Yazdığım en uzun, en zor bölümdü. 4k :')
Şöyle ki yazarken silip durdum çünkü duygusal bir şeyler yazmak benim için neredeyse imkansız. O duyguyu size aktarabilir miyim bilmiyorum, umarım hissederek okursunuz.
Bölüme geçmeden önce uyarı yapmak istiyorum. Bazılarınız omegaverse olayını gerçek hayatla bağdaştırıyor. Çok yanlış, ikisi birbirine çok uzak iki hayat. Omegaversede güçlü olan hayatta kalır ve bölümde kadına şiddet vs yorumları görürsem hiç acımam ağır konuşurum. Burada çok fazla boş duyar kasan oldu bana. Tecavüz savunan oldum, bundan zevk alan oldum. Bu yüzden sabrım yok. Okuduğunuz şey omegaverse, gerçek hayattan alınan hikayeler değil.
Buna göre okuyun lütfen ve bolca yorum yapın. Çok uğraştım, çok emek verdim bu bölüm için :')
Keyifli okumalar💘
(6 ay önce, Jeongguk 2 aylık hamile)
-
Jeongguk titreyen göz bebeklerini ve çenesini zapt etmeye çalıştı duyduğu gerçeklerle.
Bu öyle bir duyguydu ki beyninden vurmuşlar da o sancıya rağmen yaşıyor gibiydi. Kanı donmuş, vücudu buz kesmiş, nefesini tutmuştu.
Akşamın geç saatleri, delta kendisine bir şey itiraf edeceğini söylemişti. Beklediği kesinlikle bu değildi.
Taehyung'un sessizce döktüğü göz yaşlarına bakarken onun ne kadar çaresiz olduğunu görüyordu. Bal rengi irislerde paramparça olan ruhunu görüyordu onun. Öyle bir parçalanmışlıktı ki bu, hayal dahi edemiyordu. Yaşadığı acı verici anılar, kalp kırıklıkları...
Ne demeliydi, ne yapmalıydı en ufak bir fikri yoktu. Boğazına oturmuştu tüm gerçekler. Yutmaya çalışsa yutamaz, orada kaldıkça da boğulur gibiydi.
"Ellerimde yatıyordu, aylar öncesinde yüz yüze baktığım bedeni kanlar içinde kucağımdaydı." Hatırladığı anılarla kalbinin sıkıştığını hissetti. Kim olursa olsun, bunu unutmak ve yok saymak imkansızdı. Yıllar önce her gece ağlama krizleriyle uyandığı ve içine gömdüğü tüm o acı, tüm o duygular en saf haliyle buradaydı şimdi. Sanki kollarında yatarkenki yaşadığı acıyı kat kat daha fazla yaşıyordu şimdi.
Taehyung, Jeongguk'un gideceğini biliyordu. Öyle ki ona hak da veriyordu. Bu nedenle ne varsa, ne hissettiyse ona anlatmak istiyordu. Daha fazla içinde tutmak, ondan saklamak istemiyordu. Ne hissettiyse, ne kadar canı yandıysa anlatmak, dökmek istiyordu.
Artık içinde tutmak çok zor geliyordu. Onun bunları bilmeye hakkı vardı.
"Okşadım saçlarını, artık buz gibi olan tenini sevdim. Açıktı gözleri, akıttığı göz yaşı tazeydi. Kanlı parmaklarımla kuruladım. Canım çok yandı Jeongguk." acı içinde fısıldadı.
"Canım çok yandı da söyleyemedim."
Yüzünde buruk, paramparça bir gülümseme oluştu. Göz yaşları kendiliğinden akıyordu, bayıldı bayılacak duruyordu; sızlıyordu kemikleri.
Bir katildi ama isteyerek olmamıştı. Çocukluk ruhuyla doluydu onun bedeni, çok güzel hayallerle süslü, aşıktı bedeni.
"Kimsem yoktu ki benim. Kime söyleyebilirdim bunu, kime ne diyebilirdim ki? Nasıl tarif edebilirdim içimdeki yangını? Kalbimi söküp aldılar sanki benden. Canım çok yandı." Sesi titreşip çenesi kasıldı. Jeongguk o Taehyung'u gördü. Elleri pijamasını sıktı avuçlarında. Canı yanan, paramparça olan o Taehyung'u, sevdiğini en acı şekilde kaybeden o küçük Taehyung'u gördü.
"Canımı çok yaktılar Jeongguk, kendi ellerimle verdim onu toprağa, o zaman aşkından ölüp bittiğim bedeni kendi ellerimle gömdüm ben-" Dudakları arasından bir hıçkırık kaçtı acıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine ღ TaeKook ✔
FanfictionJeongguk, alfalardan korkarken bir deltaya eş olarak gitmişti.