Birkaç saniye kendime toparlanma müddeti verdim. Ayağa kalktım, elbisemin eteğini düzelttikten sonra tanıştırılma sıramı beklemeye başladım.
Kelime anlamıyla REZİL olmuştum. Onun gözünde kendini beğenmiş bir küçük hanım gibi gözükmek istemiyordum. Beni olduğumdan farklı biriymiş gibi algılamış olması, isteyeceğim en son şey olurdu. Misafirlerinin gelmesiyle birlikte ağzımın payını almış, yanaklarımdaki pembelikle kalakalmıştım. Ne yazık ki utanmanın hiç de sırası değildi, gülümseyip tanışmam gereken, önemli olduğunu tahmin ettiğim insanlar vardı. Silkelendim, kendime geldim.
Hakkımda ne düşünüyor olduğuna neden bu kadar önem verdiğime ise çok daha sonra gelecektim.
Hazır cevaplık ve bu laf çarpma olayları daima benim olayım olmuştu. Sabahtan beri istisnasız bir şekilde ona kaybediyordum. Şu esnadan itibaren eline bir done daha vermeyecektim. Bundan sonra birilerinin açığını yakalama sırası bendeydi.
"İşte bu da bizim küçük ama dünyayı fetheden Türkiye ekibimiz. En azından bir kısmı."
Gülümseyerek başımı salladım. Tek tek herkesle tokalaşıyordum. Serhat Bey tanışma faslını hızlandırmak için herkesin adını söyledi.
"Aslı Hanım, Levent Bey, Ömer Bey ve Lale Hanım."
"Merhabalar, ben de Seren. Memnun oldum."
İsmi Lale olarak tanıtılan orta yaşlı, son derece bakımlı ve gerçekten kendime idol olarak benimseyebileceğim niteliklerdeki kadın "Serhat Bey, Tülin Hanım ve Deniz Bey de varmak üzereler. Az sonra burada olurlar," diyerek bilgi verdi.
Levent Bey "Şeytanı anarken..." diyerek kapıyı gösterdi. Bordo, mini bir elbise, maşalı saçlar, hayatımda daha önce giymeye cesaret etmediğim yükseklikteki topuklu ayakkabılarıyla bir kadın içeri girdi. Yanındaki genç adamdan hiçbir şekilde kendisine bakamadığım için özür diliyordum ama yanındaki kadının üzerindeki o elbise gerçekten tüm dikkatimi topluyordu. Herhalde bir manken olmalıydı. Eğer manken değilse, kendimi kötü hissetmeye başlayacaktım.
Serhat Bey bir elini belime koyarak konsantrasyonumu toplamamı sağladı.
Aa... O el belimdeyken... Aa... Evet, işte şimdi kafamdaki tilkiler bambaşka şeyler fısıldıyordu.
Dikkat mi?
Tabii topladım ama, bu sefer artık bambaşka bir yere kaymıştı bile.
Nezaketen beni yönlendirerek onlara yaklaşmamı sağladı, ardından elini belimde hafifçe tuttuğu yerden çekti.
"Seren Hanımla siz de tanışın." Deniz Bey içtenlikle elini uzattı. "Merhaba," diyerek elini sıktım. Sıra Tülin Hanım'a geldiğinde ise ekibin yaş ortalamasını aşağıya çeken yegane insanlar olarak kendimi ona daha yakın hissettim.
Serhat Bey de gençti ama kendimi ona yakın hissedebilmem için herhangi bir durum ortada mevcut değildi, en azından henüz. Tabii elini eğer gece boyunca bir kez daha belime koyarsa, işte o zaman çok daha farklı hissetmeye başlayabilirdim bu konu hakkında.
Çok hoşuma gitmişti.
Masaya oturduk. Servisin başlaması için Serhat Bey'den onay alan garson mutfağa döndü. Masada genel başlangıç sohbetleri olarak hava durumu, İstanbul trafiği ve dolar kuru konuşuldu. Yeni gelen herkese ya bir alkollü ya da alkolsüz içecek verildikten sonra Serhat Bey su içmekte olduğu kendi bardağını havaya kaldırdı.
"Evet, biraz da güzel şeylerden bahsedelim. Bugün iki güzel şey için sizi buraya davet ettim. Önceden de bahsettiğim gibi orada yerli bir ekip kurup Tokyo ofisimizi açmak için ilk adımları attığımı söylemek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FY
Teen FictionNew York, Londra ve İstanbul'un yükselen gayrimenkul lideri Serhat Bolat, Kendisine gelen iş teklifi ile ne yapacağını bilemeyen zeki ve güzel Seren Eraslan, Tesadüflerin, akıl almaz başarıların ve beklenmedik bir maceranın içinde kendimizi bulacağı...