1.BÖLÜM

93 15 53
                                        

         

Okuma tarihinizi ve saatinizi alalım bakalım kır çiçeklerim .🌸🌸🌸

     Ilık bir rüzgar esintisi bedenimi yavaşça okşarken, geçmişim zehirli bir sarmaşık gibi sarmaya başlamıştı zihnimi. Karşımda gördüğüm mezar taşındaki isim bedenimdeki izlerle dolu, geçmişi büyük sırlarla kaplı bedenin üzerinde uygulanmıştı.

Hafifçe çiseleyen gökyüzüne baktım dolmuş gözlerimle, çiseleyen yağmur taneleriyle toprak ıslanmış etrafa hoş bir toprak kokusu sarmıştı. Sahi cidden yağmur yağınca etraf kirlerinden arınır derlerdi insanda arınabilir miydi? Bütün kirli geçmişinden, bedeninden, düşüncelerinden...

Küçük ve çelimsiz bedenim hafif çiseleyen yağmur ve esen rüzgardan dolayı üşürken içimi ürperten soğuklukla kollarımı çelimsiz bedenimi sarmalayarak, korunmaya çalıştım. Üşüyordum ama kalbime ele geçiren kor alevden dolayı, bedenimi kızgın demir değdirilmiş gibi çağır çağır yanıyordu. Yüreğimdeki his acı mı yoksa kendime olan nefretim miydi?

Kül rengi gökyüzü, fırtınalı yağmuru haber verircesine bir kez daha acı çığlıklarını duyurdu. Birazdan şehri belki de iki bulut güçlerini sergilemek için birbirlerini yok edebilecek şekilde güç gösterilerini yapacak diğerinin ölümünü diğeri, belki de keyifle izleyecekti. Zihnimdeki düşüncelerimi rafa kaldırıp, hemen mezarlıktan ayrılmalı, bir an önce eve gidip sessizce yokluğumdan bir haber olamayan, sıcak yorganımın altına girmeliydim.

Sahi bugün eve gitmesem kim merak edecekti ki? Ben onlar için bir hiç gibiyken. Peki nasıl gidebilecektim ki ben sıcacık odamda uyurken o minicik bedeniyle üşümeyecek miydi? Hem o da benim gibi korkmaz mıydı gök gürültüsünden, karanlıktan...

Düşüncelerimi aklımdan kovup üzerindeki kır çiçeklerle örtülü toprağı ellerimle eşelemeyi bırakıp, ellerimi semaya kaldırıp son kez duamı ettim. Adımlarımı mezarlığın çıkış kapısına doğru yönlendirdim. Kulübesinde sıcak çayını içen Mustafa amcayı görüp duraksadım, oda beni görünce şaşırmıştı, beklemeden gitsem ayıp olur muydu? Hissettiğim mecburiyet, beni insan olmaktan utandırıyordu. Ayağa kalktı hemen, yanıma gelecekti galiba onu bu sabah buraya gelirken görmemiştim. Yoksa bu saatte kadar burada olmamı kızabilirdi, eve geç kalacağımı düşünüp. Her defasında taksi çağırmadan salmazdı beni, yine öyle yapacaktı ama bu sefer ben yürümek istiyordum. Yanıma gelmesini bekledim. O benim yanımda durmayan ailem olmayan öz babam gibiydi. Mezarlıkta sabahladığım günlerde hep o destek olmuştu. Küçücük yuvalarını bana açmışlardı, ailesiyle birlikte. Bir hatırını sormalıydım demi? Bence sormalıyım evet evet sormalıydım.

"Hoş gelmişsin Berzah gızım ne zaman geleverdin?" şiveleri çok hoşuma gidiyordu. Bazen bende onun gibi konuşuyordum. " Sabahtan geldim Mustafa amca galiba sen yoktun" yüzüme kızar gibi baktı kalın kaşlarını çatmıştı.

"Yine sabahın altısında karga daha bo.. aman kahvaltusunu yapmadan geliverirsen tabii görmem gızum."içimden gelerekten dudaklarımın aldığı şekle göre tebessüm ettim. Yani öyle umut ediyordum? Neyse sohbeti kısa kesip bir an önce eve gitmeliydim. Yağmur yağacaktı hava da karamıştı iyice, daha geçmem gereken ıssız in cinin top oynadığı sokaklar vardı.

Yüzüme sallanan eller ile irkilerek Mustafa amcaya döndüm. "Berzah gızum daldun gittin yine iyi misin? Evladum."dalmış mıydım tabi iki dakikadır düşüncelere dalarsan adam endişelenir tabi az deliliğimi görmedi. " İyiyim Mustafa amcam merak etme sen sabah erkenden geliverdum işte sen nasulsun,hacı teyzem napıveriyor?" Aferin Berzah hem geç kalmamalıyım diyorsun, bide gidiyon adamın karısına kadar soruyorsun iç sesimin haklılığı ile bir kez daha hatta yaptığımı anladım. Zaten benim dünyaya gelmem büyük hatayken bu basit kalırdı.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin