Gökay'ın günlüğünden "
24.05.2017 GALATA KULESİ
Bilmiyorum, sana nasıl bu kadar bağlı olduğumu bilmiyorum... Ne senden gidebiliyorum ne de sana adım atabiliyorum, araftayım güneşsiz aysız günlerin geçişini izliyorum, güzellik kavramına bir tek seni sığdırabiliyorum gülüşünü, gözlerini, dudaklarını.. Ne zaman adını duysam kendimi unutup sana koşmaya kalkıyorum sonra takılıp düşüyorum yeniden ayağa kalkıp yine sana yine.. Kalbimin en derininde kimsenin erişemediği kimseyi almadığım yerdesin. Seni herkesten sakındım kendimden bile uzaklaştırıp başkalarına emanet ettim. Gök'yüzünü ezbere biliyorum gözlerimi kapatıp yüzün önüme gelip sevdim asla bıkmadım her gece her saat başkalarına kötü geleni ben en güzel şey yaptım, tutamadığım ellerini öptüm her gece, kirpiklerini yıldız gibi her gece gökyüzünde saydım, saçlarını güneşin doğuşu gibi yüzümde hissettim. Biliyor musun en çok kollarını seviyorum sen bana sarılınca güvende hissettirdiği için ama nafile sen ne anlarsın yine ben kifayetsiz sözcüklerimi boşa harcıyorum "
Hoşçakal canımın içi senden gidiyorum"Barış'ın anlatımı ile ;
Nolur bişey olmasın diye kim bilir kaç defa tekrarladı kalbim attığı ker saniye. Sonra Yalın bana doğru gözyaşları içinde koştu
" O başardı! Ne kadar güçlü bir kız olduğunu kanıtladı Barış! Yaşıyor hayati tehlikesini atlattı!"
Nutkum tutuldu o cümlelerden sonra. Çöktüm yere fısıldadım gökyüzüne
" Her acıya razıyım Allah'ım.. Ama sevdiklerimin acısını bana yaşattırma!"
Doktora koşa koşa gittim. Onu görmek için bir kişinin girmesi gerekiyordu. Babası Daha doğrusu babası sandığımız adam kendinde yüz bulamıyordu. Bu yüzden içeri girmek ve kızını Gökay'ı üzüp kırmak istemiyordu hatırladıkça.
Zeynep çok istedi girmek kıramadım. Kıramadık. Ve Zeynep girdi içeri.
~
Küçük kızın etrafını hiç ummadığı bir anda masmavi bulutlar kapladı. Küçük kız koca çınarın dibinde gözlerini yavaşça açtı.. Önce koca çınarın dallarını sonra da kuruyup giden seli gördü ve sonra.. İşte orada
Gök'yüzü geri gelmişti~
Zeynep'in anlatımı ile ;
İçeri adımımı attım yavaş yavaş..
Orada yatıyordu can parem, sırdaşım, arkadaşım, küçüklüğüm..
Yanına gidip oturdum. Ellerimle küçük ellerini tuttum ve ağlamamak için kendimi zor tutarak fısıldadım kardeşime onu çok sevdiğimiArkamdan kapı açıldı ve girenin Barış olduğunu gördüm. Arkada hemşire sadece iki dakika dedi ve çıktı dışarı.
Beni kardeşsiz bırakma olur mu?
Alnından öpüp Barış'a başımla onay verdim. Dışarı çıktığım anda içimde çığ gibi büyüyen çığlıkları tutamadım ve ağlamaya başladım.
Yalın kollarıyla sardı beni damlayan gözyaşlarımı öperek.
Geçecek dedi
Geçecekse de eminim, büyük hasar verecek bu fırtına..Barış'ın anlatımı ile ;
Yanına yürüdüm yavaş yavaş
"gökay?" dedim titreyen sesim ile
Cevap vermedi...
Tekrar ettim
"Gökay.. Ben geldim kalk hadi" yine ses yoktu..Derin derin nefes alıp verişim yerini hıçkırıklara bıraktı
" Nolur gitme, Gökay bak.. Sen benim için çok fazlasın.. Yani arkadaş olmaktan çok daha fazlasın, dünyada o kadar çok kötüler varken.. Senin buradan, bizden gitmen hiç adil değil! Kalk nolur!" o kadar çok ağlıyordum ki ben bile görsem tanımazdım kendimi.
Sıkıca kavradığım ellerini istemeye istemeye bırakacaktım ama olmuyordu ellerimiz hala birdi.Ben bırakmıştım boşluktaydı elim tam düşecekken kavradı Bi anda elimi.
Kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım..
Pasifikte kayboldum sanki gözlerine bakarken Yıldırımlar dans ediyordu damarlarımda.
Ve o ki, o gülüş..
İçmeden sarhoş ederdi adamı..Gözlerini aralamış bana bakıyordu
" Gitmedim... Bu..radayım." dedi zar zor
" Yorma kendini Gökay, şükür uyandın başka bir şey istemem Allah'tan." dedim elini hiç bırakmadan.
Hemşireleri çağırdım avazım çıktığı kadar bağırdım koridorda
" Hemşire, doktor!!"
Millet korktu tabi ne oldu Bi şey mi var diye. Ekledim hızlıca mutluluk içeren sözleri"Gökay bize geri döndü!!"
Yaprak dökecekken geldin, beşinci mevsimim"
O an hayaller kurduk. Hemşireyi s**lemedim bile. Yanı başına uzanıp düşündük.
" Hadi karar ver bakalım, Kuzey mi Güney mi?"
" Ney?"
"Kızımızın adı."
Gökay kıkırdamaya başladı.
" Tamam Kuzey kızım kalk bulaşıkları yıka."
" Ben kızım mı dedim?" Cidden bunu mu dedim. Başını salladı. Sonra birden ekledi.
" Mavi?" Gökay öyle bir Mavi dedi ki, Mecnun görse Leyla'ya değil, sevgilimin Mavi diyişine aşık olurdu. Aman aşık maşık olmasın.
Evet sevgilim bu arada.
" Neden Mavi peki?" sordum..
" Annesi mavi gözlü, Babası yeşilimsi ama sorun olmaz herhalde. Hem ona mavişim diyeceğim.. Güzel olmaz mı?"
" Annesi gibi okyanus olur büyüyünce. Huzur verici, kocaman tıpkı kalbin gibi."
" Şimdi minicik bir ırmak olacak, sonra göl sonra da deniz sonra da kocaman bir okyanus.. Ay kulağa o kadar hoş geliyor ki!" Gökay dalmayı başarmıştı hayallere. ellerimi yanağında gezdirip ona dogru döndüm.
" Dünya' nın kaçta kaçı deniz acaba?" saf ayağına sordum. Durup öyle bir baktı ki, gülmeden tutamadım kendimi.
" Sanırım dörtte üçü, değil mi?"
" Ama benim her tarafım sensin, ne yapacağız?" dedim. Kesin buna düşecekti ama hesaba katmadığım bir şey vardı." Ne tesadüf! Benim de Dünya'm benim içimde. Sardım her tarafını." Başımı yasladım omzuna. Sonrası mı?
Ne olsun yine hastane yine soğuk bir odası..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLİNMEYEN İZLER (Düzenleniyor)
Teen FictionKar tatili zamanında ihmal sonucu spor salonunda kilitli kalan Gökay, Barış ve Yalın bayılan Zeynep'i uyandırmaya çalışırken gizemli biri tarafından mermi yağmuruna tutulur. Çatışmanın alevleri Gökay ve Barış'ın yüreğine de ateş düşürür. Bu ateşi dı...