everything will be alright

285 32 29
                                    

Bir kadın, bir anne düşünün. Hamile kaldığında sizi doğuracağını söylediği için çocuğun babası tarafından terk edilmiş, parasız ve evsiz kalmış ama tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de sizi iyi yetiştirmek için elinden geleni yapmış. Sonra bir gün vefat etmiş. Bu dünyadan mutlu ayrılmış çünkü sizi doğurmuş, büyütüp bir yaşa kadar getirmiş ama siz bu annenin sizin için yaptığı her şeyi üzüntünüz yüzünden gözünüzü kör edip görmezden gelmişsiniz. Eskiden sizi reddeden babanızın evine gidip 2 kişiyi öldürmüş, 1 kişininde dolaylı yoldan ölümüne yol açmışsınız. Sizce anneniz yukarıdan sizi izlerken ''iyi yaptı, onunla gurur duyuyorum'' mu der yoksa ''geçmişteki şeyler yüzünden daha yarısı bile dolmamış ömrünü mahvetti'' mi?

''Yani pişman değilsin? Cevabını kaydetmemiz için sesli bir şekilde söyle lütfen.'' Hakimin sorduğu soruyla gözlerini yerden ayırmayan Jungkook birkaç saniye sessizliğe gömdü mahkeme salonunu. Yanımda kelepçeli halde oturup duruşmayı dinleyen Jinyoung oldukça gergin gözüküyordu. Sanırım parmakları ile oynamasının sebebi de buydu. 

''Hayır değilim.'' Hakim cevabını duyduktan sonra kafasını sallarken salonda ise hafif bir gürültü oluşmuştu. Bu gürültüyü hakim sustururken hafif boğazını temizledi ve konuştu. 

''Jeon Jungkook 2 insan öldürmek, dolaylı yoldan 1 kişinin ölümüne yol açmak ve tüm bu suçlarını üstlenmeleri için 2 kişiyi tehditten yargılanıyorsun. Ayrıca hiçbir pişmanlık belirtisi de göstermiyorsun. Anayasanın 81. maddesi göze alınarak müebbet cezası verilecek.''  Tokmağını masasına hafifçe vurarak ayağa kalktı ve ''Duruşma bitmiştir.'' dedi. Jungkook hızla polisler tarafından alınırken bir şey fark ettim. Ağlıyordu. Gözlerim yere damlayan birkaç göz yaşına takıldığından Jinyoung'un yanımdan kalkıp Jungkook'a ilerlediğini ancak seslerini duyduğumda anladım.

''Jungkook...'' Jinyoung seslendiğinde kafamı hafifçe kaldırıp onları izlemeye başladım. Polisler ellerini belinin arkasında birleştirdiği ve bir nevi oradan oraya sürüklediği Jungkook'u durdurdu ama Jungkook yüzünü Jinyoung'a dönmemeyi tercih etmişti.

''Ben sadece babam adına özür dilemek istiyorum. Annene, sana böyle şeyler yaşattığı için özür dilerim. Bu özürün senin için hiçbir anlam ifade etmediğini biliyorum ama benim için ediyor. Özür dilerim Jungkook çok özür dilerim. Seninle normal bir abi kardeş ilişkimiz olmasını, sana destek verip abilik yapabilmeyi çok isterdim. Bu şansı babam mahvetti. Özür dilerim.'' Jungkook Jinyoung'un dediklerini dinledikten sonra cevap verme gereği bile duymadan polislere onu  buradan götürmesini söyledi. Polisler dediğini yaparken ben de Jinyoung'a yaklaştım ve omuzlarından tutup kendime döndürdüm.

''İyi misin?'' Kafasını olumlu anlamda salladığında cebimden bir anahtar çıkarttım. Kelepçesini çözüp anahtarı geri cebime koydum. Kelepçe sıkmış olmalı ki hafif kızarmış bileklerini ovaladı. 

''Bitti mi yani?'' Gözlerini gözlerime çıkardığında kızardığını görmüştüm. Ağlaması oldukça normaldi, zor zamanlar geçiriyordu ama ileride dönüp bu zamanlara baktığında bu yaşananların onu büyüttüğünü görecekti. Gerçi Jinyoung ailesinden dolayı küçükken bile büyük olup olgun olmak zorundaydı. Küçüklüğünü doyasıya yaşayabilmiş miydi ki? Sanmıyorum.

''Evet, evet bitti. Hadi karakola gidip Yugyeom'u alalım.'' Ağzından olumlu mırıltılar çıkarttığında mahkeme salonundan çıktık ve otoparka ilerlemeye başladık. Bileklerine göz ucuyla baktığımda hala kırmızı olduğunu görmüştüm.  Buna ne iyi gelirdi hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Arabaya bindiğimizde kemerimi taktım. Onun da taktığından emin olduktan sonra ilerlemeye başladım. Sessiz geçen yolculuğu bölmek adına soru sormaya karar verdim. 

