5. Bölüm: Sevgilin Aradı

25 4 0
                                    

 

         5. Bölüm: Sevgilin Aradı
       *Şimdilik kurtuldun. Şimdilik...*
         

   "Müjde, Müjde. İyi misin? Hastaneye gidelim mi?" Bu sesler Murat'a aitti. Zar zor, "İyiyim, başım döndü sadece." Diyebildim. "Gidelim mi? Orası iyi gelir." Dedi Kuzey. "Evet, iyi gelir." Dedim. Ayça kolumdan tutarak arabaya gitmeme yardım etti. Murat'da sürekli iyi misin falan diyordu. Abi gibi. Bana iyi anlamda abi gibi davranıyordu. İki günde bu hale nasıl geldik acaba? Bizi bağlayan bir bağ vardı belkide... Gelmiştik. Tüm insanlığın huzurlu sandığı yere. Ama çoğu cinayeti denizler işler. Bazen insanların dertlerini öldürür, bazen de insanları öldürürlerdi. İnsanoğlu da böyledir. Bazen dert dinler, dert öldürür. Bazen sırf Nefret yüzünden insan öldürürlerdi. Bazen de İntikam adı altında. Biz dert öldürmeye gelmiştik. Önce yaklaşık yarım saat kadar denize baktık. Sonra Kuzey lafa girdi, "Ee anlatacak varmı?" "Soru cevap yapalım." Dedi Ayça. Kuzey devamını getirdi. "İlk Müjde'den başlayalım. Hmm hiç sevgilin oldu mu?" "Hayır" dedim tekdüze bir sesle. Burada olmamam gerekiyordu. Hislerim bağırıyordu, 'Gerizekalı git buradan. Hiç iyi şeyler olmayacak' "Senin oldumu Kuzey?" "Hayır" dedi. Ayça ve Murat'a sorduğumda ise birbirlerine bakarak, "Evet" dediler. Bir dakika! Bunlar sevgili mi? "SİZ SEVGİLİ MİSİNİZ?" "Evet. Bu arada ne oldu seni kim aradı da o hale geldin?" Dedi Murat. Adam mutlu konuları anında kaoslu konulara çekebiliyordun"Ne hali?" Dedim anlamamış gibi yaparak."Bayılmak üzere olduğun halini diyor." Kuzey sorumun yapmacık olduğunu anlamış olacak ki, biraz hayal kırıklığı ile söyledi. "Sen bize yalan mı söylüyorsun?" "Hayır... Sadece..." Lafımı kesti Kuzey, "Evet" dedi, kızmıştı. Kendi sorusuna cevap verdi, "Sen bize yalan söyledin. Biz Ayça ve Murat'la 20 senedir arkadaşız. Bir kez bile yalan soylemedik biliyor musun? Ben yalandan nefret ederim. Onlarda farksızdır." Benim gözümden yaş akmaya başladı. Öyle bir ortamda zaten tutamadım. Ayağa kalktılar. Bende kalktım. "Gidebilirsin. Bizim yanımızda yalancılara yer yok." O cümle beni o kadar yaraladı ki. Diğerlerine baktim, onlarda kızgındı. "Bu kadar mıydı? Nerden eminsin yalan söylediğime" "Sevgilin aradı." Bu cümleleri yediremiyormuş gibi konuşuyordu, "Senden uzak durmamız gerektiğini, yoksa kötü şeyler olabileceğini söyledi. Ve galiba sevgilin bir mafya. Çünkü sesi robotik sesti. Tanınmak istemiyordu. Şimdi, gidebilirsin." Koşarak kaçtım. Bir şey diyemedim, Diyemezdim. Evet yalan söyledim. Ama neden söyledim? Bir bina arasına girdim, gözlerimi sildim. Halimi düzelttim ve eve doğru yürümeye başladım. Arkamı döndüğümde takip edildigimi fark ettim. Şu filmlerde olur ya siyah giyimli biri. Aynı onlardan, telefonuyla uğraşıyor gibi yaparak arada beni gözetliyordu. Sonra ıssız bir yere geldiğimi fark ettim. Burdan çıkmam gerekiyordu. Birden arkamı döndüm. Bana dik dik bakıyordu. Sonra telefonu çaldı. Konuşmalar şöyleydi, "Fark etti. Tamamda- neyse hallederim ama yeterli olmaz. Off bı halta yaramayacak.  Of tamam
Tamam." Deyip telefonu kapattı. O ve benden başka kimse yoktu sokakta. Telefonumu çıkardım. Şu anda Kuzey'leri arayamazdım. Bende mecbur kuzenim -kendisi çok sinir bozucudur- Selim'i aradım. İkinci çalışta açtı, "Selim beni dinle. Nerdesin?" "Avcılar. nedenki?" "Şu anda hemen sahilin oradaki ara sokağa gel. Çabuk. Lütfen." "Tamam geli-" Tam o sırada kolumda iğne acısı hissettim. Onun etkisiyle ağzımdan hafif bir 'Ahh' çıktı. Ve bir ses, "Şimdilik kurtuldun. Şimdilik." Beni bırakması, benim yere düşmem. Sesler azalıyordu. Avcılar'da bir ara sokak olmasına rağmen ses az önce daha fazla çıkıyordu. Başıma birilerinin toplandığını hissediyordum. Sonra tanıdık bir kız sesi, "Hayır Müjde. Lütfen. Ben sana inandım. Sen isteyerek yapmadın biliyorum." Bu Ayça olmalıydı. İlaç galiba yavaş etki ediyordu. Önce sesler azaldı, sonra herşey karardı. Artık bayılmıştım.

