Model - MeyParmak uçlarımla merdivenlerden inerken bir taraftan da Atlas'a söylenmeyi ihmal etmiyordum, diğer günler sabaha kadar Egehan'ı ile konuşur durur uyumazdı ve durumdan şikayetçi olan ben olurken rolleri değiştirmiştik ve bunun hiç sırası değildi. Son basamaktan da indiğimde üst kattan gelen takırtıyla evde birisinin uyandığından korkarak parmaklarımın ucunda hızlı hızlı ilerledim sabah zor geldiği için dolaba koymadığım spor ayakkabılarımı giyip hızlıca evden çıktım.
Sokağın sonunda beni bekleyen taksiyi görünce sweatshirtün kapüşonunu kafama geçirip montumun cebine ellerimi sokup hızımı azaltmadan ilerledim. Taksinin kapısını açıp arka koltuğa yerleştirdiğimde şoför amcanın garip bakışlarıyla karşılaşmayı umursamayarak adresi verdim cebimden telefonumu çıkarttığımda saatin gecenin üçü olmasına on dakika kaldığını gördüğümde
"Oha."
Ağzımdan kaçan sözcükle bakışlarım aynadan şoförle birkaç saniye buluştu ben bakışlarımı kaçırdım şoför de ağzını açıp tek kelime etmeden arabayı sürmeye devam etti.
Ay son dördün şeklini almışken araba ilerledikçe sanki peşimizden ilerliyormuş gibi hissetmekten kendimi alamadım, küçüklükten beri sanki biz nereye gitsek gelecekmiş gibi geliyordu. Büyüdükçe ayın bizi takip etmediğini aslında içinde bulunduğumuz dünyanın etrafında döndüğünü öğrenmiş olsam da ay benim gözümüzde hep ayağımıza takılmış bir pranga olarak kalacaktı.
"Geldik kızım." Dediğinde taksimetreye bakıp telefon kılıfımın arkasından çıkarttığım parayı uzattım. Batu şerefsizinin yanına gitmek 65 Tl'mi yitirdiğime inanamayarak para üstünü şoförden alıp arabadan indim. Alsancak'taki ara sokaklardan birinde olduğumuzu görünce Batu'dan beklenmeyen bir hareket olmadığı için şaşırmadım, kenar mahallede oturup tek başına içmesini beklemek zaten salaklık olurdu.
Derin bir nefes alıp önünde durduğum barın kapısından bir adım attığımda ben gürültülü bir ses beklerken yerine slow bir müzik sesi geliyordu. Önümdeki koridoru hızla geçip önüme çıkan geniş alana çıktığımda birbirine sarılmış dans eden insanların arasında onu aramaya başladığımda köşede bir masada hala içkisini yudumladığını gördüm. İnsan kalabalığını yarıp ilerlediğimde birkaç kişinin gözü bana dönse de umursamamışlardı.
"Batu salağı ," dediğimde bakışlarını bardağından çekip bana dikti. Beyaz kazağı ten rengine ne kadar tezatsa üzerinde de o kadar güzel duruyordu ki iş çekme isteğim bastırmak birkaç saniyemi almıştı.
Gözleri kan çanağına dönmüşken bunun uykusuzluktan olduğuna inanmak istedim. Bir kızı o kadar sevemezdi, sevmemeliydi.
"Lan gelmiş ya bu ," gözlerini kısıp elindeki bardağı masaya bıraktı. "Amına koyayım siz Atlas'la tek yumurta ikizi değilsiniz ki nasıl yanında senden bir tane daha olur ?"
"Kalk hadi gidiyoruz."
"Olmaz Asya'lar oturun ikiniz şuraya birer bardak içmeden bırakmam sizi."
Kolumu bir kelepçe gibi eliyle sarıp oturduğu koltuğa doğru beni hızla çektiğinde nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde bacağının üstünde otururken buldum kendimi. Kucağında olduğum için boylarımız eşitlendiğinden dolayı suratlarımız arasında birkaç nefeslik mesafe kalmıştı, mantığım ayaklarını arkasına vurarak ilerlemeye başladığında göğüs kafesimin arasında duran şey kanatlarını çırpmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜTYANİLER
Short Storybktmhyttnnn: on kalbim olsa dokuzunu da sana vermem bktmhyttnnn: birini veririm o da nefret etsin diye bktmhyttnnn: yanlış anlama yani görüldü. Küfür içerir, rahatsız olacaklar okumasın lütfen. based on true story