7 Eylül 2011
Uzun ve yorucu bir iş gününün sonunda işten eve geldiğinde hazırlanmaya başladı. Uzun zamandır giymediği takım elbisesini hazırladı ve kanepeye biraz uzandı. Uyandığında birkaç saat geçmişti. Ahmet takım elbise konusunda takıntılı bir adamdı. Takım elbise onun için siyah olmalıydı. Siyah kumaşlı, jilet gibi bir pantolon, üstüne siyah düğmeli beyaz gömlek, onun üzerine zarif ve siyah bir yelek. Kravat ince uzun olmalıydı. Kravatın üstüne kravat iğnesi ve cebinde beyaz mendil bulunan bir siyah ceket. Ayrıca bunlar tam olmalıydı. Dar yada bol değil. Siyah ve bakımlı kısa kesim saçları, kahverengi gözleri, kısa ve sık olmasından dolayı sürmeli gibi duran kirpikleri, düzgün burnu ve dudakları, hafif uzunlukta kirli sakalları ve takım elbisesi ile gayet şık olmuştu. Ancak biliyordu ki Ayşegül o kadar güzel olacaktı ki onun bu şıklığını alt üst edecekti. ''Kadınlar, her zaman bizi alt edebiliyorlar.'' diye düşündü.
Ayşegül'ün evine gittiğinde onu telefondan aradı. Ayşegül bekletmeyi ve bekletilmeyi sevmezdi. Ancak bu sefer bekleten kişiydi Ayşegül. Bir süre sonra aşağı indiğinde o kadar güzel olmuştu ki Ahmet gözlerini ovalamak zorunda kaldı. Giydiği enfes elbisenin yanı sıra Ayşegül güzel bir kadındı. Yeşil gözleri, kırmızı hafif dalgalı küt saçları ile, Ahmet'in ağzını açık bırakmıştı. Ayşegül bu davranışına gülümsese de ''normal zamanlarda çok çirkinsin, şimdi ise gözlerime inanamıyorum mu demek istedin az önce sen'' dedi. Ahmet gülümsedi ''Hayır, bu kadar güzel bir kadının bende ne bulduğunu merak ediyorum ve bu durum beni çok şaşırtıyor.'' dedi. Ahmet önden hızla ilerleyerek Ayşegül'ün kapısını açtı. Ayşegül hafif bir gülümseme ile ''böyle ucuz numaralar ile kalbimi kazanabileceğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz beyefendi'' dedi. Ahmet gülümsemesini bozmadan arabaya bindi.
Yolda bir çiçekçi kadın gördü yanında durdu ''Ablacım elinde dünyanın en güzel kadını için bir çiçek var mı ?'' diye sordu. Durumu fırsat bilen kadın en pahalı çiçeklerden bir demet yapmaya hazırlanırken Ahmet sadece bir papatya isteyince kadın biraz bozulur gibi oldu ama bir demet parasına bir papatya satınca yüzü tekrar gülmeye başladı. Ahmet papatyayı eline aldı. ''Dünyanın en güzel kadınına başkaları olsa orkide veya güllerden demet hatta çelenk yaptırırdı. Ama ben çiçeklerden papatyayı severim.'' dedikten sonra papatyayı eliyle yüz hizasında tuttu. '' Bu insanlara para verip seni topraktan koparmalarına sebep olduğum için beni affet papatyam. Ama bu kadar güzel bir kadına ancak senin kadar zarif bir papatya yakışır. Diğer çiçekler solmaktan başka bir işe yaramaz, sen onun güzelliğine güzellik kat sevgili papatya.'' diyerek yaptığı yapay mübalağa gülümseyen Ayşegül'ün saçını geri iterek papatyayı kulağına koydu. '' Özür dilerim günlerdir aramadım. Biliyorsun benim tahtalarımdan birkaçı eksik. Seni hiç hak edemedim. Hep aptallık ettim. Sen beni sevdikçe ben uzaklaştım senden. Ama bilmeni isterim seni çok seviyorum. Belki iyi bir insan olamadım, iyi bir evlat, iyi bir ağabey, iyi bir sevgili olamadım. Hep eksik bir şey hissettim hayatımda. Ne olursa olsun kıymet bilmedim. Hiçbir şeyi tam yapamadım. Ne kahkahalarla gülebildim nede hıçkırarak ağlayabildim. Yapabildiğim tek şey susabilmek oldu hayatımda. Sustum hep, hata yaptıkça sustum. Doğru bir şey yaptığımda ise... Doğru bir şey yapamadım hayatımda. Hayatımda doğru olan tek şey sendin. Affet beni. Affet ki iyi bir insan olamasam da ilk defa bir şeyi iyi yapabileyim. İyi bir sevgili olabilme şansı ver bana...'' Ayşegül eliyle susturdu onu. Gülümsedi. ''En az senin kadar aptalım bende. Akıllı olsam çoktan hayatından çıkardım. Ne yapalım benim kaderimde senin gibi bir aptalı sevmekmiş. Ama en azından aptal olduğunu kabul ettin. Ayrıca diğer aptal arabayı çalıştırmazsa bu iki aptal akşam yemeğine geç kalacak. Zaten tüm gün hastahanede hastalar, hasta yakınları ameliyatlar derken yürüyen ölü gibi geziyorum.''
Restorana geçtiklerinde güzel bir yemek yediler. İki aptal aşık olarak aptalca şakalar yaptılar. Sonra bu şakalara beraber güldüler. Eğer birbirini seven iki insan yan yana gelirse, yaptıkları şakaların önemi düşüktür. Çünkü önemli olan tek şey gülmektir. İki aşık olabilmektir. İlk günkü gibi kalabilmektir. Yemekten sonra Ahmet garsonla bir şey konuştuktan sonra yemeğe devam etti. Garsonlar ufak bir sahne hazırladı. Mütevazi sahnede bir tabure ve bir gitar vardı. Ahmet kalktı ve tabureye oturdu. Ayşegül'ün ve Ahmet'in zevkleri birbirine yakındı. Rock şarkılarını sevseler de türkülerin yeri ayrıydı. Ahmet gitarı eline aldı ve önce diğer yemek yiyen insanlardan af dileyerek Allı Turnam'ı söyledi. Diğer yemek yiyen insanlar durumdan şikayetçi değillerdi. Birkaç şarkıdan sonra ayrıldılar restorandan. Ayşegül'ü evine bırakan Ahmet onu yanağından öperek ''Seni seviyorum,'' gülümseyerek, ''benim gibi bir aptala katlanıp bu aptalı sevgilim diye kabul ettiğin için teşekkür ederim. Gerçi benim de karizmamı unutmamak gerek.'' dedi. Ayşegül ise hafif bir gülümseme ile ''iyi geceler karizmatik sevgilim'' diyerek Ahmet'i yanağından öptü. Ahmet arabaya bindi, bir süre arabada son zamanlarda olanları düşündükten sonra evine gitti.
![](https://img.wattpad.com/cover/217271966-288-k576087.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet Büro
Historia CortaCinayet büronun kendi içinde yaşadığı çatışmalar ve olaylar zincirini konu almaktadır.