Selin
Birbirimize yavaşça yaklaşırken ayrı kalma kararımın ne kadar saçma olduğundan iyice emin oluyordum. Ben bu kara gözlü çocuğa bu kadar aşıkken ve birbirimizin varlığına yaşamsal derecede ihtiyaç duyarken nasıl ayrı kalabilirdik ki!!! Allah'ım, ben nasıl bir aptalım!? İşte şimdi tam karşısındayım ve bana öyle derin ve hüzünlü bakıyor ki... Hangimiz konuşacaktık önce ya da ilk adım kimden gelecekti?
Düşünmek yerine içimden geleni yapmaya karar verdim. Aramızdaki kısa mesafeyi birkaç adımda geçtim ve boynuna sarıldım. Önce elleri sardı belimi, başını boynuma gömdü ve içine çekercesine kokladı beni. ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Kalbim gümbür gümbür atarken gözlerimi sımsıkı yumdum. Rüya gibi, hayal gibi... Oysa yanımdaki varlığı tüm detayları ile gerçekti. Günlerdir hissettiğimin aksine ben yalnız değildim! Sevgi annenin dükkanında hayatıma damdan düşer gibi girdiği o andan beri onun varlığı ile tamdım ben. Ellerini gevşettiğinde yavaşça geri çekilip yüzüne baktım. Gamzesi oradaydı işte. Ne kadar özlediğimi gördüğümde daha iyi anladığım gamzesi... Çarpık gülümsemesi ile bana bakan gözlerinde az da olsa tereddüt vardı. Aslında cevapları biliyordu, ama yine de insan bazen bir şeylerden emin olmak ister ya. Tüm soru işaretleri, korkuları, korkularımız silinsin diye önce o çok özlediğim gamzesinden öptüm onu. Ardından da ezberlercesine baktım gözlerine.
"Selin..." Adımı öyle bir ihtiyaçla söyledi ki... Ona, hiç gitmemek üzere geldiğimi biliyordu ama yine de benden duymak istiyordu. Benden duyarsa ancak geçecekti korkusu. O bakışlarında, söylediği her şeyi duyabilirdiniz.
"Özür dilerim Burak, ben... Her şey için özür dilerim..." Gözlerim dolarken cümlemi tamamlayamadım. Beni kendine çekerek göğsüne bastırdı. Göğsünde hissettiğim sıcaklığa o kadar ihtiyacım varmış ki, oradan, ait olduğum yerden hiç ayrılmak istemiyordum.
"Şeker prensesim iyi, zamanla daha da iyi olacak üzme kendini..." Sesi soluktu. Yoksa, yoksa bugün olanlardan sonra o mu benden vazgeçmişti? İçim daha önce hissetmediğim bir korku ile ürperirken titredim. Vazgeçer miydi benden? Başımı kaldırarak soran gözler ile ona baktım.
"Biz iyi olacak mıyız peki?" Derin bakışları beni bulunca gözlerinin içi güldü. Ellerimizi birbirine kenetlerken kulağıma eğildi.
"Olmamamız için bir neden var mı bebeğim?"Nefesinin kulağıma değişi ile ürperdim. İyi olmamamız için bir sürü neden sayabilirdim ona. En başta da onu kendimden uzak tutmaya çalışmam... Ah!!! Neden ikimizin canını da bu kadar yaktım ki?
"Ben, ben çok özür dilerim Burak. Babam..." Gözlerim dolarken yere bakıyordum. Babamın yaptığı şey aklıma geldikçe yerin dibine giresim geliyordu. Ya Şeker prensese bir şey olsaydı! Ya babam yüzünden onu kaybetseydik? Burak eliyle çenemi yukarı kaldırıp bakışlarımızı buluşturduğunda gözümden bir damlanın süzülmesine engel olamadım. Akan gözyaşımı sildi ve yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Şu hayatta öğrendiğim en önemli şeylerden biri ne biliyor musun ufaklık? Hiçbir zaman başkalarının yaptığı, neden olduğu şeylerden dolayı utanmamak! Evet Metin beyin yaptığı berbat bir şey ama eminim davranışının böyle sonuçlanacağını düşünmemişti. Kendini onun yerine koy, doğru yöntemle olmasa da hayattaki tek varlığını korumaya çalışıyor." Doğru mu duyuyorum diye hayretle yüzüne baktım. Burak babamı mı koruyordu? Benim babamı?! Öyle sakin ve dingindi ki konuşuyordu ki...
"Çok şükür anneannemin durumu iyi Selin, onun sağ salim olduğunu görmeseydim inan kafayı yerdim ben." Ne derse desin bu durumun babamın ve dolaylı olarak benim yüzümden olduğu düşüncesi ile yine başımı yere eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SELİN II
Teen Fiction"Başına gelenleri öğrenen Selin, ailesine ve en yakın arkadaşlarına karşı duvar örmüştür. Burak onun duvarlarını yıkmak istese de işi çok zordur. Sınava hazırlık süreci, bozulan arkadaşlıklar ve zorunlu ayrılıklar... Selin için normal hayata dönmek...