16. Henry'nin Ölümü

66 9 9
                                    

(Medyadaki müzikle dinlerseniz çok çok daha etkili olur.)

2 yıl önce

Bugün, o gündü. Yıllardır Lothendenia krallığının beklediği o büyük savaş sonunda gerçekleşiyordu. Binlerce asker ve düşmanın hareketinden dolayı ayağımızın altındaki toprak gökyüzüne doğru yükselmiş, kuşların sesini çığlıklar, yağmurun yerini ise kan almıştı. O iğrenç orklar binlerce ok yağmuruna tutulsalar bile geri çekilmemek için adeta yemin etmiştiler.

Altı saatlik savaşın ardından kolumdan ve bacağımdan yaralanmama rağmen bunu umursayacak halde bile değildim. Bana güvenen binlerce insan vardı, onları yarı yolda bırakamazdım. Kan damla damla vücudumdan süzülürken sahip olduğum son gücü de kaybettiğimin farkındaydım.

Üzeri kanla örülmüş yaralarım durmaksızın sızlıyor ve varlıklarını belli etmek için ara sıra keskin ağrılar göndererek tüm vücudumun bir anda kasılmasına sebep oluyordu.

Sayıları bir türlü bitmeyen iğrenç yaratıklar sanki mümkünmüş gibi daha yüksek tonda hırlıyor ve kulak tırmalayan seslerinden çığlığı eksik etmiyordular.

Acılardan dolayı gözyaşı okyanusuna dönmüş gözlerimi açmayı bir türlü başaramıyor ve her an yığılıp bilincimi kaybedecekmişim gibi hissediyordum. Çektiğim ağrılardan dolayı uyuşmuş bedenimi zorlukla yasladığım duvardan çektim. O yaratıkların arasına yeniden dalmalı ve öldürebildiğim kadarını kılıcımdan geçirmeliydim. Dişlerimi birbirine sıkarak kılıcımı yeniden kaldırdığım an bir okun son hızla bana doğru geldiği gözümden kaçmadı.

O birkaç saniye içerisinde ne bir şey yapmaya ne de düşünmeye vaktim olmadı. Heykel gibi yerimde durmuş sanki bir film izliyormuş gibi ölümümün bana yaklaşmasını seyrediyordum. Okun derimi deşip bana tarifsiz acı yaşatacağını düşünürken bir anda kendimi kanlı toprakta buldum. Dirseklerimden destek alarak yerimde doğrulmuş ve hızla kafamı çevirerek neler olduğunu anlamaya çalışmıştım. Ve işte o anda tüm dünya, aldığım nefes bile durmuştu.

Kalbine gümüş ok saplanmış Henry, dizlerinin üzerinde kafası eğik halde duruyordu. Sağ eliyle kalbini sıkı sıkı kavramış ve kan parmaklarının arasından süzülerek yere damlıyordu. Hızla yerimden kalkarak birkaç adımda Henry'nin yanına vardım. Ben de aynı onun gibi dizlerimin üzerine çökerek karşısında durmuş ve titreyen ellerimi kalbini tuttuğu elinin üzerine koymuştum. Sıcak sıvının benim de elime bulaştığını hissettiğim an ben de ölmek istemiştim. Elini sıkı sıkı kavrayarak "Henry, Henry." dedim titrek sesimle. Yaşadığım şoktan dolayı bir anda tüm vücudum kendi isteğim dışında sarsılarak titremeye başlamıştı.

Gözyaşlarım sanki hiç durmayacakmış gibi şiddetle akıyor ve görüş alanımın bulanıklaşmasına sebep oluyordu. "İyi olacaksın, Henry! Güçlü ol!" diye bağırdım bu sefer. İsmini sayıklamaktan ve hıçkırarak ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Sanki şimdiye kadar öğrendiğim tüm kelimeleri unutmuş gibiydim.

"Harley." dedi güçsüz sesiyle. İsmimi söylediği an susarak gözlerimi yüzüne diktim. Hıçkırıklarım sessizleşse bile gözyaşlarım durmamak için yemin etmiştiler. Beklenti dolu gözlerle yüzüne bakarken "Artık çok geç." dedi hırıltılı ses tonuyla. Söylediklerini beynim algıladığı zaman yeniden hıçkırarak "Ha-hayır! Hayır!" diye fısıldadım.

Daha da güçsüzleşerek kendini sırtüstü yere bırakınca hızlı davranarak bir anda toprak zemine düşmesini engelledim. Kafasını dizlerimin üzerine yatırdığım an gözyaşlarım çenemden süzülerek yüzüne akmaya başlamıştı. Çektiği ağrıdan dolayı kıvransa bile dudaklarındaki küçük tebessümü görünce ağlamam daha da şiddetlenmişti. Kana bulanmış elini zorlukla yerden kaldırmayı başarınca yanağımdaki yerini almıştı.

Bu hareketi karşısında sessizleşerek yaşlı gözlerimi onun hafif kısılmış gözlerine dikmiştim. "H-Henry?" dedim elimi yanağımdaki elinin üzerine koyarak.

"Har-Harley, muhtemelen... bunu söyleyecek... başka zamanım hiç olmayacak... B-ben, seni... seviyorum. Hem de çok."

Henry'nin söylediklerinden sonra dudaklarıma küçük bir tebessüm yerleştirerek "Ben de... ben de seni çok seviyorum." dedim cılız sesimle. "Her şey iyi olacak. Atlatacaksın."

Yüzündeki gülümseme büyüdüğü an yanağımdaki eli, elimin arasından süzülerek toprakla buluştu. Sevdiğim adamın bu dünyadan ayrıldığını anladığım an cansız bedenine daha da sıkı sıkı sarılarak şiddetle ağlamaya başladım. Henry'nin sözleri durmadan kulaklarımda çınlıyor ve içimdeki öfkenin her saniye daha da büyümesine ve yüreğimin intikam ateşiyle yanıp tutuşmasına sebep oluyordu. Dakikalarca cansız bedenine sarılarak öylece durdum.

Tüm sesler benden uzaklaşmış sanki yer yüzünde sadece ben ve o kalmıştı. Gözlerime sanki siyah bir perde çekilmiş önümü görmeme engel oluyordu. Kendimi uzay boşluğuna düşmüş gibi hissediyordum. Ne önümdekini görebiliyor ne duyuyor ne de düşünebiliyordum. Zaman benim için durmuştu. Ne kadar öyle zaman geçirdim hiçbir fikrim yok.

Yeniden dünyaya dönmeme sebep olan şey benden iki metre uzağa düşen büyük bir kaya parçasıydı. Kan çanağına dönmüş gözlerimi karşıya diktiğim zaman askerlerin geri çekildiğini ve uzaktan yüz binlerce orkun bize doğru geldiğini gördüm. Henry'yi kaybetmiştim ve onu geri döndürmemin artık hiçbir yolu yoktu ama diğerlerinin hayatta kalması için hâlâ bir şeyler yapabilirdim.

Parmaklarımı dökülen kanlardan dolayı kırmızıya dönen toprağa bastırarak ayağa kalktım. Hızlı hızlı nefes alırken nefret dolu bakışlarımı üzerimize gelen binlerce yaratığa diktim. Parmaklarım titriyor sanki bir güç dalgasının tüm vücudumu ele geçirdiğini hissediyordum. O an ne yaptığımın farkında bile değildim, sanki biri vücudumu ele geçirmişti. Sakin bir şekilde dizlerimin üzerine çökerek parmak uçlarımı toprağa bastırmış ve gözlerimi yavaşça kapatarak beklemeye başlamıştım. Birkaç dakika sonra yerin altından uğultu sesleri gelmeye ve sanki deprem oluyormuş gibi toprak titremeye başlamıştı.

Gözlerimi yeniden açtığım an görünmez bir güç dalgası etrafa yayılmış ve hemen ardından üzerinde durduğumuz toprak çatlayarak içeriye doğru çökmeye başlamıştı. Metrelerce derinlere doğru çöken toprağın onlara doğru yaklaştığını gören orklar yönlerini değiştirerek kaçmaya çalışsalar bile dakikalar içinde yer onları yutmuştu. Uğultu ve çığlık sesleri etrafı bürümüş, toz toprak metrelerce yükseğe çıkmıştı. Tüm yaratıkların gözümün önünde yok oluşunu seyrettikten sonra toprak sanki hiçbir şey olmamış gibi yeniden yerine dönmüştü. Her şey eski görünümüne dönse bile üzerimize saldıracak ve tüm krallığı mahvedecek yaratıklar, artık az önceki yerlerinde durmuyorlardı.

Henry'nin bana olan aşkı kendini feda edecek kadar büyüktü ama ben, bu aşkı hak edecek kadar cesur muydum emin değildim. Onun yerinde ben olsam aynısını yapar mıydım? Her gece bunu düşünüyor ve düşünce deryasında boğularak uykuya dalıyordum.

Savaşı, ya kazanır ya da kaybedersiniz ama ben, aynı günde her ikisini yaşamıştım. O savaşta binlerce insanın özgürlüğünü kazanmış Henry'yi ise kaybetmiştim.

Hayatta, bazı anlar vardır. Kaderinizin önünüze geçtiği anlar gibi. İşte o an, siz hiçbir şey yapamaz ve sakince kaderinizin önünüze geçmesini seyredersiniz. Ben, bugün o anlardan birini yaşamıştım. Kaderim önüme geçmiş ve benim bu dünyayı terk etmem gerekirken Henry'nin, uzun bir yolculuğa çıkmasına sebep olmuştu...

Uzun bir aradan sonra sonunda geri döndüm ve gerçekten çok mutluyum. Tanıtım bölümünde olan kesit sonunda sizlerle. Bölümü beğendiniz mi? Yapabildiğim kadar iyi yansıtmaya çalıştım. Eğer herhangi bir yerde düzeltilecek bir şey varsa söyleyin yapayım. Her zaman eleştiriye açık biriyim. Hepinizi seviyorum.

Bölümü beğendiyseniz oylamayı ve kendi düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. ♥️✨

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Different Worlds|BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin