1.Bölüm: "Ben... Senin zihnin olayım mı?"

983 54 66
                                    

"Sanki hayat bir çift kollu terazi ve sen bütününle tek kefeye sığmışsın gibi
ağırlaşır taşıdığın her şey.
Denge bozulur, düzen kayar.
Zinhar her şey yörüngesinden sapar.

Bir yıldız kayar, 

bir dilek tutarsın.

sonra anlarsın..."

Tame Impala - Love/Paranoia

Şekersiz - Bir büyük hüzün

.
.
.

"Burası vazgeçenler kulübü. Buraya girdiyseniz er ya da geç bir şeylerden vazgeçeceksiniz demektir sevgili dinleyenler. Hoş kalın."

Yayının kapandığını belli eden ses odada yankılanınca saçlarım arasında kaybolan kulaklıkları kafamdan çıkardım. Masanın kenarına bırakıp bileğimde duran tokayla saçlarımı topladım. Masadan kalkmış ceketini giyen Çağlar'a gözümüm ucuyla baktım. Elinde tuttuğu kalemi ceketinin iç cebine yerleştirip eliyle saçlarını düzeltti.

Tamam göz ucuyla bakmayı geçmiştim.

Kafamı önüme çevirince kendi işime baktım. Ardından Çağlar'ın bana seslenişini.

"Görüşürüz."

Kafamı onaylayarak salladım. Bana baktığını biliyordum. Kapının kapanma sesi odada yankılanınca çıktığını anlayıp derin bir nefes aldım. Fazla gerilmiştim. Üzerimde biriken düşünceler, rutinin aksine radyonun can alıcı konuşmalarıyla birleşince, ek olarak da Çağlar faktörü olunca gerginlikten çatlamamış olmam takdir edilesiydi.

Gelecek ders saatime yarım saat kaldığını bilgisayarın ekranındaki saatten görünce ayaklandım. Üzerime deri ceketimi geçirip girişteki L koltuğa fırlattığım çantamı aldım. Kapıdan çıkınca buraya yakın mesafedeki okuluma yürüme başladım.

Burası bizim sığınağımızdı. Düşüncelerimi başkalarının sorunlarına yorduğum, üzerine düşünmeye değecek şeyler yaşadığım tek yerdi. Kendimi belki de yalnızca burada işe yarar hissediyordum.

Dinleyicilerime, sevgili sana seslenirken kapıda sadece gülmeyi bilen, o sorunsuz kızı bırakıyordum. İçeri girip o kulaklığı taktığımdaysa Feza oluyordum.

Feza uzay demekti. Bana bu ismi Çağlar sunmuştu. Şüphesiz, bayılmıştım. Orası benim uzay boşluğumdu. Hislerimden, yabancılıklarımdan en uzak kaldığım yerdi. Dünyadaki tüm oksijeni tüketmiş gibi oraya sığınıyordum.

Üzerinde Vazgeçenler Kulübü yazan kapıyı kapattığımda bu dünyadan uzaklaşıyordum.

Korna seslerini, martı çığlıklarını, sokak satıcılarını, çocuk seslerini duymuyordum. Çünkü boşlukta ses yayılamazdı. Ve burası benim uzay boşluğumdu.

İnsanın kendine izin verdiği, inziva saydığı yerler olurdu. Burası benim için bir inziva sayılmazdı. Çünkü ben burada yalnız değildim. Yanımda o vardı. Cebinde her zaman dolma kalemini taşıyan, bakışları koca boşluklarla dolu adam. Benim burada yalnız kalmamamın, kalamamamın da sebebi oydu işte.

Onu size anlatamazdım, onun size benim içimde neler anlattığı anlatamazdım. Bu bir bakıma yaşamı tüm çirkinliklerden arındırarak önünüze sunmak olurdu. Mutsuzluklar, uyumsuzluklar hep yanlış anlaşılmalardan doğardı. Ve ben yanlış anlaşılmak istemezdim.

VAZGEÇENLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin