Kadının alaycı fakat soğuk sesiyle siyah gözleri kısılmış neredeyse ince bir çizgi halini almıştı Aladağ'nın. Bir an ne diyeceğini düşündükten sonra güldü alaycı ifadesiyle. "Sen onca şeyi yaparken kaybettirmedin mi inancını? Ben seni tanıdığımda sen masum bir kızdın!" Mehan dudaklarını birbirine bastırırken istemsizce ellerini de karnına doğru bastırmıştı. Hamileliğin bozduğu hormonları sağolsun,gözleri dolu bir şekilde baktı ona. "Burayı..Hemen..Terket!" Sesi güçlüydü ifadesinin aksine. Parçalamak ister gibi. Her an üstüne atlayabilecek bir aslan gibi. Aladağ kadının tezgahın arkasında belli belirsiz görünen bedenini inceledi. "Geri geleceğim ve her şeyi anlatacaksın. Kurtulduğunu sanma Mehan." Arkasını dönüp çıkışa yürümeden önce Erny'in başını okşadı. Sonra hızlı bir şekilde kapıya ulaşıp dükkandan çıktı.
Mehan'nın Ağzından;
Aladağ dükkandan çıkıp gidince bir süre arkasından baktım. Sonrasında kendi kendime mırıldandım "Şimdi değil Mehan,Cihan ve Leyla birazdan gelir. Şimdi değil." Gözlerimden yanaklarıma inen yaşları ellerimin tersiyle silip yeniden mutfağa girdim. Dolaptan üzerini ıslak bezlerle örttüğüm hamurları çıkardım,un kabı ve merdaneyi de çıkardıktan sonra mermer tezgahta hamur açmaya başladım. Sabahtan beri aklımda dönüp duran türküyü mırıldanmaya başlarken bir yandan da türkünün bana,şu anki durumuma ne kadar uyduğunu düşünüyordum. "Bebeğin beşiği çamdan,
Yuvarlandı düştü damdan,
Bey babası gelir Şam'dan,
Nenni nenni,nenni nenni,
Nenni bebek (Oy),
Çamlıbelden çıktım yayan,
Dayan ey dizlerim dayan,
Kardeş atlı bacı yayan,
Nenni nenni,nenni nenni
Nenni bebek (Oy),
Bebek beni del eyledi,
Yaktı yıktı kül eyledi,
Her kapıya kul eyledi,
Nenni nenni,nenni nenni,
Nenni bebek (Oooy).."
Ben işime aralıksız devam ederken birden mutfağın kapısı açılınca sıçradım. Hamurun üzerine serpmek için avucuma aldığım unlar etrafa sıçramıştı. Diğer elimi göğsüme koyarken arkama döndüm. Saf saf sırıtan Leyla'yı görünce rahat bir nefes verdim. "Of Leyla! Öyle sessiz mi gelinir ya? Aklım çıktı! Sizin yüzünüzden,korkudan erkenden doğuracağım kızımı ondan korkuyorum!" Dedim biraz azarlar gibi ama eğlenen bir tonda. Leyla bana dil çıkardıktan sonra yanıma gelerek yanağımı öptü. Elini önlüğümün üzerine,karnıma koyarken gülümsemesi büyümüştü. "Deme öyle bu küçük hatıra erken gelemez tamam mı? Hem..Çok içli söylüyordun türküyü bozmak istemedim Serçe'm." Cümlenin sonunda kullandığı o lakap gözlerimi doldururken öfkeyle elini hafifçe itip tezgaha döndüm. "Serçeler sürü halinde kovalasın seni Leyla! Serçe'm miş. Hah,serçe mi kaldı kızım!" Öfkenin verdiği güçle hamuru daha bir güzel ezerken Leyla pişmanlıkla bakıyordu hissediyordum ama bakmadım. Bu konuda söylediklerimi bilmesine rağmen böyle yapıyordu. Dudaklarımı büzerek ona yandan bir bakış attım. "Tamam bakma öyle affettim Şirine." Başını omzuma koyup diğer omzumu eliyle sıvazladı. "Ben cidden düşünemedim birtanem,söz bir daha olmaz. Hem sen bu kadar ayakta durmamalısın,ver önlüğü geç şuraya hallederim kalanı ben, hadi." İtiraz etmek için ağzımı açtığımda ters bir bakış attı. Arkadaşımın isteyince ne kadar korkutucu olduğunu bildiğimden biraz da işime geldiğinden önlüğü çıkarıp ona bıraktım. Geçip sandalyeye otururken Cihan girmişti. "Serç.." devam edecekken aniden duraksadı kaşları da kalkarken Leyla'nın uyarıcı bakışlarına yakalandığını anladım. "Sabah şekeri ve küçük hatıra nasılsınız? Aladağ'ı gördüm buradan çıkarken,peşinden gittim konuştuk biraz. Sana bir şey yapmadı değil mi?" Leyla duyduklarıyla mavi gözlerini kocaman açarken ben ellerimi anlık bir içgüdü ile karnıma sardım. "Ben..Şey,gerçekleri öğrenmeye geldiğini söyledi." Cümlem bittiğinde arkadaşlarımın hevesli bakışlarıyla karşılaştım. Evet,hala bize dair umutları vardı. "Hayır o salak ışıltıyı silin gözlerinizden! Çünkü beyefendinin tek yapmak istediği beni kendi inandıklarını söylemem ya da ima etmem için sorgulamak. Vicdanını rahatlatmak için. Ve zaten bir daha gelmez, yani umarım..Hem ben onu kovdum." İkisi aynı anda birbirine baktı ve bana döndü. "Hamile olduğunu söylemedin değil mi yine?!" Ve evet,birlikte aynı cümleyi söylediklerinde dudaklarımı birbirine bastırdım, sonra da büzdüm. Gelebilecek hakaret içerikli cümlelerden sıyırmayı umarak yavru köpek bakışlarımı yapmaya çalıştım. "Ama Şirine ve Huysuz Şirin siz bana neler dediğini bilmiyor-.." Cümlem önce sertçe açılan kapının ve sallanan çanın,ardından da yükselen sert sesin etkisiyle kesilmişti yine."Mehan Kayran, är du här?"/"Mehan Kayran,burada mısın?" Polis? Neler olduğunu anlamak için önde ben arkamdan da Cihan ve Leyla çıkmıştı."C'est moi,officier. ce qui se passe?" /"Buyrun memur bey,neler oluyor?" Tezgahın arasındaki kapağı açıp ortalığa çıktım. "Vi behöver ditt vittnesbörd om mordet på Mehan Kayran, Oktay och Idil Özgen,och du kommer följa med oss till polisstationen. En liten fråga"/"Mehan Kayran, Oktay ve İdil Özgen cinayetiyle ilgili tanıklığınıza ihtiyacımız var,bizimle karakola geleceksiniz. Küçük bir sorgu." Dedi polis memuru dikkatle. Ama bir sorun vardı,geçen isimleri duyduğumda başıma giren ağrıya ek olarak polise doğru attığım ilk adımda beynim zonklamaya başlamıştı. Aniden gözlerimin kararması ile fısıltıyı andıran sesimle konuştum. "Hjälpa.."/"Yardım.."/ devam edemeden dengemi kaybetmiştim. Görüşüm git gide bulanıklaşırken yere düştüm. Soğuk zemini hissedebiliyordum. Bilincim kapanmadan önce duyduğum son ses ne Cihana,ne Leylaya ne de beni almaya gelen polise aitti. "Mehan!" Diye haykırmıştı endişeli ve korku dolu o ses.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ma'ferin.
RomanceKızın uzun ve birbirine girmiş saçları yüzünün bir kısmını gizlerken açıkta kalan kısımda,dudağının kenarında bir yara bulunuyordu. Elmacık kemiğini ve yanaklarını süsleyen morluklar sadece görünen kısımdı. Sert çarpmanın, ardından yere atılmanın et...