Kiraladığım arabaya doğru yürürken etrafıma bakmayı ihmal etmiyordum.
Hala takip ediliyor olabilirdik.Arabaya vardığımda hızla arka kapıyı açtım. Meleği kucağıma alarak koltuğa oturttum. Kemerini taktıktan sonra, arabanın yanında bekleyen adamdan anahtarı kaptığım gibi kapıyı açtım, teşekkürden daha tatlı bir gülümseme sundum adama. Gaza basarak arabayı hızlandırırken, aklımda Sancar vardı.
Bunca yıl sonra ne yapmıştı? Ben gidince hayatına kaldığı yerden devam mı etmişti? Mutlu olabilmiş miydi?
Parmak uçlarımla kafamı sıvazlamaya başladım. Bu konular kafamdan aşağı kaynar su gibi boşalıyor, yükünüde bana bırakıyordu usulca.
~Ufak bir mola, Naif Gediz mi seversiniz? Komik Gediz mi?~
İçten içe çöküyordum. Enkazımın altında kalmaması için kızımı bırakacaktım o adama. Onun karanlık kalbine ufak bir ışık demeti serpiştirecektim.
Tek kaygım, kızımı, ufacık ışığımı karanlığında yutması olurdu. Kızıma söylediğim yalanların gerçeklerini yaşatarak öğretmesi olurdu.
Direksiyonu sıkıca kavrayarak ani bir dönüş yaptım. Yolun karşısında koskoca bir konak görmemle dondum kaldım.
Sancar bu kadar parayı nerden bulmuştu? O benim tanıdığım, çıplak ayaklarıyla midye satan, ayakkabı bulunca okula giden saf, masum bir çocuk olmamıştı belkide hiçbir zaman.
Muğlayı özlemle kucaklarken, o konak çok yabancıydı bana.. Onu kabullenmedim.
Arabayı köşede durdurunca, koskoca kapıya baktım. Kale gibi kocaman bir evdi burası. Meleğe arabada kalmasını söyledikten sonra kapıya yaklaştım. Ağaçların örttüğü çitlere doğru yürürken işte o bataklığa yürüyordum.
"Alacakuş uçuyor.. Al boyanmış kanıyor, alacanın efesi.."
Bu adıma yakılan türküydü, belkide bir ağıttı. O türküyü duyunca yavaşladım. Ağır aksak, yavaşa yürümeye devam ettim etmesine, ama kendimde ordan bakacak gücü bulamıyordum.
Kızın için Nare.
Sadece onun için yap bunu.Yaprakları kenara çektim, derin bir nefes alarak baktım, zeybek oynayan adamları, süslenmiş insanları görünce bunun bir düğün olduğunu anladım.
Ama umuyordum, hala düğün olmamasını umuyordum.
"Anne?"
Sesin geldiği yöne döndüğümde Meleği gördüm. Benim baktığım manzaraya ve yeni ortaya çıkan o kadına bakıyordu.
Bembeyaz giyinmiş o kadına. Gelinlikler içindeki o kadına.
"Babam evleniyor mu?"
Çok acıtıyordu yüreğimi, ona aşık olduğumdan falan değil. Ben hayatımda sürekli acı çekerken, onun düğün dernek kurması acıtıyordu.
"Kahretsin, kahretsin, kahretsin."
Anlık gelen cesaretle Meleğin elini sıkıca tuttum ve çitlere tırmandım. Diğer tarafa geçince hiçbir şeyi düşünmeden zeybek meydanına doğru koştum. Onun önüne gelince herkes donakalmış gibiydi. Ben, o, diğerleri..
"Sana haketmediğin kadar kıymetli bir hediye getirdim Sancar Efe."
Eğildiği yerden doğruldu.
"Ne işin var senin burda? Yine hayatımı mahvetmeye mi geldin?"
Meydanı incelerken gözüme takılan tanıdık ifadeye döndüm. O da beni tanımış olacak, yavaşça yanıma yaklaştı.
"Nare?"
Sorarcasına bakıyordu bana. Kafamı çok yavaş bir şekilde salladım.
Ani tepkisiyle yüzünü sıvazlamaya başladı.
Sancar önce o kadına, sonra bana baktı. Meleği ve beni iterek bahçeden atmaya çalıştı.
Engel olamayınca haykırdım.
"O senin kızın aptal adam! O senin kızın!"
Gözlerindeki o ifadeyi yine görmüştüm.
Bana inanmıyordu.
"Yalan söylüyorsun, parama konmaya çalışıyorsun.. Evet evet, benim bir kızım yok."
"Var, Melek senin kızın, duydun mu beni? Melek senin kızın!"
Aydınlanma yaşamış gibi Meleği sertçe arkasına çekti.
"O benim kızımsa bile, sen hiçbir şeyimsin Sefirin Kızı. Şimdi defol evimden!"
Melek hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.
"Anne beni burda bırakma! Anne!"
Boğazını patlatacak kadar haykırıyordu olağan gücüyle. Küçük elleri ve ayaklarıyla Sancardan kurtulmaya çalışıyordu.
"Anne yalvarırım beni bu adama bırakma!"
"Kavruk, tut şu kızı. Benim işim var biraz!"
Kavruk Meleğe sarılırken, Sancar üzerime yürümeye başladı.
"Hoop dur orda sadıç!"
Arkadan koşarak gelen Gediz, Sancarın benim üzerime yürümesine sinirlenmiş gibiydi.
"Bir kadına nasıl davranman gerektiğini annen sana öğretmedi mi?"
Kadınlar ellerini ağzına götürerek Gedizi ayıplarken, o pekte umursuyor gibi değildi.
"Niye, annem öğretmediyse sen mi öğreteceksin?"
Kenardan koşarak gelen Yahya, Sancara doğru dönerek konuştu.
"Abi gel etme, rezil olduk millete zaten."
"Lan bırak! Ben sana mı sorcam kime nasıl davranacağımı!"
"Gerektiği yerde soracaksın aslanım yok öyle ya ma, hadi bize eyvallah."
Bu sefer Gediz kolumdan tutarak beni kapıya götürüyordu. Engel olacaktım ki anlamış gibi konuşmaya başladı.
"Bak Nare, kaba kuvvet benim işim değil, sana sıcak bir ev vereyim, sabah olduğunda istersen gidersin."
Elimi hızla çektim, saldırgan tutumumu bile anlayışla karşılıyordu.
"Önden yürü."
"Emrin olur."
Evet, yeni bölüm geldi, yorum yapmayı unutmayın bebeklerim. Sizleri seviyorum NarGed fandom🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı | NarGed
FanfictionHer hikaye bir destanı anlatır, ama sefirin kızı bir destanı değil, bir destanın sonrasını anlatır.. Niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyorum? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu...