Gidiyorum yine sesiz ve soğuk yalnızlığıma
Yine usulsuzca yanında buldum kendimi
Her defasında senin kapını çaldım yalnızlığım
Sen bıkmadan usanmadan açtın kapılarını ardına kadar
Ben bir daha çalmayacağım o kapıyı
Demledi yalnızlığım açtığın kapıların ardındaHatice zohre
EZRA
Genç kız nereye gideceğini bilmiyordu.Arkasından gittikçe sesler yaklaşıyordu.Bir an vazgeçmeyi düşündü.Sonra annesinin ölmeden önceki sözleri aklına geldi.Annesi kızının bu şehirden bu insanlardan uzakta mutlu bir hayat sürmesini istemişti.Bu sebeble kızının okuyup bir meslek sahibi olmasını istemişti.
Annesinin ölmeden önceki son hali aklına gelince genç kızın gözünden iki damla yaş aktı.Annesini çok özlemişti, ona kızım diye sarılışını anımsadı bir an ve şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı.Sesi duyulmasın diye eliyle azını kapatıyor diğer taraftan koşuyordu.
Buraları çok iyi biliyordu,sonuçta çocukluğu bu şehirde geçmişti.Erzurum çok güzel bir şehirdi ama insanları fazla sert ve tutucuydu.Ezra bu şehirde çok zor zamanlar geçirmişti.Kızgındı herşeye.. hayata,akrabaları olmasına rağmen kimsesizliğine,bu yaşa kadar yaşadıklarına...
Babasını 11 yaşında kaybetmişti sonra da amcası babasından kalan ev ve arazilerin tapusunu alabilmek için çok çektirmişti onlara.Annesi onu korumak için çok çabalamıştı hatta evi ve arsaları satıp bu şehirden gitmek istemişti doğduğu topraklara ama amcası onları hayatları ile tehdit etmişti buna rağmen annesi imzalamamıştı o evrakları.Annesi bu şehirde kalıp ev ve arazileri satmayacağının sözünü vermiş,kullanım hakkını da amcasına vermişti ve amcasının oturduğu iki katlı evin üst katına taşınmışlardı.Böylece amcası bütün hareketlerini kontrol edebiliyordu.
Annesini kanserden kaybettikten sonra Ezranın üzerindeki baskılarını iyice artırmışlardı.Mal varlığına sahip olabilmek için amcası oğluyla evlenmesini istemişti,yengesi oğluyla evlenmezse kırkbeş yaşında iki çocuklu bir adamla zorla evlendireceğini söylemişti.Evliliği kabul etmiş gibi görünüp kına gecesinde kalabalığın arasından kimse farketmeden kaçmıştı.Şimdi bu şehirden gidecek ve bir daha dönmeyecekti.Kendine yeni ve temiz bir hayat kuracaktı.
Elinde küçük bir valiz içinde birkaç eşyası vardı.Annesinin verdiği parayı günler öncesinden bankada bir hesap açıp hesaba yatırmıştı.Birazda kendi birikmiş parası vardı,bir süre sıkıntı yaşamadan idare edebilirdi.
Arkasındaki sesler duyulmamaya başladığında ilerideki ağacın dibinde soluklanmaya başladı.Çok az kalmıştı özgür olmasına.
Aslında öfkeliydi amcası ve yengesine,arkasından böyle bir iş çevireceklerini düşünmemişti.Bu kadar ileri gidebileceklerini tahmin etmemişti.
Yoldan geçen taksiyi durdurdu ve otobüs terminaline gitmek istediğini söyledi,sekiz yıl önce başka bir şehire taşınan arkadaşının yanına gidecekti.Derya ile irtibatını hiç kaybetmemişti birbirlerini sürekli aramışlardı.Bursadaki özel bir hastane ile anlaşmıştı iki gün sonra işe başlatacaktı.Derya küçük bir ev bulmuştu, kendi evlerine yakın bir muhitteydi ev.
Terminalden kalkan ilk Bursa otobüsüne bindi ve sonu bilinmez bir yolculuğa ilk adımını attı...Yeni bir şehir yeni bir iş yeni başlangıçların neler getireceğini bilmeden..
AKİF
Genç adam arabasını evin önünde durdurdu ve evin zilini çaldı.Kapıyı evin emektarı Gülsüm abla açtı.
"Hoşgelmişsin oğlum."
"Hoş buldum Gülsüm abla."
"Hadi gir içeri babaanne ile baban seni salonda bekliyorlar."
Genç adam içeri girerken bir taraftan da "Hayırdır abla beni niye acil olarak çağırdılar biliyor musun?"
"Yok oğlum ben nerden bileyim seni neden çağırdıklarını."
Genç adam salona girdiğinde babasının ve babaannesinin onu beklediklerini gördü.
Önce babaannesi Melike hanımın sonrada babası Melih Beyin elini öptü."Hayırdır baba beni neden acil bir şekilde buraya çağırdınız?Ayrıca annem nerde?Odasında mı?Onu çok özledim önce onu göreyim ondan sonra konuşalım."
"Oğlum annen evde değil."
"Dışarıya mı çıktı baba,benim geleceğimi bilmiyormuydu."
"Oğlum annen hastanede.. "
"Annemin hastanede ne işi var baba!"
Melike hanım oturduğu yerden oğlunu ve torununu izliyordu.Oğlu şu son bir aydır perişan olmuştu,gelini bayılınca hastaneye götürmüşler,doktorlar kanser teşhisi koymuşlardı.Gelini şu an hastanede yatıyor bir taraftanda kemoterapi görüyordu.
"Oğ-oğlum annen bayılınca onu hastaneye götürdük doktorlar kanser teşhisi koydular."
"Sen neler söylüyorsun baba annem çok sağlıklı bir insandı,o hasta olamaz bir yanlışlık olmuş olmalı."
"İlk duyduğumda bende inanamadım ama doğru oğlum annen lösemi,şu anda hastanede kemoterapi görüyor."
"Baba annemi görmek istiyorum hastaneye gidelim."
Melike hanım araya girerek "Akif önce duş al dinlen yarın sabah gidelim,hem annen yanlız değil teyzen yanında"
"Ama babaanne!"
"Oğlum annen yorulmuştur şimdi uyuyordur hadi git biraz dinlen yemek hazır olunca çağırırız seni."
Genç adam çaresiz ve üzgün bir şekilde odasına gitti.Duş aldıktan sonra mutfakta yemek hazırlayan Gülsüm ablaya yemek yemeyeceğini hemen uyuyacağını söyledi.Yatağa yattığında düşünceler içerisinde uykuya daldı..
........
İki genç insan ikiside farklı yerlerde zor zamanlar geçiriyorlardı..Birisi babasını küçük yaşta,annesini de yeni kaybetmiş diğeri ise annesini kaybetmenin eşiğine gelmişti..Belki de ölümü ilk defa bu kadar yakınında hissetmişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EZRA
General Fictionİki genç insan ikiside farklı yerlerde zor zamanlar geçiriyorlardı..Birisi babasını küçük yaşta,annesini de yeni kaybetmiş diğeri ise annesini kaybetmenin eşiğine gelmişti..Belki de ölümü ilk defa bu kadar yakınında hissetmişti..