47. Ah böğrüm

12.1K 736 281
                                    


Odaya sızan sabahın ilk ışıkları yüzüme vurduğunda yatağımda kıpranmaya başladım. Sırt ve bel kısmımda hissettiğim ağrılar hareket etmemle çoğalınca küçük bir iniltiyle gözlerimi hafif araladım. Asmin'im... Dağ Çiçeğim hala uyuyordu. Uyurken ne kadar da masum görünüyordu sanki kanatsız bir melek gibi.

"Melek tabii ya... ama gel gör ki nasibine senin gibi bir şeytan düşmüş," diye homurdanan iç sesim yine tüm sinir katsayılarımı yükseltmişti sabah sabah.

"Ulan iç ses, her zaman böyle pört diye pörtlemesen olmuyor mu? Bir kere de sus yav sus!" diye tıslarken bir taraftan da yatağımdan destek alarak doğrulmaya çalışıyordum fakat böğrümde hissettiğim keskin bir ağrı yüksek bir sesle inleyerek tekrar yatağa düşmeme sebep oldu. Asmin çıkardığım sese kesin uyanmış olmalı diye düşünerek telaşla onun yattığı kanepeye baktım. Hâlâ uyuyordu güzel meleğim. Yüzümde beliren gülümsememle başımı yastığın üzerine bırakıp sevdiğim kadını izlemeye koyulacaktım ki... Dur bir dakika ya... Ne izlemesi? Nasıl bir uykuymuş bu arkadaş! Ben burada acı içinde kıvranıyorum insan bi' uyanır kalkıp benimle ilgilenir değil mi ama? Hâlâ kocasıyım ben onun. Kadın dediğin kocasına bakmalı. Değil mi?

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen kocalık yaptın mı ki kadınlık bekliyorsun kızdan!"

"Sen bi sus hain iç ses! Zırt pırt araya girme sen!"

İç sesim aslında haklıydı. Ben bu zamana kadar Asmin'e eşim gibi davranmamıştım ki. Yıllar sonra tekrar kapımı çalan aşkı tanıyamamış kendi içimde yaşadığım gelgitlerle Asmin'i de yıpratmıştım. Onu İstanbul'da bırakıp Londra'ya dönmek zaten hayatımın en büyük hatasıydı ve ben çok pişmandım hem de itler köpekler gibi. Yine de benimle ilgilenmesini istiyordum, bunu istemeye belki hakkım olmasa da.

Gözlerimi kapatıp dokunaklı bir şekilde inlemeye başladım. Ara ara sağ gözümü hafif aralayıp karımın uyanıp uyanmadığını kontrol ediyordum ve uyanmadığını görünce daha yüksek bir sesle inlemeye devam ediyordum fakat onda hiç bir uyanma belirtisi bile yoktu. Bu kadar inlemeye uyanmaması normal miydi? Kadın değil de sanki kış uykusuna yatmış bir ayı mübarek.

"Hop hop ağzını topla Asmin'im hakkında böyle konuşamazsın," diyen iç sesime "Sana n'oluyor lan, ayıysa benim ayım, kadınsa benim kadınım," diye çemkirdiğimde Asmin'in gerilerek uyandığını farkettim.

"Off! Kimle konuşuyorsun sen yine sabah sabah. Hır gür hır gür bir uyutmadın gitti!"

Bu tepki umduğum bir tepki olmasa da hemen pes etmedim. Yatakta doğrulmaya çalışıyormuş gibi yaparak en acıklı ses tonuyla "Aaghh! Böğrüüüm! Böğrüm çok ağrıyor!" diye bağırmaya başladım.

"Belli belli sabahtan beri böğürüp duruyorsun."

"Asmin karıcığım deme öyle, gerçekten çok kötü ağrım var. Bak şuram ağrıyor... işte tam şurası."

"Bu kadar ajitasyona da pes doğrusu!"

İç sesimi duymazdan gelip elimi yan tarafıma götürerek karıma bir yavru köpek bakışı attım. Gözlerinde çaresizce merhametin kırıntısını arıyordum. Bana acıyarak bakarsa bu beni hâlâ seviyor demekti. Gözleri elimi götürdüğüm tarafa kayınca bir an benim için üzüldüğünü sandım fakat "Asmin kadar taş düşsün kafana!" diye çıkışmasıyla bütün umutlarım yerle bir oldu. Demek beni sevmiyordu. Sevse en azından gelip bir bakardı ağrıyan yerime. Ne bileyim... belki biraz ağrı kesici krem falan sürerdi. İçimde yaşadığım hayal kırıklığını yüzüme yansıtarak "Keşke düşseydi," dedim. "Keşke o patlamada kafama senin kadar bir taş düşseydi de ölseydim."

İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin