- - Bölüm 11 - -

656 61 35
                                    

Min Yoongi

Elimdeki filtre kahve ile mutfaktan salona geçerek kendimi koltuğa bıraktım ve başımı geriye atarak gözlerimi kapattım.

Dün akşam birkaç şişeyi devirmiş ve sonunda sızıp kalmıştık.Ben her zaman iyi bir içici olmuştum bu yüzden her zamanki gibi birkaç bardak bira içmiştim ve fazlasıyla sarhoş olmamıştım.Ancak Jungkook o kadar değildi.O da iyi içiyordu ancak benim iki katım olmak üzere tam on bardak bira içmişti ve sonu kaçınılmaz olmuştu.

Onu yatağa götürmekte cidden zorlanmıştım.Ağırdı velet!

Şimdi ise hala uyuyordu ve ben o uyandığında muhtemel çekeceği baş ağrısı ve mide bulantısı için bir çorba hazırlamıştım bile.

Ancak kafamdakilere nasıl çözüm bulacağımı bilmiyordum.

Dün ona bıraktığım çiçekleri alıp ardından da beni yakalaması üzerine kurduğu cümle hala beynimde yankılanıyordu.

"Sen onlardan mısın?"

Kulaklarıma gelen sesi ile kalbimdeki ağırlık artarken gözlerimi açtım ve başımı kaldırdım.Bana sorduğu bu soru beni yaralamıştı.

Benim hakkımda bildiği gram bir şey yoktu.Yüzümü görmemişti.Yani şirket haricinde ona giden papatyaların sahibinin ben olduğumu bilmiyordu...Ona daha da hak veriyordum çünkü geçmişi iyi değildi.Bir kere ağzı yanmıştı bu yüzden bu sorduğu soru normaldi.

Ancak...Üzülmeden edemiyordum.Ben onlar gibi biri değildim.Onu yıllarca uzaktan korumaya çalışmıştım.Ben onun için o adamları...

Derin bir nefes aldım ve verdikten sonra elimdeki kahveden bir yudum aldım.Acı tadı boğazımdan geçerken tekrar bir nefes almıştım.

O sırada eliyle saçlarını karıştırarak ve yarı açık gözlerle salona giren bedeni fark etmiştim.Üzerindeki gömleğin düğmelerinin yarısı açıktı.Pantolonu ile yattığından pek rahat edemememişe benziyordu.

"Lanet olsun başım!"

Kendini koltuğa attı ve başını ellerinin arasına aldı.

"Başım çatlıyor!"

"On bardak içersen olacağı bu!Kim dedi on bardak bira iç diye?!"

Bakışları beni buldu.Çatık kaşları ve kısık gözleri ile öylece bakmaya başladı.Sonra birden histerik bir şekilde sırıtıp saçlarını karıştırmaya devam etti.

"En azından bazı şeyleri belli bir süre unutabildim.Gerçi sarhoşken de aklımdaydı ama..."

Ben de sırıttım.Unutamazdı.Sarhoş olsa da, uyusa da,oturda da kalksa da...Yemek yapsa, müzik dinlese,yolda yürüse,hatta unutacağım bile dese yine de unutamazdı.

Onlar birbirlerine yazılmışlardı.Bu apaçık belliydi fakat Soo Jin bunu hala anlayamamıştı.Jungkook bu yolda fazlasıyla acı çekiyordu sadece üzüldüğüm şey buydu ama aşk acı çekmeden olmuyordu.

"Benim durumum daha kötü sanki?Beni hiçbir zaman sevmeyecek ve...Üstelik onu sevdiğimi bile bilmeyen birine aşığım."

Elimdeki kahveyi masaya bırakırken kurduğum cümle ile kapattığı gözlerini araladı.Bana hep böyle bir şeyin olmayacağını söyleyip dururdu ve büyük ihtimal yine aynı şeyi söylecekti.

"Sen farklısın hyung.O seni sevecek.Buna eminim.Sadece karşısına çıkmalısın.Sen olarak.Ne maskeli,şapkalı biri olarak ne de yayın evi sahibi olarak.Sen Min Yoongi olarak çıkmalısın karşısına.Onu seven Yoongi olarak.Sen olarak..."

Sırıttım.Ben hariç herkes böyle düşünüyordu galiba.Neden benim içimde böyle bir his yoktu.

"Ama sanırım benim pes etmem gerekiyor.Zorla kendime aşık edemem.Senelerdir denedim beni sevmesini ama sanırım artık gerçekler gözümün önüne yeni geldi.Vazgeçmeliyim.Zaten evlenecek."

Başımı salladım yavaşça.Hep böyle olmaz mıydı?Birileri ilişkide vazgeçer sonra diğeri pişman olur ve sonunda yine mutlu son olurdu.

Tabii bunun için birbirlerini tanımaları gerekiyordu...

"Vazgeçme Jungkook.Sadece vazgeçmiş gibi görün.Soo Jin kendi isteğiyle sana gelecek."

Söylediklerime inanamamış olacak ki alayla güldü.

"Soo Jin bana kendi isteğiyle gelmek yerine ölmeyi bile tercih eder."

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim.Anlaşılan iyice umudunu kaybetmişti.Bu iyi değildi ancak Soo Jin'in ona geleceğinden emindim.Sadece biraz zamana ihtiyaç vardı.

"Hadi kalk da mutfaktaki çorbayı iç."

Karşımda oturan beden ayağa kalktı ve kalçasını kaşıyarak yavaş adımlarla mutfağa ilerledi.

"Lanet olsun başımda fil sürüleri tepiniyor!Umarım ağrı kesicin vardır hyung!"

Son cümleyi mutfaktan bağırarak kurmuştu.Masadaki kahve bardağını elime alarak dudaklarıma yaslarken hala içeriden başının ağrıdığına dair bağırışları geliyordu.

Masanın üzerinde çorma kasesinin yanındaki ağrı kesiciyi görmemişti anlaşılan.

Ablaze • MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin