İşler gerçekten karışıyordu ve bu şahıs ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kafamı Jihyo'nun omzuna yaslamış boş boş düşünüyordum.
"Değil mi Jack?" Hızla kafamı omzundan kaldırıp gözlerine bakarken sorduğu soruyla onu dinlemediğimi anlamıştım. Böyle durumlarda yapabileceğimiz iki şık olur. Ya onu dinlemediğini söylersin ya da "Hmhm öyle." tarzı cümlelerle onu geçiştirirsin ve yalan söylediğini anlamaması için dua edersin. Tabii ki ikinci şıkı yapacaktım.
"Evet evet cidden öyle! O kadar haklısın ki bana haklısın kelimesinden başka diyecek kelime bırakmıyorsun." Jihyo gözlerini devirirken vücudunu tamamen bana döndürdü.
"Yalancı... Jack iyi misin? Bugünlerde odaklanamıyorsun hiçbir şeye." Evet, odaklanamadığımın farkındaydım. Eğer sizin soruşturmanız gereken davada başta katil olduğunu söyleyen kişi sonrasında size katil olmadığını, olayla hiçbir ilgisi olmadığını ve eve geldiklerinde ailesini ölü bulduğunu söyleseydi emin olun sizin de kafanız karışık olurdu. Omuz silktim.
"Kafam davada şu sıralar. Çözmeden rahat edemeyeceğim." Jihyo anlayışla kafasını sallarken kollarını da belime sarmıştı.
"O zaman keyfini yerine getirmek için en yakın zamanda sana yemek ısmarlayacağım!" Beni mutlu etmeye çalışmanı gülümsememi sağlarken elimle saçlarını hafifçe karıştırdım.
''Vay bizim minik Jihyo büyümüş de bana yemek mi ısmarlayacakmış? Bu sözünü unutturmam bak... Ama şimdi gitmen gerek ki ben de işimin başına döneyim.'' Ağzından anladığını belli eden mırıltılar çıkarken ayağa kalkıp kollarını bana sardı.
''Görüşürüz, kendine iyi bak lütfen. Bu davaya çok fazla kafayı taktın. Müsait olduğunda ara beni kafanı dağıtman için dışarıya çıkalım.'' Ben de aynı şekilde kollarımı Jihyo'ya sardım. Pek görüşebildiğim bir arkadaşım değildi. İkimizin de işleri oldukça yoğundu bu yüzden yakalayabildiğimiz boş anlarda buluşurduk. Jihyo'dan kollarımı çektikten sonra karakoldan çıkışını izledim. Beni görmek için buraya kadar gelmesi bile büyük bir mutluluktu benim için. Sanırım böyle arkadaşlara sahip olduğum için şanslı olmalıydım.
Jinyoung'un dediği şeyden sonra pek bir şey değişmemişti aslında. Bana gerçekten neler olduğunu anlatmıştı. Yani gerçek olduğunu umuyordum? Daha fazla yalan bu davayı işin içinden çıkılmaz hala getirirdi. Anlattığı kadarıyla yine babası Yugyeom'a el kaldırmış Jinyoung'da artık bu durumdan bıktığı için anlık cesaretle Yugyeom'u da alıp evden kaçmıştı. Tabii çok geçmeden ne yaptığının farkına varmıştı. Aklına nasıl geçinecekleri sorusu gelince büyük bir pişmanlıkla eve dönmüşlerdi. Eve döndüklerinde ise evin en büyük koridorunda anne baba ve ablasını ölü bir şekilde görmüştü. Üstünde ise bir not vardı. Jinyoung görmememiz için notu yaktığını ama hatırladığı kadarıyla polisler geldiğinde suçları üstlerine almaları almazlarsa onları da bulup öldüreceği yazıyordu. Bu yüzden ikisi de suçu üstlerine almaya kalkmışlardı, bu yüzden annesinin intihar ettiklerinden haberleri yoktu çünkü o sırada evde değildiler. Onlar da kimin öldürdüğünü bilmiyorlardı.
Yeniden kodes'in yolunu tutarken ofladım. Beynim durmuştu. Ne yapıp ne edip bu olayı çözmem gerekiyordu ama nasıl çözeceğimi bilmiyordum ki. Merdivenlerden inerken telefonuma gelen bildirim sesi ile cebimden telefonumu çıkardım.
Jaebeomii ^^
Avukatı ben olurum ama tek bir şartla... Arkadaşın Youngjae ile tanıştırırsan
İstemsizce göz devirip güldüm. Tahminen arkadaşım Youngjae'ye olan hayranlığı acaba ne zaman geçerdi... Youngjae bir mekanda şarkı söyleyip kafasına göre yaşayan biriydi, Jaebeom ise tam tersi. Disiplinli, ciddi, eğlenceden anlamayan bir moruk. Ama madem tek şart buydu kabul edebilirdim. ''Of tamam'' yazıp gönderdikten sonra kodes kısmına geldiğimi farketmiştim. Adımlarımı bizimkilerin kodesine yaklaştığımda yavaşlatıp önlerinde durdum.
''Size her zaman olduğu gibi sorularım olucak.'' İkisi de kafasını olumlu anlamda sallarken Mark'ta yanımıza geldiğinde Jinyoung ve Yugyeom'u kodesten çıkarıp sorgu odasına ilerlemeye başladık. İçeriye girdiğimizde herkes bir sandalyeye oturdu ve Mark konuştu.
''Direkt konuya gireceğim, katilin kim olduğuna dair bir fikriniz var mı? Herhangi bir detay bile işimize yarayabilir.'' İkisi de aynı anda kafasını sağa sola sallarken bu sefer ben konuştum.
''Annenize asılan biri, babanızın borçlu olduğu biri, komşunuz herhangi biri.''
''Hyung önceki sorgularda da anlattığımız gibi dışarıya çıkamıyorduk, normal olarak da hiçbir şey bilmiyoruz.'' Yugyeom'un dediği şeyle derin bir nefes aldım. Nasıl bulacağımızı bilmiyorduk. Mahalledekilerle konuşmuştuk ama hepsi aynı cevabı vermişti; sesleri solukları çıkmazdı. Bu insanlar hiç mi yaşam belirtisi göstermiyordu...
''Aslında bir şey var sanırım...'' Tüm herkes dikkatini Jinyoung'a verirken o da hafifçe boğazını temizleyip konuştu.
''Ben küçükken olan bir olaydı ama annemle babam pek kavga etmediği için aklımda kalmış sanırım. Babam eve geç gelmişti ve annem bağırmaya başladı neredeydin falan derken babamda Kim... Yok Kim değildi... Heh Kang Minseok adlı bir arkadaşı vardı. Tek arkadaşı falandı sanırım. Zaten onla da konuşmayı kestiler sonradan. Neyse onunlaydım dedi ama yalan olduğunu kim duysa anlardı sanırım.'' Duyduklarımla kafamı olumlu anlamda sallarken camın arkasından bizi izleyen çalışanlara Kang Minseok'u bulmalarını söyledim. Ardından tekrar bizimkilere dönüp konuştum.
''Teşekkürler Jinyoung, aklınıza yine bunun gibi herhangi işimize yarayabilecek bir detay gelirse söyleyin.'' İkisi de kafasını sallayıp ayağa kalkarken hepimiz odadan çıktık. Polisler ikisini de yeniden kodese götürürken Jinyoung'u kolundan tutup durdurdum ve polislere gitmelerini söyledim.
''Bir şey mi oldu Jackson?'' İsmimi bu kadar tatlı telaffuz etmesini umursamamaya çalışıp, ki başarısız oldum, konuştum.
''Senin için arkadaşımla konuştum. Avukatlığını yapacak. Şimdilik dava hala devam ettiği için mahkemeye çıkma gibi bir olay olmayacak ama ilerde olursa diye elimizde dursun.'' Jinyoung ilk kez yüzüne alaycı olmayan bir gülümseme yerleştirdi. Bir dakika... Yanakları mı kızarmıştı onun?
''Teşekkür ederim Jackson... Cidden bu yaptıklarını nasıl geri ödeyeceğimi bilmiyorum. Başta işinde iyi olduğunu bildiğim için çok gerilmiştim ama şu an keşke en başında anlatsaydım diyorum.'' Ben de onun gibi gülümseyip omuz silktim. Görevimdi sonuçta. Beraber kodesine doğru ilerlerken önüne geldiğimizde kapısını açtım ve içeri girmesini izledim. Merak etme Jinyoung, ne pahasına olursa olsun seni buradan çıkaracağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
guilty | jinson
FanfictionAilesinden üçünü kendi elleriyle öldürdüğünü söyleyen Park Jinyoung'un Seoul Karakolunun Cinayet büro bölümünda çalışan Wang Jackson ile yolları kesişir. İtiraf etmesine rağmen Jinyoung'un hareketlerinden şüphe duyan Jackson davayı uzatır ve olayın...