''Şimdi planın ne Jinyoung?'' Kafasını yasladığı camdan kaldırıp sorduğum soru ile birkaç saniyeliğine bana baksa da omuz silkti. 

''Bir planım yok. Böyle bir şey olacağını tahmin etmediğimden düşünmemiştim hiçbir şey. Büyük ihtimal en mantıklı olanı yapıp ilk kendime bir iş bulmaya çalışırım ki Yugyeom ile kendime bakabileyim.'' Kafamı anladığımı belirten bir şekilde sallayıp yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Gözlerimi birkaç saniyeliğine yoldan ayırıp Jinyoung'un gözleriyle birleştirdim. 

''Sana yardım edeceğim Jinyoung-ah.'' Geri yola dönüp tam ağzını açacağı sırada konuşmaya devam ettim. ''Sakın niye diye sorma. Keyfim öyle istiyor.'' Bir an yaşadıklarını unutmuş olacak ki kahkaha atıp eliyle gülüşünü kapatmaya çalıştı. 

''Senin gözünde nasıl bir izlenim bıraktım bilmiyorum ama çok meraklı birisi değilimdir. Niye diye sormayacaktım, sadece 'Jinyoung-ah' demene takıldım. Sence resmiyeti bırakabileceğin kadar yakın mıyız ki öyle sesleniyorsun?'' Gayet meraklı birisiydi. Sanki karakolda sürekli yaptığım her iyiliğe 'Niye?' diye soran başkasıydı. 

''Beni öperken hiç sorgulamıyordun samimiyeti. Ben resmi konuşmayınca mı önemli oldu?'' Beni öptüğü ister istemez aklıma geldiği için yüzüme küçük de olsa bir sırıtış yerleşti.Şu an ona değil yola baksam bile gözümün önünde göz deviren bir adet Park Jinyoung hayal edebiliyordum. 

''Pişman değilim.'' Bu lafına şaşırırken konuşmaya devam etti. ''Beni tanımıyorsun Jackson. Ne sandığın kadar meraklı ne de sandığın kadar utangacım. Sandığından daha sert bir kişiliğim var. Yaptığın şeyler için gerçekten minnettarım ve benimle bu kadar ilgilenen birisi ilk kez oldu. Bir polis olup aslında işini yapsan bile bu benim içimde senden hoşlanmamı sağladı.'' Karakola gelmiştik bile ve park edecek yer ararken hala onu dinliyordum. ''Şu yaşıma kadar birinden hoşlanmadım hiç ya da sevmedim.Bu yüzden sana göre herkese yaptığın iyilik olan şeyler benim kalbimi hızlandırdı.'' Park yeri bulduğumda park edip arabayı çalıştırmayı durdurdum ve tamamen Jinyoung'a dönüp ona odaklandım. 

''Yaşım zaten ilerledi. Akranlarımdan oldukça geri kaldım her konuda. Artık özgürüm ve bir şey kaçırmayacağım. Belki seni çok rahatsız edeceğim ama hoşlandım bir kere. Eğer rahatsız olursan lüt-'' Jinyoung'un ensesinden tutup kafasını kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirip gözlerimi kapattım. Yavaşça dudaklarımı oynatmaya başladığımda sesi çoktan kesilmişti. Hiçbir polis sorguladığı kişiye sorgu odasında sarılmaz Jinyoung. Bu davada sen olmasan da dava ile ilgilenecektim ama bir çekim vardı aramızda, bunu inkar edemezdim. Çok beklemeden o da elleriyle kollarımdan tutunup karşılık verdi.  Hoş bir his. Bir süre sonra geri çekildiğinde alnımı alnına dayayıp yüzünü incelemeye başladım. Tek bir kelimeyle anlatabilirdim yüzünü. Kusursuzdu. 

''İş bulana kadar Yugyeom ile bende kalabilirsiniz.'' Ağzını itiraz etmek için açtığında küçük bir buse kondurdum dudaklarına. Bu çocuğu nasıl susturacağımı bulmuştum işte. ''Hadi Yugyeom'u da alıp evime gidelim. Bir iyilikten sorun olmaz.''

Uzun zamandır bölüm yazmıyordum ve açıkçası yazmam için beni gaza getiren @meliothill'e teşekkür ederim :3 Umarım kitapta yine yazma hevesimi kaçıran hatalar yapmam ve bu kitabın finalini görebilirim 

guilty | jinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin