Bölüm 10

1K 242 97
                                    

10

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

10.Bölüm

Kalın kolu boğazımı tüm kuvveti ile acımasızca sıkıyordu. Kesilen soluklarımsa içimde birikiyor ve etkili bir zehire dönüşüyordu. İçimde biriken zehri bedenimden atamadığım her saniye o zehir, usulca damarlarıma ulaşıyor, aheste aheste geziniyor ve ciğerlerimi yok edercesine bunaltıyordu. Her saniye içimdeki korkunun şiddeti artıyordu.

Beni tutan adama tekme atmaya çalışıyordum ama işe yaradığı pek söylenemezdi. Hatta boğazımı sanki olabilecekmiş gibi biraz daha sıkmıştı ve tek tük aldığım nefesleri bile doğru dürüst alamaz olmuştum. Gözlerimi açıp ileriye baktım. Dizlerinin üzerinden kalkmakta olan ve bedeni bize dönük olan Barış'ı zar zor görebilmiştim. Bakışlarının benimkilerle buluştuğunu hissediyordum. Bakışlarının varlığı üzerimdeydi. Sanırım bizi fark etmişti. Adamın kolu biraz gevşediğinde yaptığım ilk şey ciğerlerimi tatmin eden koca bir soluk almak oldu. Ardından kolu hala gevşekken endişeli gözlerim onun olduğu tarafı dikkatle izledi.

Evet bizi görmüştü, bize yaklaşıyordu. İfadesi ise bir buz kadar soğuk ve keskindi. Beni ve şakaklarıma bastırılmış olan silahı görmüş olması muhtemeldi, hatta kesin. Tam olarak kavrayamasam da bakışlarımızın tekrar buluştuğunu ve buz gibi bakışlarının altında ezildiğimi hissettim. Bize her yaklaştığında ortada dönüp duran olayı ve bu olayın dehşetini daha iyi anlıyor, bu ise onu feci şekilde ürkütüyordu. Bakışlarında var olan soğukluk ise bu korkudan kaynaklanıyordu, bana kötü bir şey olmasından korkuyordu. Ona tekrar bir şey olmaması için dua ettim ve birkaç damla yaşı serbest bıraktım yanaklarıma doğru.

Aramızdaki mesafe yaklaşık beş on metreye kadar inmişti. Barış ise hiç konuşmadan temkinli ufak adımlar ile bize yaklaşmaya devam ediyordu.

Beni tutan adam kolunu biraz daha sıktığı için kafamı mecburen yukarı kaldırdım. Nefes alışverişlerim sıklaşmıştı ve Barış'ı görmekte zorluk çekiyordum. Ne yaptığını, hamlesinin ne olduğunu bilmiyordum. Bizi bu durumdan nasıl kurtaracağı hakkında en ufak bir bilgim dahi yoktu.

Şimdi koca bir girdabın içine çekiliyorduk ve bu girdaptan nasıl kurtulacağımızı bilmiyorduk.

Bu anın gergin sessizliğini bozan tek şey, benim nefes alırken çıkardığım gürültülü seslerdi. Her geçen saniye nefes almak biraz daha zorlaşıyor ve dakikalar aleyhimize işliyordu ve bu durumu bir an önce lehimize çevirmemiz gerekiyordu. Biraz daha boynumdaki bu baskıdan kurtulamazsam aldığım bu nefesler, son nefeslerim olabilirdi.

Zar zor gördüğüm Barış temkinli bir şekilde bize doğru bir adım attı, ardından durup sessizliğe kulak kesildi.

''Yaklaşma dostum!'' dedi beni tutan adam, boğazımı biraz daha sıktıktan sonra kafasını başımın yanına getirip histerik bir kahkaha attı. ''Ağır ol biraz.''

Suç Mahalli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin