Dünya..
Müthiş bir sistemdir, Gece ile Gündüz gibi.. Peki giderse Güneş? Alıverilse Ay'dan? Bozulsa Dünya'nın düzeni... Güneş açar mıydı bir daha karanlıklar ardından?Barış'ın anlatımı ile;
Dünya! İğrenç Dünya! Benim için seni sen yapan, beni de benden alan Dünyam'ı neden çaldın benden? NEDEN! Ben de Barış'sam.. Dünya'nın öteki ucunda da olsa gidip benim olanı alacağım! Bu koca pistte dizlerimin üstüne çökmüş, sevdiğim kadının gidişini... Elimden kayıp gidişini izliyordum.. O uçak sadece yolcu değil..
Kalbimi de götürdü.. Ruhumu da.. Geri de ne mi kaldı?
Geride,
Ruhsuz bedenim kaldı bir bana.."Hadi kalk, Barış! Oğlum sana diyorum! Merak etme diğer uçakla biz de Fransa'ya gidiyoruz. " Yalın yanıma çöktü, elini omzuma attı. Biliyor musunuz? Bu sefer ağlarken yüzümü saklamadım. Neden biliyor musunuz? Dünya da görsün, ben ağlıyorsam sıkıntı büyüktür! Yalın'a yağmur çiselerken kafamı kaldırdım. Ayağa kalkıp derin bir nefes aldım ve tüm gücümle 'GÖKAY' diye bağırdım. Ellerimi yumruk yapmıştım, kanıyordu.. Gök gürleyiverdi birden.. Damlalar şiddettini arttırdı.. Öfkem de arttı.
"Diğer uçak ne zaman? " yağmurun altında yürürken güç bela konuştum. Zeynep elimi tutmuştu, Yalın omzuma elini atmış önde giden Berat Amca'ları takip ediyorduk.
"Gece birde varmış, Paris'e. Hem Arzu Hoca da Paris'teydi. Öyle duydum yani." Zeynep burnunu çekip konuştu.
Saat daha 20.47'ydi. Kısa ama uzun bir bekleyiş başladı..
~
Küçük kız sonunda çıkmıştı buğday tarlasından. Pişman mıydı? Evet. Bulut ona ihanet etmişti. Canını yakmıştı. Yığılıp bayılıvermişti. Koca Çınar yavaşça kayboldu ardında kalan bulutlar ardında.
~Hava alanında beklemekten ayaklarım mahvolmuştu. Yalın ve Zeynep bir polis eşliğinde bir kaç birşeyler almaya gitti. Berat Amca bilet alıyordu ve ben tek başıma camdan süzülen damlaları izliyordum. Gözümü her kapattığımda aklıma Gökay'ın yüzüne aldığı tokat geliyordu. Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Saat 22.10' du ve köşede Zeynep ile Yalın'ı gördüm. Elinde sadece büyük bir siyah bavul vardı Yalın'ın. O sırada sol taraftan Berat Amca endişe ile geliyordu. Tam ortada buluştuk kimsesiz koridorun.
"Burası neden bomboş?"
"Bende size bu haberi getirdim Zeynep Kızım. Şu Çinden gelen korona salgını Türkiye'de varmış. O yüzden şehirden saat on ikiden sonra giriş çıkışlar yasak. Maalesef bizim uçak gece birde."
Berat Amca'nın söyledikleri kulağımda çınladı dakikalarca..
"Maalesef"
"Maalesef"
"Maalesef"
"Barış, oğlum sakin ol. Bende yarım saat sonra olan İtalya'ya uçan uçak için bilet aldım. Orada kısıtlama on gün sonra başlayacak. İtalya'dan Fransa'ya geçeriz."
"Peki Fransa'nın durumu ne? Giriş çıkışlar ne durumda?" Yalın eliyle hafif seyrelmiş sakalını kaşıdı.
"Ben bakıyorum şimdi internetten." Zeyno telefonunu eline alıp köşedeki koltuğa oturdu.
Elimi alnıma götürdüm. Burası çok soğuktu ama yanıyordum. Sırtımdaki kurşun yerinden başlayan sızı yere serdirdi beni. Gördüğüm tek şey soğuk ve ıssız koridorun, acımasız duvarları. Sonrası mı?
Sessizlik..
....
Gökay'ın anlatımı ile;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLİNMEYEN İZLER (Düzenleniyor)
Teen FictionKar tatili zamanında ihmal sonucu spor salonunda kilitli kalan Gökay, Barış ve Yalın bayılan Zeynep'i uyandırmaya çalışırken gizemli biri tarafından mermi yağmuruna tutulur. Çatışmanın alevleri Gökay ve Barış'ın yüreğine de ateş düşürür. Bu ateşi dı...