5

62 4 4
                                    

Beni sürükleyerek barın yan mahallesindeki evine götürmüştü. Dar ve eski bir apartmandı. Merdivenlerden çıkarken omuzlarım neredeyse duvarlara değecek gibiydi. Özellikle başım dönerken o dar merdivenleri çıkmak adeta bir işkenceydi

Dördüncü kattaki dairesine girdik. Evde ağır bir rutubet kokusu vardı. Tek odalı bir daireydi. Yatağın olduğu salonla ufak, pis mutfak yan yanaydı. Köşedeki boyası atmış beyaz kapıdan da tuvalete gidildiğini tahmin ediyordum. Yer çamaşırlarla doluydu. Eski kitaplar etrafta yığınlar halinde duruyordu. Evdeki rutubet kokusu bu eski kitaplardan geliyordu. Demode duvar kağıdı yer yer soyuluyordu. Köşedeki eski sehpanın üstüne Fender marka bas gitar duruyordu.

"Pis görünüyor olabilir ama sadece dağınık, merak etme. Sen de amma soyluymuşsun..." Yatağa uzanmış, ellerini başının arkasında birleştirmişti. Evi süzerken bunca zamandır ayakta dikildiğimi farkettim. Çekingen adımlarla yatağa gittim ve en ucuna oturdum.

Konuşmuyorduk. Odadaki tek ses dışarıdan gelen müzik sesleriydi. Çakmağını çaktığında irkildim ve göz ucuyla ona baktım. Bir sigara yakmıştı. Bir nefes aldıktan sonra yanıma sokuldu ve kolunu omzuma attı. Sigarayı bana uzattı. Uzun zamandır içmiyordum. Alıp derin bir nefes çektim. Tekrar ona uzattığımda kafasını iki yana salladı.

"Bana hava atmak için falan içmiyorsun değil mi? Yoksa ilk içişin mi bu?" dedi alayla. Sadece soğuk bir bakış yolladım. Kıkırdadı, uzanıp yanağımı öptü. Öpücüğü ayartıcıydı.

Bu işin nereye varacağını tahmin edebiliyordum. Yani beni apartmanına neden getirdiğini falan biliyordum. Ancak bunu istiyor muyum bilmiyordum. Sanırım istemiyordum. Hayalini kura kura gözümde yücelttiğim, hatta bu yüceliğine layık olup olamayacağıma dair korkular duyduğum ilk sevişmem, daha yeni tanıştığım, adını bile sormadığım birisiyle, pis bir apartman dairesinde olmamalıydı. Öte yandan, kendi kendime böyle olması gerektiğini de düşünüyordum. Mantığa oturtulamayacak bir biçimde kendimi yok etme, kirletme ve ahlaki açıdan olabildiğince düşürme isteği duyuyordum. Kuşkusuz bunun sorumlusu Eren idi. Bu zamana kadar ilahi bir inatçılığa bürünmüş, ve Eren'le yapıp yapmayacağım muammasına rağmen kendimi olası bir ilişkiye kadar kendimi ona saklama isteği duymuştum. Şimdi ise onun için yaptığım her şeyi mahvetmek istiyordum. Her ne kadar yüzeysel ve kendi dayatmamla oluşan düşüncelerimde her şey için onu suçlasam da, derin bilincimde asıl kızgınlığım kendimeydi. Yerin dibine sokarak cezalandırmak istediğim kendimden başkası değildi.

"Biraz daha kafayı çekmem lazım, içtiklerimin etkisi geçiyor. Sen de ister misin?" dedi ve ayağa kalktı. Kafamı aşağı yukarı salladım. Mutfak demeye dilimin varmadığı yere girip buzdolabından bir şarap şişesi getirdi. Yanında da iki kahve fincanı vardı.

"Kusura bakma, kadehleri kırmıştım..." dedi ve bardakları doldurdu. Elinde bardağıyla tekrardan yatağa uzandı. Benim için yana kayıp gelmemi işaret etti. Her ne kadar istemesem de kendime zarar verme isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Yanına uzandım. Hemen kolunu omzuma attı ve bana sokuldu. Hissettiğim tiksintiyi geçirmek için bardağı kafama diktim. Ardından bir bardak daha, ve bir bardak daha. Zihnim gittikçe bulanıyordu. Boynuma ve yüzüme bir sürü öpücük kondursa da hissetmiyordum bile. Dokunuşları cüretkarlaşıyordu. Hiçbir tepki vermeyişimden olacak, aşağılara doğru inmeye başladı. Sertleştiğimden emin olunca yanımdan kalktı ve kafası bacak arama gelecek şekilde yüzüstü uzanmıştı. Ereksiyon olsam da şehvet hissetmiyordum. Sadece boş gözlerle onu izliyordum.

Kemerimi çözüp fermuarımı açtı. Tek ve ani bir hareketle pantolonumu çıkarıp attı. Baksırımı da çıkarttıktan sonra aletimi yavaşça ağzına aldı. O anda hislerim tekrardan geri geldi. Ağzının ıslak sıcaklığını hissediyordum. Kendimi zorlamadan daha fazlasını istemem, cesaretimi yerine getirmişti. Ben artık bir sapıktım. Bunu yaparak da tüm şüphelerimi ortadan kaldıracaktım. Çünkü bu konuya dair şüphe duymak, bu konuyu sürekli hatırlamama neden oluyordu; o akşamki hayal kırıklığım her gün taze kalıyordu. Bu kasıntı cesaretle maviye boyalı saçlarını tuttum ve kendime doğru bastırdım. Boğuk bir inleme sesi çıkardı. Elimi alıp kafasından atmasıyla onu kendi işine bıraktım.

Bu konuda oldukça tecrübeli olduğu anlaşılıyordu. Dibine kadar aldığında vücudumdaki bütün sinir uçları karıncalanıyordu. Üstelik çıkan sesler anlamsız şekilde hoşuma gidiyordu. Tam anlamıyla gevşemiştim. Kendimi tamamen ona bırakmıştım ki parmakalarını dudaklarımın üstünde gezdirmeye başladı. Ben daha ne yaptığını anlayamadan ağzımı aralayıp parmaklarını ağzımın içinde dolaştırmaya başladı. Aşağıdaki işine hala devam ettiği için bir şey diyemedim.

Parmaklarını iyice tükürüğüme buladığında ağzımdan çıkardı ve arkama dayadı. Yine tutkulu bir şekilde işine devam ettiği için gıkım çıkmadı. Zaten gevşemiş olduğumdan tek parmağı kolayca girmişti. Bu his başlangıçta hoşuma gitmese de kısa sürede bundan da zevk almaya başladım. Bir süre daha böyle devam etti.

Tekrardan doğruldu ve tişörtünü çıkarttı. Zayıf ama kaslı bir vücudu vardı. Teni bembeyazdı. Göbek deliğinin altındaki tüyler merak uyandırırcasına baksır çizgisinin ardında kayboluyordu. Gittiği yeri görmek için sabırsızlanıyordum.

Benim tişörtümü çıkarınca duraksadı ve sırıttı. Üstüme eğilip boynumdan başlayarak bütün vücudumu öpmeye başladı. Bu sırada kemerini çözmüştü. Kendi pantolonunu da çıkarıp attıktan sonra baksırının ardındaki kabarıklığı seyretmeye başladım. Üstündeki tek şeyi de çıkardığında tüylerin vardığı yeri de gördüm. Neyse ki kasık ve koltuk altı kılları da mavi falan değildi.

Köşeden bir yerden çıkardığı kondomu taktı. Eline tükürüp mastürbasyon yaparak ıslattıktan sonra arkama dayadı. Üstüme kadar eğilmişti ve yüzüme dikkatle bakıyordu.

