3. Kaybolan Kolye

300 116 232
                                    

Genç adam gözünü bile kırpmadan geçirdiği yoğun gecenin ardından öğlene doğru eve gelmeyi başarmıştı. Ayaklarını yere sürterek asansöre doğru ilerleyip düğmeye basmış ve kafası eğik halde gelmesini beklemişti. İçeri geçince asansörün kapısı tam kapanacaktı ki, Flora kendisini içeri atmıştı. Gülümseyerek dün karşılaştığı adama doğru bakıp "Merhaba." dedi sevecen tavırla.

"Merhaba." dedi adam dudaklarını zorlukla kıpırdatarak.

Kendini o kadar yorgun hissediyordu ki, küçük bir kelime bile ağzından güçlükle çıkıyordu. Sırtını asansörün soğuk duvarına yaslayarak göz kapaklarını birleştirdi. Kendini o kadar bitkin hissediyordu ki, burada uyumayı bile kabul edebilirdi. Küçük alanı sağır eden müzik sesi duyulunca yüzünü buruşturmadan edememişti. Flora uzun süre çantasını karıştırdıktan sonra telefonunu bulmuş ve aramayı son anda cevaplandırmayı başarmıştı.

"Efendim Catherine... Evet, az önce konuştum... Ne?"

Flora'nın tiz sesi aniden küçük alanı doldurunca adam göz kapaklarını zorlukla aralayarak göz ucuyla neler olup bittiğine baktı. Genç kız hızla telefonu kulağından çektikten sonra çantasına koymuş ve düğmeye basarak asansörden fırlamıştı. Flora'nın asansörden fırlamasından birkaç saniye önce adamın duyduğu tok sesle kızın bir yerlere çarptığını düşünmüştü ta ki, gözü yerde duran karaltıya çarpıncaya kadar.

Gözlerini kısarak yerdeki eşyaya daha dikkatlice bakınca bunun bir kolye olduğunu anlamıştı. İlk başta uykusuzluğun ve yorgunluğun üzerinde bıraktığı etkiyle eğilip yerden almak zahmetinde bile bulunmadı. Bıkkın nefesini dışarı vererek yüzünü memnuniyetsiz bir şekilde buruşturmuş ve eğilip kolyeyi eline almıştı. Baş parmağını bilmediği dilde olan harflerin üzerinde gezdirdikten sonra altıncı kata basmıştı.

Her ne kadar yorgun olsa da kolyeyi geri vermesi gerektiğini iyi biliyordu. Dün Flora'yla asansörde karşılaşmış ve saniyeler içerisinde sarışın kızdan dinlediği bilgilerle hangi katta ve hangi evde yaşadığını daha unutmamıştı. Kapının önüne gelerek güçlükle elini yukarı kaldırıp zile bastı. Birkaç dakika bekledikten sonra yine zile basmış ve yine sessizlikle karşılamıştı. Kolyeyi akşam da sahibine iletebileceği düşüncesi aklının bir köşesini kurcalarken geri dönmek fikrini çoktan uygulamaya koymuştu.

Yorgun bir şekilde parolayı girmiş ve kapıyı açarak uzun koridora geçmişti. Kafasındaki şapkayı bir kenara fırlattıktan sonra yavaş adımlarla salona ilerledi. Jungkook koltuğa uzanmış telefonuyla ilgilenirken Hoseok ve Jin televizyon izliyorlardı. Genç adam ağır adımlarla yanlarına ilerleyerek kendini çuval gibi koltuğa bıraktı. Salonda hareketlilik oluğunu fark eden arkadaşları uzun gecenin ardından sonunda Jimin'in eve geldiğini görmüşlerdi.

"Sonunda! Nasılsın?" diye sordu Jin karşısındaki adama gülümsemeye çalışarak. Arkadaşının oldukça yoğun bir gece geçirdiğini ve yorgun olduğunu biliyordu.

"Diğerleri nerede?" diye sordu Jimin boğuk çıkan sesiyle. Saatlerini silinen ses kaydının üzerinde yeniden çalışarak geçirince bu hale gelmiş ve sesi kısılmıştı. Yeni albümlerini en küçük detayına kadar tamamlamışlardı ve üç gün tatilden sonra klibin yayımlanmasıyla yeniden yoğun bir döneme gireceklerdi. Herkes tatilin keyfini sürerken çıkan aksilikle Jimin, fazladan çalışmak zorunda kalmıştı.

"Evde." dedi Jungkook gözlerini televizyondan çekmeyerek. Söyledikleriyle karşısındakine gözlerini büyüterek bakan adam "Gerçekten mi?" dedi inanamaz bir ses tonuyla. "Vay canına! Hepimizin evde olduğu sayılı günlerden birisi. Duş alacağım. Akşam hatırlatın kolyeyi sahibine vereyim."

Different Worlds|BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin