0.5

1K 72 13
                                    

Melanie Martinez - Pacify Her

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Kapı çalıyordu, Jungkook ise koltuktan kalkmaya güç bile bulamıyordu kendinde. Sonunda zar zor ayağa kalktı, az önce ağlamış olduğu için kızarmış olan gözlerini sildi ve birkaç dakika bekledi. Danbi'nin onu böyle görmesini hiç istemiyordu. Mutsuzdu, ruhsuzdu, halsizdi Jungkook. Belki de şu an yapmak istediği en son şey başka birinin yanında olmaktı ama Danbi gelmişti işte. Ne derse desin kız onu dinlemeyecekti zaten, Jungkook kaderine razı olmuştu.

Kapıyı açtığında karşısında Danbi'yi gördü, kalbi yumuşadı, içinde tarif edemediği bir mutluluk sezdi. Aniden gelen bir mutluluktu bu. Kızın tatlı yüzü saniyelik bile olsa ona unutturmuştu sanki acısını. Ve birden, ani bir refleksle kıza sarıldı.

Danbi elindeki poşeti yere düşürdü, Jungkook ise sıkıca sarılmaya devam etti. Kafasını kızın boynuna gömdü ve iç çekti. Tekrardan ağlamamak için zor duruyordu. Sanki bir omuza ihtiyacı vardı bunca zaman, daha iyi ağlayabilmesi için. Bu kız ona asla yapmayacağı şeyler yaptırıyordu.

Danbi yavaşça geri çekildi ve Jungkook'un yanaklarında tutarak kafasını kaldırdı. Yüz yüze duruyorlardı. Danbi, Jungkook'un gözlerine baktı. "Jungkook, gel içeri geçelim ve elini yüzünü yıka. Sonra anlatıyorsun her şeyi."

Danbi yerdeki poşetleri alıp Jungkook'u önüne takarak içeri girip kapıyı kapattı. "Bekliyorum, hadi." dedi.

Jungkook ayaklarını sürüye sürüye banyoya gitti ve musluğu açtı. Birkaç kez yüzüne su çarptı, ardından aynadan kendine baktı. Gözleri şişmiş, kıpkırmızıydı. Yüzü çökmüştü. Danbi onu bu halde görünce ne kadar endişelendiğini düşünüp kendine kızdı. Danbi onun zayıf noktasıydı. Onu üzüyordu, endişelendiriyordu. Kız hiç üzülmesin istiyordu oysaki. Hep mutlu olsun istiyordu. En iyi güzellikler hep onun olmalıydı, en iyisini hak ediyordu. Ve Jungkook bunu engellediği için çok sinirleniyordu kendine.

Banyodan çıkıp salona gitti. Danbi oturmuş, elindeki yastığı inceliyordu. Oğlanı görünce ayağa fırladı. "Dışarı çıkalım mı? İçerisi boğucu olmaya başladı." dedi Jungkook çatallı sesiyle. Kız kafasıyla onaylayarak poşetini alıp kapıya yöneldi.

Dışarı çıkıp bahçedeki üçlü salıncağa oturdular. Danbi ayaklarını bağdaş kurdu ve poşeti açarak bir muzlu süt verdi Jungkook'a. Kendisi de çilekli sütü aldı. Sonra poşeti oğlana uzatarak "Bu senin, az da olsa iyi hissettirir belki." dedi. Jungkook hafifçe gülümsedi kızın bu hareketine. Çok tatlıydı, fazla tatlı. "Teşekkürler Danbi. Emin ol iyi geldi."

Danbi çilekli sütünü açarak pipeti taktı. Jungkook kızın her hareketini gülümseyerek izliyordu. Karşısında küçük bir çocuk var gibiydi. Danbi'nin her yaptığı hoşuna gidiyordu oğlanın. İyi ki gelmiş diye düşündü. Kalbi daha rahatlamış hissediyordu.

Kız sütü yavaşça içerken yeşil gözlerini kocaman açmış Jungkook'a bakıyordu. "Eeee?" dedi sütünü içerken.

"Ne ee?"

"Anlatıyorsun olanları, bu dalgınlığının sebebini."

"Ha o..." Jungkook bu günün geleceğini biliyordu. Anlatmak hiç istememişti çünkü gereksiz görmüştü. Gelir geçer diye düşündü hep. Ama geçmedi ve gitgide daha da kötü oldu. Sanırım zamanı gelmişti söylemenin. Belki daha iyi hissederdi, ya da rahatlamış?

"Peki... şimdi şöyle ki..."

Danbi gözlerini açmış bakmaya ve sütünü içmeye devam ediyordu. Hala çok şirindi. Özellikle çilekli sütü ile saçının uçlarındaki pembeler fazla uyumlu duruyordu ve bu onun çocuksuluğunu ikiye katlıyordu. Jungkook dikkatini kızdan çekip söyleyeceklerine odakladı.

"Ben...ben aşık oldum. Sanırım yani."

Danbi birden pipetten sütü içmeyi bıraktı ve elinde süt ile öylece kaldı. Boş boş Jungkook'a bakmaya başladı. Birkaç dakika öyle bakmış olmalıydı, sonra gözlerini kırpıştırarak "Ne?" dedi. Jungkook daha sesli bir "Ne?" bekliyordu ama kız fazlasıyla sakin tepki vermişti.

"Mimarlık fakültesinden Hyesu. Başta sadece hoşlantı sandım. Geçer dedim. Ama her gördüğümde kalbim çarpmaya başlamıştı bile. Etrafta gözüm hep onu arıyordu. Gidip konuşmak isteyince düşüncesi bile heyecandan nefes almamı unutacak seviyeye getirmeye başladı beni. Sonunda bu böyle olmaz diyerek gidip konuşma kararı aldım onunla. Bizim Taehyung ile arkadaştı o da, zaten bi tanışmışlığımız vardı yani. Birkaç kere de aynı ortamda bulunmuştuk. Kız çok nazik, tatlı, naifti. Bilmiyorum ideal tipim değil bile diyebilirim ama insan kimi ne zaman ve nasıl seveceğini hiç bilemiyor." Jungkook soluklanmak için durdu. Sonra devam etti.

"Birkaç hafta böyle geçtikten sonra aldım işte konuşma kararını. Gittim, dedim senden hoşlanıyorum. Kız önce bi şaşırdı, sonra ise beni sadece arkadaş olarak gördüğünü söyledi. Arkadaşlığımızın bozulmadan devam etmesini çok istediğini belirtti. Danbi, sana yemin edebilirim, o an keşke homoseksüel çıksaydı bari o kadar üzülmezdim dedim içimden."

Danbi sessizce dinlemeye devam ediyordu. "Belki çok basit gelmiştir sana. Aşk acısı mı, peh! demişsindir. Bu tarz şeyler sana manasız gelir, biliyorum. Bana da öyleydi. Ama inan neden böyle oldu bilmiyorum. Arkadaş olmak falan istemiyorum. O başkaları ile birlikteyken ben de onunla olmak istiyorum ama bana karşı bi soğuk davranmaya başladı. Eskisi gibi de değil şimdi. Ne yapacağımı bilemiyorum, unutmak için bekliyorum ama her gün onu görmek hiç iyi gelmiyor bana. Kalbime."

Danbi sütü bıraktı ve aralarındaki poşeti yere koydu. Jungkook'tan izin istercesine suratına baktı. Jungkook kollarını açtı. Kız, dostunun kollarının arasına girerek beline sarıldı. Jungkook ise kızın saçlarına kafasını gömdü. Öylece durdular salıncakta, hafif esen rüzgar eşliğinde. Jungkook kendisini iyi hissettirebilecek tek kişinin Danbi olduğunun farkındaydı, Danbi bunun farkında olmasa bile. Tahmin edemeyeceği kadar iyi geliyordu kız ona.

"İyi ki geldin Danbi." dedi Jungkook.

"Ne demek Jungkook. Gelmeyip ne yapacaktım ha?" geri çekildi ve saçlarını düzeltti. "Açsındır şimdi sen. Hadi gel bize gidelim. Abim tavuk alacakmış yeriz beraber. Annemle babam da dışarıda bugün, abimle oturur sabaha kadar oyun oynarsınız ben de size komut verir kafanızı dağıtırım? Sonra dikkatiniz dağılır ve siz bana kızarken odama kaçarım? Özledim bak bu rutinimizi. " Jungkook kızın dediği ile gülümsedi. O da özlemişti bunu. Ne zamandır Namjoon'u da görmüyordu zaten.

"Peki küçük şey, gel gidelim." dedi ve kolunu kızın omzuna attı.

"Bana kısa hissettirmekten asla geri kalmıyorsun ya."

"E çünkü küçük kısa bir şeysin!"

"İ çinki kiçik kisi bir şiysin!"

"Üzülme Danbi'm benim, sen böyle tatlısın. Yakışıyor sana."

"Yakışıyormuş, hıh! Sana ranch sos vermeyeceğim, hakkını kaybettin. " diyerek önden yürümeye başladı kız. Jungkook ise peşinden koştu, "Danbi! Hey! Bunu hak etmedim ama!"

Danbi gülerek hızlandı, "Ranch istiyorsan hızlı ol o zaman, belki affedebilirim!" dedi ve koşmaya başladı. Boş sokakta iki gencin kahkahaları ve ayak sesleri duyuluyordu şimdi.

Birbirlerini en iyi hissettiren yine kendileriydi. Danbi olmasa Jungkook, Jungkook olmasa Danbi şu anki hayatından bu kadar zevk alamazdı.

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Evet, olaylar hızlı gelişiyor ve tasvirler yetersiz belki. Ya da tam duygu yansımıyor olabilir ama uzun uzadıya bir şeyler hem yazmayı hem okumayı seven biri değilim. O yüzden hikaye böyle ilerliyor, hızlı. Zaten muhtemelen 15 bölüm civarı sürüp sonra da final olacak.

Yazarken mutlu hissettiren tatlı bir hikaye kendisi. Umarım siz de seviyorsunuzdur :]

all those little things || jjk {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin