12

867 121 16
                                    

*Hyunjin'in anlatımıyla*

Yine yoğun hayatımıza geri dönmüştük. Yurda döneli daha iki saat olmuştu ve bizi acilen alıp şirketteki makyaj stüdyosuna götürüyorlardı. Makyajımızı yapıp fan buluşmasına gidecektik. Fan buluşmaları en eğlendiğim aktivite olabilirdi ama bu kadar yorgunken bundan keyif alabileceğimi zannetmiyordum.

Makyajımızı yaptırırken menejerimiz bizimle oldukça ilgileniyor, hepimiz için koşuşturuyordu. Bizimle o kadar meşguldü ki telefonunun çaldığını bile fark etmemişti. Benim makyajım tamam olduğu için kalkıp menejerin telefonunu açtım. Karşımdaki direk konuşmaya başladı.

"Baba! Konum attığın yere geldim ama burada bir köpek var!! Nasıl içeri gireceğim??" Arayan menejerin kızı olmalıydı, etrafıma bakındığımda menejerimizin Jeonginle ilgilendiğini gördüm. Sanırım onları burada bırakıp kızı içeri alabilirdim. Kimseye fark ettirmeden aşşağı indim, kapının dışında köpeğe sinirle bakan şirin bir kız gördüm benimle aynı yaşta gibi duruyordu. Yavaşça yanına ilerledim, köpeği kucağıma aldığımda bana bakmaya başlamıştı.

"S-siz..Hwang Hyunjin?" güldüm.

"Baban meşguldü ben geldim. İçeri geçelim mi?" Elimle kapıyı işaret ettiğimde kız gülüp yanıma geldi ve kucağımdaki köpeğin kafasını okşadı.

"Normalde köpeklerden korkmam sadece bu bacağıma sürtünüyordu o yüzden korktum." aegyo yapar gibi konuştuğunda kendimi tutamayıp kahkaha attım, köpeği yere bırakıp tekrar elimi kapıya doğru uzattım. Eğilip önden içeri girdi ben de onu takip edip menejerin yanına götürdüm ve sonra Jeongin'in yanına gittim. Jeongin kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.

"Hyung! Neredeydin?" Elimi saçlarına çıkarıp bozulmaması için hafifçe okşadım.

"Birkaç saniye olmadığım için hemen özledin mi?" gözlerimi kısıp gözlerine baktım ciddi bir yüz ifadesi takınmaya çalışıp kafasını salladı. Sonra elini boynuma atıp dün akşam bıraktığı izlerin kapanıp kapanmadığını kontrol etti.

"Kapatıcı diye bir şey olmasa kesin ölmüştük."

"Ya da geri kalan her yerime aynı izi bırakırdın ve herkes ten rengimi mor sanardı, hm?" Jeongin 'saçmalıyorsun' der gibi suratıma baktığında artık fanlarımızın yanına gitme zamanımız gelmişti.

2 saat olmuştu. 2 saattir yüzlerce fanla konuşmuştuk. Yorgunluktan ölmek üzereydim. Ama artık makyajımızı çıkarıp yurda gidebilecektik. Makyajımı çıkarmaj için koltuğa oturduğumda boynumdaki morluğun tamamen gözüktüğünü gördüm. Ne yani, tüm gün böyle mi durmuştum?? Acaba birileri görmüş müydü? O sırada Jeongin koşarak yanıma geldi ve telefonunu yüzüme tuttu.

"H-hyung.. Ne yapacağız..?" Sorumun cevabını ışık hızıyla almıştım sanki. Bir fan boynumdaki morluğun resmini çekip sosyal medyada paylaşmıştı. Altına binlerce yorum gelmişti ve yorumlardan birinde menejerin kızıyla birlikte köpek severken çekilmiş bir fotoğrafım vardı..

Bu da neydi? yani olay dönmüş ve daha adını bile bilmediğim kızla bana mı gelmişti. Belki boynumu masaya çarptım ve morardı bu da ihtimal dahilinde değil miydi? Neden illa bir kızın beni emmesi gerekiyordu ki? Ve bu doğru bile değildi çünkü bu Jeongin'in eseriydi. Hiçbir kızın değil.

Jeongin dolu gözlerle bana bakıyordu. Kolundan tutup banyoya götürdüm, içeride kimse olmadığına emin olduğumda konuşmaya başladım.

"Jeongin, önemli değil. Neden kendini üzüyorsun?"

"Benim yüzümden.." başını yere eğmiş gözüme bile bakmıyordu. Elimi çenesine götürüp kafasını kaldırmasını ve bana bakmasını sağladım.

"Senin yüzünden değil." Elini sıkıca tuttum. "Ayrıca bana inanmıyor musun? Önemli bir şey değil diyorum." Kafasını usulca 'tamam' anlamında salladı. Yüzüme gülümsememi yerleştirip lavaboda çıktım. Çıktığım gibi kendime küfür etmem bir oldu.

Felix yanıma gelir başkan Park JinYoung'un beni çağırdığını söyledi. Jeongin bu sefer korkan gözlerle bana baktığında ona 'önemli değil' dediğim için kendime küfür etmiştim. Elimi saçlarına atıp hafifçe dağıttım ve yavaş adımlarla başkanın odasına gittim. Anında yüzüme bile bakmadan konuşmaya başladı

"Hwang Hyunjin, sevgilin mi var?"

Bunu mu sormuştu yani? O kızın kim olduğunu ya da boynumda neden morluklar olduğunu değil, sevgilimin olup olmadığını mı sormuştu? Peki ne cevap vermeliydim. Evet mi? Hayır mı? Dürüst olmam gerekiyor gibi hissetmiştim. Sonuçta onun şirketinde çalışıyordum ve dürüst olmamı hak ediyordu.

"E-" hızla sözümü kesti

"Cevap vermeden önce düşün. Daha stajyerken, grubunuzun kurulduğu ilk zamanlardaki anlaşmamızı hatırlıyor musun?"

Kafamı olumsuz şekilde salladım.

"Ben sana hatırlatayım. Anlaşmanın son cümlesinde şöyle diyordu: 'Din,dil,ırk,cinsiyet gözetmeden üyelerin bilgi dışı sevgilileri olursa gruptan atılırlar.' Şimdi hatırladın mı?"

Siktir..böyle bir cümle gerçekten vardı. Şimdi ona Jeonginle birlikte olduğumuzu söylersem ikimiz de.. bu olmamalı. Bunu Jeongin'e yapamam.

"Hatırladım efendim. Ve hayır, görüştüğüm kimse yok." Zafer kazanmış gibi yüzüme bakarken arkamı dönüp odadan çıktım. Yavaş yavaş yürüyerek herkesin beni beklediği minibisümüze doğru ilerledim. Jeongin beni görünce koşarak yanıma gelip kolumu tuttu.

"Ne oldu hyung?" elimle yavaşça kolumdaki kolunu ittirdim. Kafamı çevirip yorgun gözlerle bana bakan Jeongin'e baktım.

"Hiç.." Özür dilerim Jeongin.. bunu seni sevdiğim için yaptım.

.
.
.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
never quit //hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin