Onun yokluğunun ıssızlığını hiçbir beden doldurmuyordu. Kapana kısılmış düşlerim anıların saldırılarından yorulmuştu. Önceden yaptığım şeyler artık sıradan geliyordu ve içi boşalmış kabuk gibi bir his yaratıyordu. Zaman akıyordu, evet, ama ben sadece izliyormuşum hissi veriyordu. Bir sonraki günüm bir öncekinden iyi olmuyordu.

Bazı zamanlar öyle rüyalar görüyordum ki, gerçek olmadıklarına kendimi inandırmak neredeyse tüm günümü alıyordu. Çoğu gecelerse rüyamda dahi olsa görmek için uykuya dalana kadar dualar ediyordum. Ruhsuz, hastalıklı, gülmeyi unutmuş birine dönüşmüştüm. Söylemese de annemin bu halime çok üzüldüğünü görebiliyordum ama yaşama isteği denilen şeyi içimde bulamıyordum artık. Önceden severek yaptığım hiçbir şeyi yapmıyordum, yapamıyordum. Müzik dinleyemiyor, televizyon bile izleyemiyordum. Öylece, anlamsız bakışlarla bir bitki gibi saatlerce kıpırdamadan oturuyordum.

Bırakıp Gittiğin YerdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin