S-10

267 25 3
                                    

Bu en uzun bölümüm, yorumlarınızı heyecanla bekliyorum...  İyi okumalar.

10. bölüm.

Bu duraksamanın ardından, Buse'de baktığım yöne döndü. Görünüşe göre oldukça şaşırmıştı. Buğra'nın bakışlarından ise bir sinsilik seziliyordu. Bakışlarıyla adeta tüylerimi ürpertmişti. Yine de sakin bir şekilde bende onu izliyordum. Birşey söylemesi gerekiyordu sanırım, yoksa neden dikilsin ki öylece? Dönüp Buse'ye baktım, aynı anda o da bana baktı. Bir kaç saniye Busey'le kesiştikten sonra.

-Gidelim.

Diyerek gecenin sessizliğini bozdu Buğra. Sanki bize söylemişti, ama bize bakmadan önüne dönerek yürümeye başladığı için, görünmez arkadaşlarıyla konustuğunu düşünmüştüm. Belki de onun görünmez arkadaşları bizizdir.

Buse bana bakıp, benden onay beklercesine bir ifade takındı. Başımı yukarı aşağı sallayarak onayladım. Buğra bir adım önde biz ise Buse'yle yan yana yürüyorduk. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum, Buğra ve Buse ile yan yana yürüyordum. Bu inanılır gibi değil. Yol boyunca sessizce yürüdük. Hava soğuktu... Soğuk. 

Hızlı adımlar atarak kapıya ilk ben ulaştım ve zile bastım. Ardından bakışlarımı kapının önünde duran mermere cevirdim. Sessizce beklememizin ardından Erdem kapıyı açtı.

-Ooo hoşgeldiniz kardeşlerim benim. Girin içeri.

Diyerek, kapıyı açık bıraktı ve içeri geçti. Bende hemen arkasından kendimi içeri attım, arkamdan ise Buse ile Buğra girdi. Odaya geçtik. Ben yine yatağa geçtim, Erdem çalışma masasında ki döner sandalyeye oturup yönünü bize çevirdi. Buse ise tekli koltuğa oturdu. Buğra ise hala ayaktaydı, ama sırtını duvara yaslamış, kollarını ise önünde birleştirmişti.

-Öncelikle hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim.

Dedi Erdem elinde ki (sigara gibi tuttuğu) kalemi, kulağının arkasına sıkıştırarak. Konuşurkende, el kol ve mimik haraketlerini cok sık kullanıyordu.

Bir an Buğra'ya baktım. Gözleri aşağı bakıyordu. Odanın ortasında ki eski püskü kilime. Sanki buradaymış ama yokmuş gibiydi... Hemen ardından Buse'ye göz gezdirdim. Gerçekten çok farklıydı, onunla ilişkim bittiğinden beri çok değişmiş. Saçları, kirpikleri, dudakları, giyim tarzı ve göğüsleri... Evet artık iyice büyümüştü Buse ve eskisi gibi çocuk göğüslerine sahip değildi. Çok etkileyici bir kız olmuştu, bakımlı ve güzel. Eğer Buğra ile birlikte bana ihanet etmeselerdi, gerçekten onu bırakmazdım. Çünkü onunla yaşadığım şeyler çok farklıydı, bambaşkaydı. Çocukluğumuzdan beri hep onu kollardım, ne zaman bir sorun olsa yanında olurdum. Misketlerinin çalındığı o gün, gidip elinden tutup Hacı hikmet abinin bakkalına götürmüştüm onu. Biriktirdiğim okul harçlığımla ona bir misket birde çikolata almıştım. Çikolata küçüktü tabi, param o kadardı çünkü, yetmedi. Herneyse ama ben yetmeliydim ona, çünkü o bana yetmişti, onunla yetinmeyi kabullenmiştim. Ama ben ona yetemedim.

-Olcay iyi misin?

Erdem'in Anlatımından.

Hepsi gelmişti, canım arkadaşlarım. Beni bu zorlu günümde yanlız bırakmamışlardı. Şimdi onlara yapacağımız işten bahsetmeliydim... Haritada bir kaç yer işaretledikten sonra tekrar döner sandalyeyi çevirerek onlara döndüm... Gülümseyen bir ifadeyle tam söze girecektim ki, Buse elinde ki telefonla uğraşıyor, Buğra kolunda ki bilekliği gevşetiyordu. Dönüp Olcay'a baktım. Aman allahım. Endişeyle yerimden kalkıp Olcay'ın yanına oturdum, hala beni fark edememişti. Gözleri öylesine dalmış ve yaşarmıştı ki. Ama yüzünde mahzun bir gülümseme vardı.

Sandviç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin