Selin
Saat öğleden sonra üçü geçmişti ama Ege'den hala haber yoktu. Onunla konuşmak için beklerken tamı tamına iki deneme çözmüştüm. Yapacak daha iyi bir şey bulamayınca kıyafet dolabımı düzenlemeye karar verdim. İçindeki her şeyi yatağımın üzerine attım ve elbiselerimden başlamak üzere yeniden dizmeye başladım. Normal şartlarda asla yapmaktan hoşlanmayacağım bir eylemdi ama zihnimi susturabilmemin başka bir yolu yoktu şu an.
Elim dolabın zeminine değdiğinde sert bir şeye rastladım. Karanlıktan ne olduğu tam olarak belli olmuyordu. Telefonumun ışığı ile baktığımda, orada duran şeyin orta boyda bir kutu olduğunu gördüm. Burak'ın bana sürpriz yapmak üzere hazırladığı bir şey olma ihtimali çok yüksekti! Bulunduğu yerden çekip masamın üzerine koydum ama ne yalan söyleyeyim ne kadar merak etsem de açmaya cesaret edemedim. Taa ki tüm kıyafetlerimi yerleştirene kadar! Kutu ile bakışıp duruyordum. Akşam olmak üzereydi ve Ege'den hala haber yoktu. Telefonuma baktım ama ne bir arama ne de bir mesaj göremedim.
Gözüm tekrar kutuya takıldı.Açıp açmamakta hala tereddütteydim.
"Selincim, müsait misin canım. Ege geldi, salonda seni bekliyor." Annemin aşırı kibar sesini duyduğumda bir şeylerin döndüğünden şüphelendim. Uzun zamandır benimle bu tonlamayı kullanarak konuşmamıştı! Üstelik odamın dışında güvende hissetmediğimi onlara üstüne basa basa söylediğim halde!!! İzmirden döndüğümüzden ve kendimi kabuğuma kapattığımdan beri salona nadiren davet ediliyordum. Yani kahvaltı ve akşam yemekleri gibi zorunlu durumların dışında... Ege'nin yukarı çıkmak yerine beni salona çağırtmasında kesinlikle bir şeyler vardı. O yüzden eşofmanlarımı çıkarıp hızlıca üzerimi değiştirdim ve saçlarımı taradım. Uyandığımdan beri kendime dair hiçbir şey yapmamıştım çünkü! Merdivenlerden ağır ağır inerken babamın Ege'yi karşısındaki koltuğa oturttuğunu gördüm ve annemin de ortalarda gözükmemesini fırsat bilerek ne konuştuklarına kulak kabarttım.
"Bak oğlum ben kızımı kaybedemem! O çocuğun bir daha hiçbir şekilde Selin'in yakınlarında olmasını istemiyorum! Ne evimin çevresinde ne de başka bir yerde! Adı Burak Çınar, bu adreste yaşıyor. Git konuş onunla ve uyar onu. Ben yüz göz olmak istemiyorum. Biliyorsun devreye girersem silerim o çocuğu!" Gözlerim hayretler içinde açılırken ellerimle ağzımı kapattım. 'O çocuğu silerim' de ne demek!Ege babamın elindeki kağıdı alıp cüzdanına yerleştirdi. O anda göz göze geldik. Yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu. Donuk gözlerine bakınca ne yapacağımı bilemedim. Kendimi zorlukla toparlayıp merdivenlerden aşağı indim.
"Hoşgeldin Ege." Doğrudan gözlerinin içine bakamıyordum. Bir yanım 'o Burak'a zarar vermez dese de diğer yanım daha önce yapmıştı şimdi neden yapmasın' diyordu.
"Hoşbulduk Selincim, hiç oturma. Babana anlattım seni dışarı çıkarıyorum, gideceğimiz bir yer var." 'Hayır' anlamında ellerimi iki yana salladım. Buna hazır değildim! Ben sınava kadar evden çıkmak istemiyordum ki... Aslında sınavdan sonra da çıkıp çıkmayacağım tartışılırdı.
"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum" dedim kelimeleri bastırarak. Ama Ege son derece kararlı görünüyordu. Zaten kafasına dışarı çıkılacak diye taktıysa, ne yapar eder onu gerçekleştirirdi. Bende birkaç haftada bunu öğrenmiştim.
"İtiraz istemiyorum ufaklık! Temiz hava zihni açar ve bence şu sıralar senin zihninin biraz açılmaya ihtiyacı var." Babam onun haklı olduğunu düşünüyor olmalıydı ki başını onaylarcasına sallıyordu. Az önce söylediklerine bakacak olursak bence asıl babamın temiz havaya ihtiyacı vardı çünkü zihni hiç iyi çalışmıyordu!!! Burak ile ilgili kurduğu cümleleri hatırlayınca ürperdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SELİN II
Fiksi Remaja"Başına gelenleri öğrenen Selin, ailesine ve en yakın arkadaşlarına karşı duvar örmüştür. Burak onun duvarlarını yıkmak istese de işi çok zordur. Sınava hazırlık süreci, bozulan arkadaşlıklar ve zorunlu ayrılıklar... Selin için normal hayata dönmek...