Kang Minseok... Birkaç gündür bu ismi araştırıyorduk. Adamı bulmuştuk bulmasına ama bir türlü ulaşamıyorduk. Ne telefon numarası ne adresi hiçbir şeyi uymuyordu. Adresine gittiğimizde başka birileri kapıyı açıyordu, iş yerine sorduğumuzda ise bilmediklerini söylüyorlardı. Tabii benim yetenekli partnerim Mark en sonunda bulduğunu söylemişti ve şu anda ise oturduğu yere doğru arabayla ilerliyorduk. Bu işim bittiktem sonra Jaebeom'a sözüm vardı, onla buluşacaktım.
"Bu işin altından bir kadın çıkıcakmış gibi hissetmem normal mi?" Mark'ın sorduğu soruya omuz silktim.
"Normal sanırım. Bazen ilişkiler kötü sonlara yol açabiliyor. Bunun birçok davada örneğini gördük." Mark kafasını salladığında göz ucuyla bana bakıp boğazını temizledi.
"Jack... Bir şey sorabilir miyim?" Kafamı sorabilirsin der gibi salladığımda hafifçe arabada oturduğu sürücü koltuğunda kıpırdandı.
"Beni yanlış anlama da... Jinyoung'tan mı hoşlanıyorsun? Ya da aranızda bir şey mi var? Bu dava için gece gündüz demeden çalışıyorsun." Beklemediğim soru karşısında istemsizce kaşlarımın havalanırken bir süre sessiz kaldım. En sonunda oflayıp konuştum.
"Saçmalama istersen Mark. Tamam yakışıklı çocuk ama ne bileyim birbirimizi hiç tanımıyoruz. En azından o beni. Bir daha böyle şeyler duymak istemiyorum." Adrese vardığımızı görünce Mark'ın bir şey demesine izin vermeden arabadan indim. Neymiş hoşlanıyor muymuşum... Saçma saçma konuşuyor ya. Kendimi sakinleştirdikten sonra kapıya ilerledim ve zile bastım. O sırada Mark'ta yanıma gelmişti. Bir süre kimse açmasa da en sonunda açıldığında karşımda gördüğüm yaşlı adamın önünde saygıyla eğildim. Cebimden polis olduğumu gösteren kartı çıkartıp adama gösterdim.
"İyi günler efendim. Seoul Karakolundan geliyoruz. Sizinle konuşmamız gereken birkaç mesele var." Adam yutkunsa da gülümseyip girmemiz için kapıyı sonuna kadar açtı.
İçeriye girdiğimizde yaşlı adam zar zor kanepeye oturup yeniden bize gülümsemesini sundu.
"Sorun ne çocuklar?"
"Park Jaehyun'u tanıyorsunuz değil mi?" Adam hızla kafasını salladı.
"Tabi ki, hem ünlü bir oyuncu hem de yakın bir arkadaşımdı. Tabii haberlerde gördüm o gün, vefat etmiş. Üzüldüm biraz ama yaptığı şeylerden sonra hak etmişti."
"Ne yapmıştı ki?" Mark ordan atıldığında adam yeniden konuştu.
"Çocuklarına kötü davranırdı. Eşini de aldatmıştı."
"Aldatma mı...? Nasıl oldu anlatabilir misiniz?" Mark'ın dediği gibi altından bir kadının çıkıcak olması düşüncesi artık benim de beynime net bir şekilde yerleşirken konuşmayı dinlemeye devam ettim.
"Uzun süredir konuştuğu bir kadın vardı. Bunu hiçbir aile üyesi bilmiyordu işe gidiyorum diyip evden çıkardı ve onla buluşurdu. Anlattığına göre bir gün eve geç gelmiş ve Beoyoung yani karısı baya bir sinirlenmiş, kavga falan ettiklerinde de Minseok'laydım demiş. Beoyoung beni arayıp sorduğunda evet benleydi dedim, yalan söyledim çünkü arkadaşımdı. Beoyoung'un kızmaması için saatlere her zaman dikkat etti. Bu böyle böyle ilerledi... ama bir gün yanıma geldi. Gözleri doluydu. Gizlice buluştuğu kadını hamile bırakmış. Bebeği aldır diyince kadın aldırmayacağım demiş ve kavga etmişler. O da kadını bırakıp gitmiş. Sorun şu ki kadının tüm desteği oydu. Ailesi yoktu, işinden dolayı tüm akrabaları ona sırtını dönmüş. Bu yüzden tüm para kaynağı Jaehyun'du. Yazık, kim bilir naptı parasız o bebekle sokakta. Zaten sonrasında da hiç görüşmediler." Mark dediklerini bir kağıda not alıyordu. Benim aklımda ise bir soru belirmişti. Kadın öldürmüş olabilir miydi? İntikam almak istemişti belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
guilty | jinson
FanfictionAilesinden üçünü kendi elleriyle öldürdüğünü söyleyen Park Jinyoung'un Seoul Karakolunun Cinayet büro bölümünda çalışan Wang Jackson ile yolları kesişir. İtiraf etmesine rağmen Jinyoung'un hareketlerinden şüphe duyan Jackson davayı uzatır ve olayın...