"Yüz ifadelerini sakın saklama." dedi sırıtarak ve ittirmeye başladı.

Canım inanılmaz yanıyordu. Kendimi kasmaktan alıkoyamıyordum. O da bunu farketmiş olacak ki yüzümü okşayıp kendimi kasmamamı söyledi. İçime tamamen girdiğinde onu karnımda hissediyordum, bir şişiklik vardı. Tek eliyle kollarımı başımın üstünde bağdaştırıp kalçasını ileri geri hareket ettirmeye başladı. Artık iyice alıştığımda beni kucağına alıp ayağa kalktı ve sırtımı soğuk duvara yasladı. Sert darbeleriyle sırtım duvara çarpıyordu.

Artık kendimizi iyice kaptırmıştık. Birbirimizi tutkuyla öpüyorduk. Bazen saçımı çekip kafamı arkaya yatırarak boynumu emiyordu. Sırtım her duvara çarptığında aldığım zevk katlanıyordu. Onun kucağında olduğum için beni istediği gibi hareket ettirebiliyordu. O beni aşağı yukarı hareket ettirdikçe aletim de onun bedenine sürtüyordu. Onun her darbesi beni daha da dibe batırıyordu. Tam bir ahlaksız gibi davrandığımı farkedip daha fazlasını istiyordum. Serseriliğini bana da bulaştırdığını sanıyordum. Boynuma bıraktığı izler ve sırtımda oluşan morluklar geçecek olsa da ruhuma bıraktığı izler geçmeyecekti.

Darbelerini yavaşlatıp daha da derine ulaşmaya çalıştığında kondoma boşaldığını anladım. Bir süre nefes nefese öylece kaldıktan sonra içimden çıktı ve beni yere bıraktı. Kondomu çıkartıp düğümledi ve bir kenara attı. Karşımda dizlerinin üstüne çöküp bana dönük bir şekilde dizlerimi omzuna aldı. Ayaklarımı yerden kesti ve tamamını ağzına alıp çıkarmaya başladı. Benim inlemelerim ve onun boğuk sesleri birbirine karıştı. Nihayetinde onun ağzına boşalınca beni kaldırıp kolayca yatağa attı.

Alkol ve şehvet bütün bedenimi uyuşturduğu gibi aklımı da uyuşturmuştu. Hiçbir şey hissetmiyor, düşünmüyordum. O da yanıma uzanınca çıplak bedenlerimizi birleştirdik. İkimiz de pis kokuyorduk. İlkel isteklerimizi ilkelce karşılamıştık. Geceyi onunla kucak kucağa, pislik içinde geçirdim. O gece daha kaç defa birbirimizi becerdik hatırlamıyorumdum. Ama sabah uyandığımda üstümde dev bir ahlaki ağırlık vardı. Yaptıklarımın farkına varmıştım. Bundan sonra bir daha asla çocuk olamayacaktım. Oysa ki buna kendimi hazır dahi hissetmiyordum. Bütün bedenim adeta kırılıyordu. Boşalmaktan kasıklarım ağrıyor, zorlanmaktan arkam acıyordu. Göğüslerim emilmekten kan toplamıştı. Yüzüm dahil bütün bedenimde tokat izleri vardı.

O daha uyanmadan, sessizce apartmanı terkettim. İskeleye kadar sanki kovalanıyormuşçasına bir tedirginlikle yürüdüm. Telefonumu kontrol etmek vapura bindiğimde aklıma geldi. Annemden bir sürü mesaj ve cevapsız arama vardı. O an yaşayacaklarımın daha yeni başladığını farkettim. Geceyi habersiz, başka bir yerde geçirip eve bu halde dönmemi nasıl açıklayacaktım hiçbir fikrim yoktu. Ancak kimseye bir şey açıklayacak halim yoktu. Bitik ve hasta hissediyordum.

Burnt by the Moon (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin