Kai
Sonunda ayak basabilmiştim Kore'ye. Uzun zamandır yolculuk yapmadığımdan olsa gerek, saatlerce süren uçuş beni oldukça sarsmıştı. Yine de her şeye değer dedim. Onu canlı kanlı karşımda görebileceğim gerçeği ne kadar yorgunluğum varsa alıp götürüyordu benden.
Şuan bedenimi ayakta tutan tek şey vücudumda kol gezen heyecanın sağladığı canlılık hissiydi. Uçakta uyumaya çalışmış, uyuyamayınca da koltuğumda dönüp durmuştum. Muhtemelen saçlarım dağınıklığıyla ahenkle dans ediyordu ve gözlerim uykusuzluktan şişmişti şuan. Sehun beni bu halde görse korkup kaçabilirdi. Keşke bir gün sonrasına mı çağırsaydım onu diye düşündüm o an. Ama daha fazla bekleyebileceğimi sanmıyordum. Yaklaşık bir buçuk aydır konuşmamıza rağmen bir araya gelme anımızı kaç kez kafamda kurmuşumdur bilmiyorum. Ve artık bir an önce gerçekleşmesini istiyordum.
Önce eve gidip kendimi toparlamalıydım. Acıkmıştım da. Paltomun kolunu sıyırarak saate baktım. Saat sabahın beşiydi ve hemen kendimi eve atıp uyumak istiyordum. Ama yıllardır boş olduğundan evimin ne durumda olduğunu bilmiyordum. O yüzden en iyisi Yixing'e gitmekti. Bavulumu arkamdan sürüterek havaalanından çıktıktan sonra bir taksi çevirdim ve adresi verdim. Kafamı geriye yaslayarak gidene kadar birazcık dinlenebilirim diye düşündüm.
Bir süre sonra beni uyku ile uyanıklık arasındaki o durumdan çıkaran şey şoförün bana seslenmesi olmuştu. Ücretini verip araçtan indiğimde hava gerçektende acayip soğuk gelmişti bir an. Belki de uykulu olduğumdandı bilmiyorum. Kapıya doğru ilerleyip çalmaya başladım. Birileri görse alacaklı falan olduğumu düşünebilirdi ama sesimi Yixing'e duyurabilmemin tek yolu buydu ve bu soğukta daha fazla durmaya hiç niyetim yoktu. Bir kaç kez çaldım ama hâlâ ses yoktu. ''Hadi ama Yixing.'' Bu sefer daha hızlı vurmaya başladım. İçerden gelen bağırma sesi bu sefer başarılı olduğumun göstergesiydi.
"Sikeyim ya noluyor gece gece"
Söylene söylene kapıyı açıp bana uykulu gözlerle baktığında ben olduğumu idrak etmesi bir kaç saniyesini almıştı. Ona sıcak bir gülümseme gönderirken sarıldım."Beni ne kadar özlemişsin böyle, benim gibi bir arkadaşı nerede bulacaksın tabi." diye mırıldanması kulaklarıma ulaşmıştı. Gülerek ayrıldığımda onun da güldüğünü farketmiştim. Ortaya çıkan gamzelerine parmaklarımı koyup "Seni değil ama bunları görmeyi çok özlemişim. Beni içeri alacak mısın? Hava çok soğuk" dememle beni kolumdan tutup içeri çekmesi bir olmuştu.
"Gel hadi. Bavulunu ben alırım bırak."
Tam anlamıyla donduğum için itiraz etmeden yanından geçerek içeri yöneldim. "Keşke haber verseydin bu saatte geleceğini. Gelir alırdım seni" derken bavulumu da içeri çekip kapıyı kapattı. Gözlerimi içerde kısaca gezdirip ona döndüm. "Gerek yoktu geldim işte. Yanlız ben acayip açım. Atıştırmalık bir şeyler var mı? " Gülümseyerek arkamdan gel anlamında bir el işareti yaptı. "Gel bakalım bir şeyler vardır illaki" diyerek yürümeye başlamıştı. Arkasından mutfağa girdim ve o bir şeyler hazırlarken bende yorgun bedenimi sandalyenin üzerine bırakarak kafamı masanın üstüne koydum. "Jonginnn"
"Hmm..." Kafamı kaldırıp baktığım da gerçekten Yixing'in kastettiği "bir şeyler" kavramından fazlasını bulmuştum. Yetenekli çocuktu işte. Seviyordum bu çocuğu."Vayyy be. Görüyorum ki yeteneklerinden hiçbir şey kaybetmemiş aksine üstüne de koymuşsun" sanırım açlıkla öyle iştahlı iştahlı söylemiştim ki bu onu güldürünce yeniden gamzeleri yüzündeki yerini almıştı.
"Ehh yapıyoruz işte bir şeyler. Bunları yedikten sonra uyu Jongin. Pek iyi gibi durmuyorsun. Misafir odasını hazırlıyorum ben şimdi." diyerek ilerleyen vücudunun arkasından
"Bende Yixing beni çok özlemiştir sarılıp koyun koyuna uyuruz şimdi diyordum. İşe bak." diye bağırdım.
"Rüyanda görürsün Kim Jongin." Aldığım cevapla bir kahkaha atıp yemeğime geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed With Kim Jongin | Sekai Texting
FanfictionKitapları çok satanlar listesinden hiç düşmeyen ve yüzü kimse tarafından bilinmeyen ünlü kitap yazarı Kim Kai. Ve Sehun. Onun kitaplarına takıntılı bir edebiyat öğrencisi. Asıl bağlandığı şey kitapları mıydı? #1 - Kaihun #1 - Sekai #1 - Exo #1 - Ex...