                                                                   *********
"Ahh ne oldu bana." Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Başımda Ayça ve Selim vardı. "Selim.. ne oldu?" Değişik değişik bakıyordu. "Bayıldın. Daha doğrusu bayıltıldın." Başım çok ağrıyordu. Anında gelen bir mide bulantısıyla kendimi banyoda buldum. Kusuyordum. Klozetin önüne geçmiş kendimi zorluyordum belki rahatlarım diye. Klozete baktığımda şok oldum. İçerisi kandı. Hemde az değil. Baya kusmuk kadar kandı. Aynaya baktığımda ise ağzım kandı. Yüzüm gözüm renksizleşmişti. Sifonu çektim. Elimi yüzümü yıkadım. İçeri gittim. Ayça bana o kadar acır bakıyordu ki. "Ayça" dedim, "Git. Durma burada biz artık arkadaş değiliz. Değiştirilmiş bir sese inandınız. Evet yalan söyledim ama nedeni vardı. Şimdi, gidebilirsin." Üzüldüğü belliydi. Selim ise meraklı gözlerle bakıyordu. "Müjde inan bana Kuzey öyle demek istemedi. O sadece... Yalanları ne olursa olsun sevmiyor. Bir de affedemiyor." "Hayır" dedim tekdüze bir sesle. "Ben yalnızda hallederim. Bu zamana kadar kimseden yardım almadım. Hala kalmanı istemiyorum üstelik." "Öyle olsun. Zorlayamam." Dedi ve gitti. Selim bir sandalye çekti ve yanıma oturdu. Konuşmasına izin vermeden, ben başladım. "Selim çok büyük bir şeyin içindeyim. Seni bulaştırmak istemiyorum. O yüzden şimdi gitsen iyi olur." "Bana sinir olduğunun farkındayım ama seni bırakmam. Annen... Seni bana emanet etti." "En azından bu akşam. Sonra sizin okula aldırırım kaydımı. Ne dersin?" "Uff tamam. Ama sadece bugün ve yarın. Cuma akşam okul çıkışında yanındayım. Tamam mı?" "Tamam" sonra gitti. Yalnız kaldım. 15 yıldır olduğu gibi. Ama her yalnızlık bir gün biterdi. En azından öyle umut ediyordum. Tam yatağa uzandığımda kapı çaldı. Aslında alışık değildim kapının bile çalmasına. Tek tük marketten gelirlerdi o kadar. Neyse aşağıya inip kapıyı açtım. Evet tahmin ettiğim gibi! Murat
Gelmişti. "Senin burada ne işin var." Bir off dediğini duydum. Sonra içeri girdi ve kapıyı kapattı. "Murat! Delirdin mi?" Telefonundan ses kaydı uygulamasını açtığını gördüm. Ses kaydını açtı ve ben şok oldum. "Sen miydin?" Dedim yüzüne dönüp değişik bir ifadeyle. Oda, "Sen deli misin? Bu ses kaydı bana gizli numaradan geldi. Aynı şekilde Ayça'ya da. Nasıl desem... Kuzeyin sevgilin sandığı adam bu mu?" Şöyleydi, bu ses kaydı sabah beni arayıp tehdit eden ses kaydıydı. "Galiba" dedim, "Galiba. Herneyse sen gidecek misin?" "Beni kovuyo musun?" "Şu anda yalnız kalmam lazım." "Bu arada annen baban yokmu kızım senin. Bizim yanımızdan gittikten sonra olan olay. Bayıltmışlar seni." O an bir üzüntü çoktu uzerime. Hani olur ya üzülürsün, sonra birine sarılıp ağlamak istersin. O anı yaşıyorum işte. "Annem... Yok. Öldü. İntihar etti. Beni bırakıp gitti bu dünyada yapayalnız." Ağlamaya başladım sonra. Hüngür hüngür. Sonra bir mide bulantısı geldi. Banyoya koştum. Klozetin başına. Klozete baktığımda bu sefer görüntü daha kötüydü. Kan daha fazla  ve daha çok pıhtısı vardı. Murat'ın tepkisi şu oldu. "Sen... Nasıl bu hale geldin." "Bilmiyorum. Allah kahretsin ki bilmiyorum." Murat şaşkın şaşkın dururken ben Sifonu çektim ve elimi yüzümü yıkadım. Murat'a gitmesini söyledim -daha doğrusu kovdum- oda gitti. Ben önce kafamı dağıtmak için şarkı dinledim. Dustayken hemde. Siz hiç denediniz mi? Bilmiyorum ama beni çok rahatlatır. Sonra pijamalarımı giydim ve yattım.

        Artık onları hiç birşey durduramazdı. Ama bende durmayacaktım. Etrafımdakiler tek kişi değil biliyorum. Fakat bende tek kişi değildim. Selim'in Avcılar'da olmasının nedenini bile bilmiyordum. Ben onları bulaştırmak istemesem de burası beşımızın cehennemiydi. Ateş dolu ve hepimizi bir bir yakacak olan bir cehennem.

Sırlar CehennemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin