" Nereye gidiyoruz? " diye sordum, sayılı kez bindiğim Cadillac'ta Justin ile birlikte giderken.
" Lunaparka. " dedi Justin.
Bu gün, düne göre daha dinç hissettiğim için Justin bu gün tutturdu illa benle gezecekmiş. Hayır ne bok yapıyorsa lunaparka götürüyor. Tamam romantik romantik bir gün geçirebiliriz ama bu kadar da romantik olmasın be ya! Vıcık vıcık aşk kokusu oluyor o lunaparklarda.
Ama kesin yine birşeyleri mahvederim kanka...
Derin bir iç geçirdim ve ellerimle başımu ovalamaya başladım, başım çatlıyordu. Dünkü hastalığın kırgınlığı hala üzerimdeyken lunaparkta çok fazla iyi anılarım olmadığını hatırladım.
Bir keresinde lunapark aletlerinden birisi bozulduğu için, yarım saat kadar yukarda mal gibi bekledim. Zaten çişimde gelmişti orada beklerken, sanırım o gün en kötü gündü. Aynı gün nasıl yaptığımı bende anlamadan havadayken kendimi saniyeler içersinde yerde bulmuştum. Umm... İki kolumda kırılmıştı. Tamam bu yetenek isteyen bir konu.
Sıçıyım, kesin yine bir sakarlık yapacağım.
İlişkinin 3 gününde ayrılıp rekor kıracağım.
Başımdaki tüm fikirleri kovup pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Araba o kadar hızlıydı ki; camdan dışarıya baktığında, sanki sokak bir midenin içinde sindirilmeye başlanmış gibi gözüküyordu.
Benzetmeme sıçıyım... Bu şekilde benzetme olamaz gerçekten...
Bence de iç sesim bu aralar çok konuşur oldu... Değil mi? İkide bir fikirlerimin ortasına sıçıp sıçıp duruyorda... Beş yada daha uzun bir süre sonra araba durduğunda inmemiz gerektiğini anladım.
" Geldik mi? "
" Evet."
Derin bir nefes alıp arabanın kapısını açtım. Ayaklarımdan sonra bedenimin tamamı çıkarttım. Justin'de benden sonra çıktı tabii, ardından yanıma gelerek ilerledi.
Siz nasıl sevgilisiniz lan öyle?
İkimizde romantik bir çift değiliz sadece bu... Justin önen yürürken ben ona yetişmek için, bende hızla yürümeye başladım. " İlk önce hangisine binmek istersin ? " diye sorduğunda elimle bir aleti rast gele gösterdim.
" Emin misin? "
" Tabii. " kafasıyla onaylayıp bilet satan adama yöneldi.
" Lütefn bilet alabilir miyiz? " dedi adama.
Yoh alamazsın cnm, ben burada direğim öyle dikiliyorum mal gibi, mal lan bu çocuk.
Bak bak bak! Lütfenmiş. Bana hiç lütfen demiyo bu piç. " Amber Sprite getir. "," Amber su getir. ", " Amber sofrayı hazırla ", " Amber bok ye! ". Öküz herif. Tamam belki bu güne bok ye demedi ama lütfen de demedi.
Adam, bize bilet verdikten sonra Justin parasını verip seçtiğim alete bindik. Görevli, bizi aletin bir koltuğuna oturttu. Sonra bıkkınlıkla konuşmaya başladı; " Kemerlerle oynamayın ve alet hareket halindeyken hoplayıp zıplamayınız. Im... Aranızda hamile olan var mı? Neyse yok, belli. İyi eğlenceler. " diyerek yanımızdan ayrıldı. Ne oldu lan böyle şimdi?
" Sen söylemesen biz halay çekçektik ya göt. " diye mırldandım göz devirerek.
Justin kıkırdamaya başlayınca onu itekledim. " Gülme...lan gülmesene! " dediğim anda aniden araç başlayınca öne doğru uçtum, peki sizce sonrasında ne oldu? Domuz sesi çıkardım, hep Justin'in yanında oluyor böyle şeyler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temizlikçi
Roman pour AdolescentsAile durumu iyi olmayan bir genç kız, sapık bir patron. Sapık patronu ile, eğlenceli bir arkadaşlık kurmaya çalışırken, bu arkadaşlık her iki taraf için hoşlanmaya dönünce her şey gerçekten değişir. ' Patronum arkadaşım ' ilişkileri yavaş yavaş iler...