Çok uzak değil, 2011 yazında Türkiye'de bira içmek istediğimizde Anadolu Grubu'nun ve Türk Tuborg'un ürettiği farklı isimlerde ama tat olarak birbirine çok benzer biralara talim ettirilmek zorunda kalıyorduk. Bugün değişik bir şey içeyim diyen bir bira severin en büyük değişikliği Heineken ya da Budvar içebilmek oluyordu. Serde bir de öğrencilik varsa "33'lük biraya 5 lira mı verilir lan" denilerek Bomonti, Beck's ya da Carlsberg alınarak kısır döngüye sanki bir değişiklik yapmış gibi devam ediyordu biraseverler. Leffe'yle tanışmamız bile 2011 Eylül ayıdır. Fakat, alkol yasağına rağmen, ülkemizde bira adına çok güzel gelişmeler oluyor bu yıl. Duvel, Kasteel, Fuller's serisi, Schlenkerla, Schneider Weisse, Jever, Carling derken şimdi de bir Amerikan Witbier'i olan Blue Moon'u bile bulmak mümkün oldu Türkiye'de.
Ve, bu yazının konusu olan efsane bira Chimay da (şimey diye okunuyor, çimay, kaymey ya da kimay diyerek Fransızcanın dalağını boşa yarmayın, Fransızca diyorum çünkü Chimay Valon bölgesinde ve Fransızca'nın hakim olduğu bir alan) çok ama çok yakında ülkemizde bulunabilecek. Hani, henüz akademik dergilerde yayınlanması kabul almış ama on-line ya da basılı erişimi bulunmayan çalışmalar için (Yazar Adı, forthcoming) yazılır ya Chimay da forthcoming durumunda şu an ve dilediğimizde Chimay'ın üç çeşidini de (evet, yanlış okumadınız hem de üç çeşidi birden) içebilmemize sayılı zaman kaldı. Bugün de ben sizin için deyim yerindeyse bir önizleme ya da gala yapacağım. Yine önümüzde uzun bir yazı olacak, tarihçeydi tadımdı derken. Başlamadan önce, Chimay yazıları için Krzylof Kieslowski'nin muhteşem üçlemesinden esinlendim çünkü Chimay Tripel sarı etikette olsa da önceden Chimay White-Blanc olarak adlandırılıyordu. Yani Chimay serisi ve Kieslowski'nin üçlemesi renkler bakımından örtüşüyor (çok mu zorlama oldu ne?) Böylece, Kieslowski'nin Trois Couleurs: Bleu - Rouge - Blanc eserine de selam çakmış (ekşici mode on) olalım çünkü Temmuz ayında kendime bir iyilik yapıp üçlemeyi ikinci kez izlemiş ve hayran kalmıştım. Neyse efem, başlıyoruz...
Her şeyden önce, Chimay bir Trappist birası ve bu onu olduğundan daha özel bir bira haline getiriyor. Trappist biralarıyla ilgili detaylı bilgiyi Westmalle Dubbel'i anlatırken enine boyuna aktarmaya çalışmıştım. Hatırlamak isteyenler ya da ilk kez karşılanlar Westmalle incelememe göz atabilirler. Üşeniyorum o halde yarın diyenler için altta özet geçiyorum:Trappist, Katoliklik içerisinde St. Bernard'ı takip eden Cistercians (Sisteryanlar) mezhebinin bir alt kolu
Trappistler bu ismi Fransa'nın Normandiya bölgesinde bulunan La Trappe Manastırından alıyor
Sisteryan yaşayışının temellerinde el emeği ve kendi kendine yeterlilik yatıyor
Manastıra gelir sağlamak açısından, üretilenleri dışarıya satmak yaygın bir uygulama
Satılanlar arasında peynir, ekmek, giysi hatta tabut bile var
Ancak, Trappist keşişlerinin üretip dışarıya sattıkları ürünler arasında en çok öne çıkan şey dünyaca ünlü Trappist Biraları
Bugün dünyada bira üretimi yapan sekiz adet Trappist Manastırı var
Altısı Belçikada (Achel, Chimay, Orval, Rochefort, Westmalle, Westvleteren) biri Hollanda'da (Koningshoeven) ve diğeri de Avusturya'da (Engelszell Abbey) bulunuyor.
Chimay ismini yer aldığı kasabadan alıyor. Chimay kasabası toplam nüfusu 10.000'in altında olan ve Hainaut'a bağlı sessiz sakin bir kasaba. Kasabanın ismi Kelt dilindekicoimos'tan geliyor ve anlamı hoş, zarif, sevimli demek. Chimay biralarının üretildiği manastır ise Notre-Dame de Scourmont (Our Lady of Scourmont) ya da birçok insanın da dediği gibi Chimay Abbey ya da Biéres de Chimay. Manastırın hikayesi 25 Temmuz 1850 yılında başlıyor. Chimay kasabasının hemen dışındaki Scourmont bölgesinde yer alan Westvleteren manastırından ayrılan 17 keşiş tarafından kurulan manastır ilk önce Trappist Abbey of Saint Joseph olarak adlandırılıyor fakat manastırın ilk başkeşişi olan Hyacinthe Bouteca manastırın adını Notre-Dame de Scourmont olarak değiştiriyor. Manastırın arazisini de Chimay Prensi bu keşişlere tahsis etmiş bu arada çünkü keşişlerin ne kadar çalışkan olduğunu biliyor ve bölgede tarımı kalkındıracaklarından emin. Keşişler prensi utandırmıyor ve ot bitmeyen bölgeyi verimli bir tarım alanına çeviriyorlar zamanla. Ayrıca Başkeşiş Hyacinthe Bouteca manastıra ek gelir elde etmek için bira üretme fikrini geliştiren ve bu doğrultuda manastır içerisinde bir bira üretim alanı inşa edilmesine ön ayak olan kişi. 1862 yılında inşaat çalışmaları tamamlanıyor ve manastırda bira üretimi mümkün hale geliyor. Trappist keşişlerinin hayat görüşlerinde yatan önemli bir unsur el emeği. Hatta St. Benedict'in buyruklarında (48. bölümde) şöyle diyor:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bira Tadım Rehberi
Non-Fictiontarihin en eski içkisi olarak gösterilen bira ülkemizde maalesef hala hak ettiği değeri görmüyor. "bira hamallıktır yea" gibi bir cümlenin duyulduğu ortamlara sıklıkla rastlamak mümkün. ancak işin aslı hiç de öyle değil. bu cümleyi kuran kişi (büyük...