7. Cevapsız Sorular

165 71 165
                                    

Sesin geldigi yöne doğru biraz daha gittiğimde bataklığın içinde ilahi güzellikte olan bir kız uzaktan bana bakıyordu. Hayranlıkla ona bakarken ince sesiyle "Bana gel." dedi.

Kendim bile hissetmeden ayaklarımın benden izinsiz ona doğru gittiğini fark etmem uzun sürmemişti. Yarıya kadar bataklığın içinde olduğum halde ne derinliği ne de soğuk suyu umursamadan ilerlemeye devam ediyordum. Beynim düşünmeyi reddetmiş sadece ona doğru gitmem için bedenime emr veriyordu.

Harley'den

Bu korkunç ormanda sessizce yürürken bulunduğumuz duruma mantıklı bir açıklama yapmaya çalışıyordum. Burada olmamaları gerekiyordu. Kolyeyi Jimin almıştı ama sadece bir kolye. Yedi kişinin buraya bir kolyeyle gelmesinin imkânsız olduğu gün gibi ortadaydı. Bir şeyler oluyor ve ben bundan habersizim. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapatmamla 'Peri Orman'ında gerçekleşen olay yeniden gözümün önünde canlanmıştı.

Jungkook'un yere çakılması an meselesiyken hiç düşünmeden ağacın dallarını harakete geçirmiş ve son anda ölümden kurtarmayı başarmıştım. Ucuz kurtulmuştum eğer bir saniye bile gecikirsem Jungkook'un ölümü kaçınılmaz olabilirdi. Herkes telaş içinde ağaca baktıklarından benim ne yaptığımı hiç kimse görmemişti. Jungkook kurtulmuştu peki bunu onlara nasıl açıklayacaktım? Güçlerim hakkında onlara bir şey söyleyip bana cadı gözüyle bakmalarını istemiyordum. Eğer herhangi bir şey sorarlarsa mutlaka bir yalan uyduracaktım.

Çocukların yorulduğunu düşünerek onlara döndüm. "Biraz dinlenmeye ne dersiniz? Zaten az kaldı. Hem oturup konuşuruz."

Gözlerini birbirlerinin üzerinde gezdirerek kendi aralarında bakışlarıyla anlaştıktan sonra bana dönüp kafalarını salladılar. Yere oturmak için bacağımı kırdığım zaman Namjoon'un beklemediğim bir anda "Jimin nerde?" diye bağırmasıyla olduğum yerde donup kaldım. Şaşkın gözlerle çocukların üzerinde gözlerimi gezdirmemle altı kişi olduklarını anlamıştım. Kim bilir neredeydi?

Telaşla "Hemen geri dönmeliyiz. Belki de sadece yolunu kaybetmiştir." diyerek kendimi avutmaya çalıştım.

Tanrım lütfen düşündüğüm şey olmasın. Hemen geldiğimiz yoldan geri dönüp geçtiğimiz yolları kontrol etmeye başladık.

"Jimin? Jimin nerdesin?"

Jungkook yanıma geldiği zaman hayretle "Melodi sesi sana da geliyor mu?" dedi etrafına bakınıp sesin nerden geldiğini tespit etmeye çalışarak.

Jungkook'un söylediklerinden sonra korku ve endişe tüm vücudumu sarmış halde koşarak bataklıklara bakmaya başladım. Tanrım, lütfen bir şey olmasın. Uzaktan Jin'in "Jimin burada." diye bağırmasıyla Jungkook'la birlikte ses gelen yöne doğru son sürat koştuk.

Buldum işte! Büyük bir bataklığın içindeydi ve Hillin'e yaklaşmasına sadece birkaç metre kalmıştı. Kirli suda yavaş adımlarla Hillin'e doğru yürüyor ve bakışlarını bir saniye bile olsun yaratığın gözlerinden çekmiyordu. Ah bu erkekler! Diğerlerinin de yanımıza gelmesiyle ortam tam anlamıyla birbirine karıştı.

Namjoon ve Yoongi durmadan bağırarak Jimin'i çağırıyor, HoSeok da Hillin'in büyüsüne kapıldığı için Jin onu tutup gitmesini engelliyor, Jungkook elindeki taşları Hillin'e atmaya çalışıyor, Taehyung ise bataklığa atlayıp Jimin'e doğru gidiyordu.

Flora deliye dönmüş bir halde "Harley! Bir şeyler yap!" diye bağırıp saçlarını çekiştirmeye başladı.

Hemen devasa sırt çantamı çıkarıp telaşla karıştırmaya başlamıştım. Büyük olduğundan içi türlü türlü şeylerle doluydu ve bu da aradığım şeyi bulmamı zorlaştırıyordu. Eğer evde unutmadıysam içinde bir yerlerde arbalet olması gerekiyordu. Sonunda pes edip çantamın içinde ne var ne yok hepsini dışarıya fırlatmamla bulmuştum.

Different Worlds|BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin