S-8

302 31 12
                                    

8.Bölüm. Medya;Buğra.

Sandviçleri teker teker sırt çantama yerleştirdim. Ancak hepsini sığdıramamıştım. Yatağımın altında ki eski sırt çantamı alıp onun da içine doldurdum. Ardından ikisinide sırtlanıp gizlice dışarı çıkmak için bir kaç adım attım.

-Oğlumm nereye gidiyorsun?

Annemin sesi mutfaktan geliyordu. Anne yaa nasıl duydun hemen. Bu kadın benim varlığımı yüz kilometreden hissedebiliyor yemin ederim.

-Olcayla buluşucaz.

İnşallah yemiştir.

-Be evladım bi kerede deki falancanın kızıyla buluşucam. Hem Olcay hep Olcay (cık cık cık).

Ah be anne ah. Cevap verme gereksinimi duymadan dışarı çıktım ve plaja doğru yürümeye başladım.

Olcay kararlaştırdığımız yerde beni bekliyordu.

-Oğğ bro hoşgeldin.

Şu amerikan filmlerinde ki gençler gibi tokalaştıktan sonra.

-Bak sen şu sırt çantasını al, içinde 100 tane var, saydım.

-Tamam sende şu sepetlerden birisini al, bak kola ve su da var.

-Tamamdır ben iskeleye doğru gidiyorum.

Diyerek sepetin içine yerleştirdiğim sandviçleri koluma alarak plajda yürümeye başladım. Tam Öğle sıcağıydı, saat 12.

Saat 4'e kadar sahil iyice kalabalıklaşmıştı, bu gün Kumbağ tarihinin en kalabalık günü olabilirdi, çünkü plaj tıklım tıklım doluydu, denizin içinde de bir okadar insan vardı. Cebimden telefonu çıkardım ve Olcay'ı aradım.

-Alo. Bro?

-Buyur abi üç tane 15 lira. Kardeşim bi saniye bekle. Buyur abim, afiyet olsun. Heh tamam. Buyur kardeşim.

-Oğlum bugün çok kalabalık sahil.

-Cumartesi, tabi olacak o kadar.

-Bak bende son 20 sandviç kaldı, burası akşama kadar en az 3-4 saat daha böyle gider. Bize acil sandviç lazım.

-Tamamda kim yapacak sandviçi?

-Bilmi... Bro ben seni arıycam.

Karşıda ki şezlongta tek başına uzanmış güneşleniyordu, ufak burunlu çilli kız. Uzandıpında zayıflığı daha da belli oluyordu, kemiklerinin çıkıntılarını görebiliyordum. Yavaşça yaklaştım. Kolumda ki sepeti yere bırakıp hemen yanında ki şezlonga oturdum. Onu izliyordum. Güneşin altında parıldıyan vücudunu...

-Napıyosun bakiyim sen?

Bu cırtlak karı sesi?

Eyvah annesi! Hemen sepetimi alıp ayağa fırladım, aynı anda Sinem'de "Noluyo ya?" diyerek gözünü açtı ve doğruldu.

-Şey, şey efendim. Sadece kızınıza...

Bir "Hi" diyim dedim ama diyemedim.

-Ee? Kızıma?

-Yani şey.

-Ya anne bu Erdem, benim arkadaşım, annesiylede tanıştım hem. Çok iyi insanlar.

Diyerek gülümsedi Sinem. Dönüp annesinin suratına baktığımdaysa, biraz yumuşama görüyordum.

-En iyisi ben gideyim.

Dedim ve hızla uzaklaştım. Ya arkadaş bendeki de ne şans.

-Hey bekle.

Sandviç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin