05

954 154 62
                                    

Jeongin yol boyunca hiçbir şey söylemeden öylece oturdu. Birkaç saat sonra servis durduğunda vardığımızı anlamıştım. Jeongin hiçbir şey demeden kucağımdan kalktı ve aşağı inip kimseyi beklemeden içeri girdi. Bende Felix'in inmesini bekleyip arkasından içeriye girdim. Girdiğimiz gibi bizi saç ve makyaj için salona aldılar. Jeongin'in yanında koltuğa oturup birilerinin benimle ilgilenmesini beklemeye başladım.

Çekim yapmamıza son 20 dakika kalmıştı. Hepimiz hazırlanmış bekleme salonunda oturuyorduk. Jeongin Jisunla konuşurken kendini gülümsemeye zorluyormuş gibi gözüküyordu. Sanki gülmek istemiyor ama bunu belli etmek de istemiyormuş gibi duruyordu.

Sonunda çekim başladığında gözlerim sürekli Jeongin'e kayıyordu. O yüzüne yine sahte gülümsemesimi takmıştı fakat her halinden mutsuz olduğu anlaşılıyordu. Bir an önce bu çekimin bitmesini istiyordum.
...................................................................................................

Saat çoktan gece yarısı olmuştu. Bu yorucu çekim nihayet binmişti. Yurda oldukça uzak olduğumuz için önce küçük bir yerde yemek yiyip sonra bir otele gidecektik. Hepimiz servise bindiğimizde Jeongin uykulu gözleriyle bana bakıyordu, kafamı ona çevirdiğimde gözlerini benden ayırıp başka bir yere odaklandı. Telefonumu elime aldım,mesajlara girip Jeongin'e mesaj yazmaya başladım.

"Maknae, iyi misin?"

Jeongin elindeki telefon titreyince mesaja bakmış olmalı ki kafasını kaldırıp önce bana baktı sonra eski haline dönüp tuşlara bastı. "Evet, sadece acıktım hyung."

Kesinlikte sadece bu değildi. Tekrar bir şeyler yazmak için elimi tuşlara götürdüğümde tatlı bir kafenin önünde durduğumuzu gördüm. Sırayla aşağı inip içeri girdiğimizde kafenin atmosferinin mükemmel olduğunı fark ettim.- duvarda asılı olan menü de mükemmel gözüküyordu.-

Hepimiz siparişlerimizi verip bir süre bekledik. Hızlıca yemeklerimiz geldi ve hızlıca yedik. Ben ellerimi yıkamak için lavaboya gidip geri geldiğimde Seungmin ile Jeongin'in dışarıya çıktığını gördüm. Jeongin bu sefer gerçekten gülüyordu. Ne yani? Gerçekten sadece acıktığı için mi mutsuzdu..

Diğerlerinin yanında oturmaktansa ayakta durup kafamı duvara koydum, dışarıda eğlenen Seungmin ve Jeongin'i izlemeye koyuldum. Seungmin birden Jeongim'e yaklaştığında kaşlarımı çatıp, duvara yaslı olan başımı kaldırdım. Onlara tamamen odaklanmıştım, yavaş adımlarla dışarı çıkmak için kapıya doğru ilerledim.

Tam o anda Seungmin Jeongin'i öpmek için eğildiğinde Jeongin yanağını çevirdi ve dudakları..birbirine değdi.. İkisi de ellerini dudaklarına götürüp, dudaklarını silerken ben öylece kalmıştım. Neden? neden hareket edemiyordum. İçimde hissettiğim şu iğrenç duygu yine belirmişti.. ama bu sefer öyle herhangi bir yerimde değildi tam kalbimin ortasındaydı..

Düşüncelerimden kurtularak hızla ilerledim, dışarı çıkıp dünyadaki en güzel gülüşlerini Seungmin'e bahşeden Jeongin'i kolundan tuttuğumda ikisinin gülümsemesi de solmuş bir şekilde bana döndüler. Jeongin, kolundaki elime bakıyordu.

"H-hyung.. Ne oldu?"

Kaşlarım çatık ve yüzümdeki tiksindirici ifadeyle onlara bakıyordum. Ne mi oldu Jeongin? Cidden mi? Çünkü eğer gerçekten merak ediyorsan, bunu ben de bilmiyorum. Neden seni buradan çekip götürmek, sana bağırmak ve sonra da sana sarılmak istiyorum.

Bu değişik his de neyin nesi? Hiçbir şey bilmiyorum, tek bildiğim şey bunu yapmamamın gerektiğiydi ama çoktan buna yenilmiştim. Kolunu daha da sert bir şekilde tutarak Jeongin'i lavaboya götürdüm -tüm üyeler şaşırmış bir şekilde bizi izliyordu..-

"H-hyung.. ah! canımı yakıyorsun." o an yaptığım şeyin saçmalığını fark edip kolunu bıraktım. Lavabonun kapısını kapatıp elimi saçıma götürdüm. Jeongin elini sıktığım koluna götürüp üzgün gözlerle yüzüme baktı. Ben ise hala sinirli bir şekilde ona bakıyordum. Evet.. cidden çok saçma, ben neye sinirlenmiştim ki?

"Hyung.."

Jeongin'e doğru bir adım atınca o da geriye doğru bir adım attı. Haklı.. beni ilk defa böyle görüyor diyebilirdim. "Jeongin... git."

Şaşırmış bir ifadeyle bana baktı. Git mi demiştim cidden? ona söylemek istediğim milyarlarca şey varken ağzımdan sadece "git" kelimesi mi çıkmıştı? Susmam gerektiğini biliyorum, hayır susmak zorunda olduğumu biliyordum. Ya Jeongin'i üzecek bir şey söylersem.. "Seni görmek istemiyorum."

Ne! Cidden mi Hyunjin..? Daha fazla ne kadar batırabilirdim ki? Jeongin'in dolu gözlerle bana baktığını gördüm. Hyunjin..ağzına sıçayım. Tanrı sana neden ağız vermiş? Jeongin'i üz diye mi? Gerizekalısın işte! Sus artık.

"Hyu-"

Sözünü kestim. Gözlerimi sıkıca kapattım. "git." başka hiçbir şey demedim, gözlerimi araladığımda Jeongin'in gözünden bir damla yaş aktığını gördüm. Ona daha önce bunu hiç söylememiştim.

Çok hassas bir çocuk olduğunu ve ona sinirle "git" dediğimde çok üzüleceğimi biliyordum ama neden..? neden içimdeki şu aptal ses ona işkence etti, onu ağlattı..

Belki de peşinden gitmeliydim, ama gitmedim. Hiçbir şey yapmadım, sadece şu an kendimden tiksindiğim aynadaki görüntüme bakıp lanet okudum.
"Jeongin'e sarılmak yerine onu ağlattığım için kendimden nefret ediyorum.."

.
.
.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
never quit //hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin