Bazen birini yok saysanız da o daima var olmayı başarır ve o var olduğunda geri kalan her şeyin yok olmasıyla, onunla baş başa kalırsınız.
Hande Mehan - Kırılsın ellerim
.
Küçükken saçlarımın uzunluğundan nefret ederdim. Sürekli etrafıma dolanan bir perde gibi gelirdi. Bir kere kesmeye kalktığımda annemin kafama vura vura saçlarımı eşitlemeye çalıştığını hatırlıyorum. Ekmek alma görevi de niye bana kalırdı anlamıyorum. Ben yokken evde kimse ekmek almaya gitmiyor muydu? Ekmek ben doğduktan sonra mı keşfedilmişti? Şimdi olmasa da beş yaşındayken çok büyük konulardı bunlar benim için.
İlk aşık olduğum anı hatırlıyorum mesela. Bir insana değildi bu. Mahallemize bir dayı tarafından getirilen dönme dolaptı. Dünyanın en mutluluk verici aletiydi benim için. Anneme aşkı sorduğumda da, ne dediğini hâlâ hatırlamam, anlattıklarında aşık olduğum şeyin bir dönme dolap olduğunu düşünmüştüm. Beni o kadar mutlu ediyordu ki... Hayatımın hiçbir anında bir daha o kadar tatmin edici şekilde mutlu olduğum olmuş muydu bilemiyorum.
Hemen alt katımızda oturan komşunun kızı adı her neyse sürekli o dönme dolapta kalan boş yer için yarışırdı benimle. Çok hırslı mıydım bilmiyorum ama hep kazanırdım da. Sürekli evden okula yürüyerek ya da koşarak giderdim. Annem bana yetişemediğinden yalnız göndermeye başlamıştı bir süre sonra. O alt katımızdaki komşumuzun kızı adı her neyse o zamanlarda da yarışırdı benimle.
İlla geçip yenecekti beni.
Şimdi olsa belki bırakır izin verirdim, bu onu küçük dünyasında daha huzurlu hissettirecekse diye ama o zamanlar böyle şeyler benim küçük dünyamı da neşelendiriyordu.
Çok surat asmaz, insanlardan nefret etmeyi bilmezdim küçükken. Annemin söylediğine göre güler yüzlü bile sayılırmışım. Ama o kız bir kere bile arkadaş olmaya çalışmamıştı benimle. Bugün dönüp bakınca, belki de o da benim onunla arkadaş olmamı bekliyordu, diye düşünebiliyorum. Ama o zaman aklıma bu hiç gelmemişti. Yıllar geçtiğinde aradan yani liseye başladığımda gitmişti o kız. Hiç arkadaşım olmayan ve adı her neyse olarak kalan kız... haliyle hiçbir şey hissetmemiştim de.
Ama sonra o geldi.
İnsanlardan bana bir soğuma gelmişti o yaşlarda. O da tam o anlara denk gelmişti. Kız gidince boş kalan evi doldurmuştu. O kız benimle arkadaş olmayı denememişti. Ben de onunla arkadaş olmaya çalışmamıştım. Normal bir insan ne yapar mesela? Gider bu sefer ilk kendi uğraşır arkadaş olmak için. Ama olmaz, yapamam ben.
Burnun düşse yerden kaldırmazsın çünkü.
Kaldırmazdım. Senaryo değişmedi tabii. O gelip arkadaş olmak istemedi benimle. Liseye başlayacağız, okulun ilk günü. Evden çıktık annemle. Bir baktım o da kapının önünde. Aynı üniformayla durduk karşı karşıya. Annem adını sordu, başını falan da okşamıştı yanlış hatırlamıyorsam. Ben konuşmadım ama hiç. Tuhaf ve rahatsız edici geliyordu. O kızın bir devamı gibi kodlamıştım kafamda. Mimlenmişti tarafımdan. O gün liseye kadar beraber yürümüştük.
Ne ara konuşmaya başladık ya da ne için bu kadar direndik konuşmamakta bilmiyorum. Ben pek normal değildim ama onun durumu sadece geri zekalı oluşundan kaynaklanıyordu. Kesin korktuğu için konuşmamıştı başlarda benimle. Onu dövecek gibi baktığımı da söylemişti bir kere. Yine iyi bu zamana yapayalnız gelmemiştim aslında, haklıydı çünkü. Bir kere dövmüştüm de. Lisenin ikinci sınıfında öğretmen beni başkan yapmıştı. Sınıf seçimiyle olsa asla seçilemezdim. O da adını her yazdığımda üstünü karalıyordu. Suratına bir tokat yapıştırmıştım. O zamandan sonra sesini yükseltecek olsa bile iki kere düşünürdü. Ben de öyle yapardım. Tokadın ardından iki saat hocaya ağladığı için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAZGEÇENLER KULÜBÜ
ChickLit"Vazgeçenler Kulübü'ne hoşgeldiniz." ... Pekala, kendime not; Yamaç'ı seviyorsun, Çağlar'ı değil. Bir başka not; Saçma sapan duygularınla defterimi karalama demedim mi sana? ... Kaybetmemek için vazgeçenlerden misin? Üzgünüm, vazgeçen herkes as...