Bu postta aslında Schneider Weisse Tap 6 Aventinus'un incelemesini yapacak ve Schneider Trilogy'i tamamlayacaktım ama Schneider Weisse'ler hiçbir dükkanda-restorantta bulunamıyor bu aralar maalesef. Yine klasik gümrükte bekleme muhabbeti. Bileydim dolaptaki son Tap 6'yı hunharca gömmez, tadıma saklardım. Schneider Weisse'ler raflarda yerini alana kadar blogu boşlamak istemedim ve bir sonraki tadım olan Hoegaarden Witbier'i önceye aldım.
Aslında kafamda Hoegaarden daha ileri bir tarihteydi ama Şeref Server Bey'in yerinde önerisiyle öne çektim. Böylelikle, Schneider üçlüsü ve Hoegaarden incelemelerini yaparak Türkiye'de satılan Buğday Biralarının tamamını (4 tane lan, çok az değil mi) incelemiş olacağı(m)z. Bu postta da yine her zamanki gibi genelden-özele metodunu (benim uydurmamdır kendisi) uygulayacağım. Yani, önce bu Witbier nedir olayına bakacağız, sonra Hoegaarden'ın tarihçesini biraz kurcalayıp, son olarak da Hoegaarden Witbier'in tadımına geçeceğim.
Buğday biralarıyla ilgili bazı temel bilgileri Schneider Weisse Tap 5'i incelerken vermiştim. Siteyi ilk kez ziyaret edenler ya da bilgileri tazelemek isteyenler bakabilir. Biracılık kitapları buğday biralarını temelde dört türe ayrıyor: (1) Weissbier - Hefeweizen (2) Berliner Weisse (3) Witbier (4) American Wheat Beer. Bugün incelediğim Hoegaarden bir Witbier.
Witbier'ler Belçika ve Hollanda'ya özgü buğday biraları. Tipik buğday biraları gibi (burada Hefeweizenleri kast ediyorum) Witbierler de filtre edilmiyorlar ve bundan dolayı buğulu bir görünüme sahipler. Yine, klasik buğday biraları gibi Witbierler de üstten fermente edilen "ale" tipi biralar. Gel gelelim, bu benzerliklerin yanında Witbierleri kendine özgü kılan farklılıklar da mevcut. Öncelikle, Witbierler de baharat ve portakal kullanımı esas. Hatta, bazı kaynaklara göre tarihçesi 14. yüzyıla giden Witbierler ilk üretildiklerinde şerbetçiotu dahi kullanılmıyormuş. Ancak günümüzde Witbierlerde şerbetçiotu kullanımı yaygın bir uygulama. Klasik buğday biralarıyla karşılaştırmaya devam edersek, hefeweizenlerde tat olarak temelde karanfil ve muz aromaları baskınken, Witbierlerde daha ekşi ve baharatlı aromalar ve portakal-limon tadı baskın. Acılık olarak bazı kaynakalarda şöyle bir karşılaştırmaya ulaştım, International Bitterness Unit (IBU) değerleri Hefeweizenler için 8-15 iken, Witbierler için 10-20. Yani Witbierler Hefeweizenlere göre daha acımtırak bir tada sahip. Bunda da içerdikleri baharatın rolü olsa gerek. Renk olarak da Witbierler daha açık renkteler. Hem Weissbier hem de Witbier "Beyaz Bira" anlamına geliyor olsa da Witbier daha beyaz aslında. Beyazlar arası birinci gibi yani. Ayrıca Fransızlar da Witbier için Biére Blanche terimini kullanıyor, kayıtlara geçelim.
Witbier üretimi Belçika'nın küçük bir kasabası olan Hoegaarden'da 14. yüzyılda başlıyor. Daha eski de olabilir ama eldeki belgeler en çok 14. yüzyıla kadar gitmeyi olanaklı kılıyor. 15. yüzyılda Belçika Hollanda'nın bir parçası konumunda ve Hollanda o dönem de birçok koloniye sahip ve dünyanın bir ucundaki kolonilerinden değişik, güzel hatta bazen dönemin insanları tarafından "garip" denebilecek birçok baharatı da kıtaya taşıyor. Hoegaarden kasabasında Witbier üretiminin başında keşişler var ve Hollanda'nın kolonilerinden gelen -yeni- ürünler bu keşişlerin elinde bira hammaddesine dönüşüyor. Keşişlerin denemeye başladığı maddeler arasında Venezuela açıklarında Güney Karayipler'de bir ada olan Curaçao'dan gelen kişniş (coriander) ve Curaçao portakalı kabuğu (orijinal adı Laraha) da bulunuyor. Hoegaarden'ın kendi tarihçesinde yazdığına göre, 1445 yılında bugün içtiğimiz Hoegaarden'ın reçetesi ortaya çıkıyor. Hatta, 1445 yılında bu birayı deneyenler bu bir başyapıt (masterpiece) demişler. "At yalanı .... inananı" demiştim ben bunu ilk okuduğumda ama sonra doğruluk payı olabilir dedim kendimce. Çünkü, 17. ve 18. yüzyıllarda Witbier Brüksel'de ve Avrupa'nın diğer birçok şehrinde çok popüler ve dominant bir bira haline geliyor. Hoegaarden ve Leuven'deki bira imalathanelerinden Brüksel ve diğer Avrupa şehirlerine inanılmaz bir bira ihracatı olmuş. Kayıtlara göre, 1709 yılında sadece Hoegaarden kasabasında 12 bira üreticisi var. Bu sayı 1726 yılında 36'ya çıkıyor ve kasaba nüfusu sadece 2000 kişi civarı. 55 kişiye bir bira üreticisi düşüyor lan! 300 yıl önce hem de. Çok yanlış bir ülkede çok yanlış bir zamanda doğmuşum ben!! Midnight in Paris'teki gibi sürekli bir geçmişe özlem hali içindeyim bugünlerde ... Bu arada, 36 bira üreticisinin yanında da 110 tane malt üreticisi var!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bira Tadım Rehberi
Non-Fictiontarihin en eski içkisi olarak gösterilen bira ülkemizde maalesef hala hak ettiği değeri görmüyor. "bira hamallıktır yea" gibi bir cümlenin duyulduğu ortamlara sıklıkla rastlamak mümkün. ancak işin aslı hiç de öyle değil. bu cümleyi kuran kişi (büyük...