Bölüm 2

2.3K 378 330
                                    

Bölüm 2: Otopsi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 2: Otopsi

Olabilecek en süratli halimizle emniyet merkezine gelmiştik. Henüz yirmi dakika geçmişti fakat arabayı Barış'ın kullandığını bildiğim için bu duruma pek şaşırmadım. Arabayı Barış kullanınca hep böyle olurdu, o benim aksime hızı her zaman severdi ve bu çoğu zaman işimize yarardı. Bir suçluyu tespit ettiğimizde Barış'ın hızı suçluyu yakalamamızda bize büyük avantaj sağlardı. Fakat bu her ne kadar işimize yarasa da ne yazık ki midem benimle aynı fikirde değildi. Hız her zaman midemi bulandırırdı çünkü.

Nihayet arabadan çıkmayı başardığımda ciğerlerimi temiz havayla doldurup midemin bulantısını geçirmeye çalıştım ve vakit kaybetmeden Barış'ın peşinden acele ve kararlı adımlarla ilerlemeye başladım. Her zaman olduğu gibi yine beni bekleme zahmetinde bulunmamıştı. Zaten beni bekleyeceğini düşünmek tam bir aptallık olurdu.

Binaya girdiğimizde girişte fazla oyalanmayıp merdivenleri hızla çıktık ve karşılaştığımız meslek arkadaşlarımıza kısaca selam verip odamıza girdik.

Paltolarımızı kapının hemen kenarında bulunan demir askıya astıktan sonra merdiven çıkarken yorulan ayaklarımı dinlendirmek için biraz oturmaya karar verip masama yöneldim. Barış kendi masasına geçip gözlüklerini taktıktan sonra önüne çektiği cinayet dosyasını incelemeye başlamıştı. Ben de kendi masama geçtiğim sırada Barış kafasını dosyadan kaldırmış ve gözlüklerinin üzerinden düz bir surat ifadesi ile bana bakmıştı. Bu bakışı onunla çalıştığım yıllar boyunca çoğu kez görmüştüm ve anlamını pek tabii gayet iyi biliyordum. ''Azra Komiser sen otopsiye in, malum benim midem ölü görmeye dayanamıyor, Ecem doktorun bize ne bilgi vereceğini öğren.'' dedi ve gözlüklerini düzeltip eski haline geri döndü.

Kaşlarımı çattım. ''Bir dakika, bunu olay yerinde ceseti aç bir aslan gibi inceleyen cinayet şube başkomiseri olan Barış Bey mi söylüyor?''

Gözleri hala elinde tuttuğu ve içeriğini hiç bilmediğim dosyadayken kafasını kaldırmadan keyifle güldü. Konuşmayacağını hissettiğimde gözlerimi devirdim. ''Kusura bakmayın başkomiserim fakat bahaneleriniz çok mantıksız.'' dedim nihayetinde.

''Öyle,'' derken kafasını kaldırıp sırtını geriye yasladı ve şu sen her şeyin doğrusunu biliyorsun bakışlarını bana dikerek derin bir nefes aldı.

''Otopsiye inmek istemiyorum.'' dedim. Mevki olarak benden bir basamak üstte olabilirdi fakat bu her seferinde otopsiye beni göndereceği anlamına gelmiyordu.

Barış ayağa kalkıp yanıma gelirken tedirgin bakışlarımla onu süzdüm. Sakin görünüyordu ve ne yapacağını sezemiyordum. Önüme gelince durup sırtını kamburlaştırdı ve benimle aynı hizaya geldi. ''Bahanelerimin mantıksız olması verdiğim görevi yerine getirmeni engellemez. Ben bir görev veririm ve sen yardımcım olarak o görevi yaparsın.'' dediğinde kollarımı göğsümde kavuşturup kaşlarımı çattım. O ise bu halimden daha da keyif almış gibi güldü ve konuşmasına devam etti. ''İnsanlar iki gruba ayrılır pek sevgili yardımcım Azra. Emir verenler ve görev yapanlar. Bu bir düzendir. Emirleri verenler hep üsttedir ve görev yapanlar o üst tabakaya ulaşmak için hep çalışırlar.''

Suç Mahalli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin