Tuyê bigeriya li min, ger goreke bêkes bama. (Arar bulur muydun beni, sahipsiz mezar olsaydım.)
3.BÖLÜM: SAHİPSİZ MEZAR
Ne bir ırka sığıyorum ne nefrete. Kendimi burada kaybettim. Duygu yoğunluğuyla sıkıca sarıldığım adam, babamın en büyük nefretiydi. Kaybettim ben o nefreti, kaybettim her şeyi. Kimse kazanmadı ya, en çok ben kaybettim sanki.
Tertemiz bir koku ciğerlerime nüfus ediyor. Kollarımı sıkıca sardığım adam bir Kürt. Ve bunu bilmek o an hiçbir şeyi değiştirmiyor. O an öylesine büyük saygı duyuyorum ki onu değerli kılan bizzat benliği oluyordu. Neden bilmiyorum. Nerdeyse babam kadar ırkçıyken bu adam bir günde fikrimi değiştirebilecek güçteydi.
Mir, kararsızlıkla belime sardı kollarını. Korkar gibi sarıldı bana. Sanki sıkıca sarılsa yiyeceği binlerce damga vardı da ondan korktu.
Günün sonu yine onun ırkında bitti.
Ona sarılmak acıyı kucaklamaya benziyordu. Ferah kokusu ciğerlerime ulaşırken çok koklamamaya çalıştım. Kokladığımla yetinmeye çalıştım. Sanki koklaya koklaya bitirecektim de bir daha o kokuyu alamayacaktım. Bundan korkuyor misali, bir nefes alıyor, kolay kolay vermiyordum.
Ondan uzaklaşmak istemiyordum. Parmak uçlarımda yükselmiş, boynuna sıkıca sarılmıştım. Bir annenin evladını korumak istemesi gibiydi. Çok farklıydı o an, tarifsizdi.
Onu acısından görmeye başladım. Aman Allah'ım, gözlerim kamaşıyor. Körlükten hemen sora gelen aydınlık bu. Kamaşan renkler var. Karanlıktan sonra alışılmadık kadar ürkünçte.
"Gidelim buradan, tamam mı?" diye fısıldadım.
Kelimeler kafiyesiz kalmadı. Kelimeler yoktu kafiye arayacağım? Acının ağırlığı altında çözülür kelimler yalnız içimde, yalnız zihnimde. Dudaklarımda en ufak kıpırtı günah olur o an. Yasaklanmış sanki. Bak dersin, bak karşında bu var, bu adam var, bu acı var, yaşayan var, dün ölse üzülmeyeceğin yaşayanlar.
Ve sen öyle aşağılıktın ki, ölse sevinmem derdin, sanki bu cümleden sonra gelen öldü diye de üzülmem açıklaması hafifletirmiş gibi. O ağır vicdansızlığı hiçbir kelime hafifletmezdi. Bu yüzden bazıları kendilerine bile söylemedi. Dudakları söylemediği gibi kendilerine de söylemediler. Toplumun içinde kaybolup giderken düşünmediler bile. Çünkü kendi toplumu, yalnızca kendindeydi.
Yüreğimde tanımlayamadığım bir acı vardı. Hissettiğim yoğun hayal kırıklığı yüreğimi dağlıyordu. Ondan gitmek istemiyorum. Her sabah günaydın desem, gülümsesem, ön yargısız. Herkes öyle olsa diye düşünüyorum. Sonra benim önceleri düşünemediğim şeyleri nasıl tüm insanlardan beklediğimi sorguluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AR MİJ DÛMAN
Romance"Sor hadi, terörist misin de." Cam parçaları dağıldı, paramparça olan yürekler, hiçbir zaman anlayamayacakları acılara şahit oldu. "Sor bana, dağda akraban var mı de." Dudaklarım titredi, merak ettim ama sesim çıkmadı. Merak, bazen hadsizlik oluyord...