New York, Londra ve İstanbul'un yükselen gayrimenkul lideri Serhat Bolat,
Kendisine gelen iş teklifi ile ne yapacağını bilemeyen zeki ve güzel Seren Eraslan,
Tesadüflerin, akıl almaz başarıların ve beklenmedik bir maceranın içinde kendimizi bulacağı...
Son dakika saha gezileriyle saat kavramını unutturan gün, acıktığımı bana yeni yeni hissettiriyordu. Normalde her konuda tutan paranoyaklığım Serhat Bey'in yanındayken tüm endişelerini askıya alıyordu. Uçuşa yetişecek olmak bile bir problem değildi, o, saatin farkındaydı ve ikimizi de bir programa göre yönlendiriyordu. Değişik bir rahatlık hissi vardı onun yanındayken. Ne yaptığını biliyor oluşuna, zamanı benim yerime kontrol ediyor oluşuna güveniyordum elimde hiçbir delil yokken.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hakkında duyduğum yegane şey "Çalışma tarzı farklıdır" olmuştur. Başka kimsenin hiçbir şey bildiği yoktu. Restorana gelene kadar Begüm'le mesajlaşmıştım. Yaşadığımdan emin olduktan sonra rahatlamıştı. Etrafı izlemek çok keyifliydi. O kadar sürprizdi ki bugün! Dün uyandığımda biri bana "Yarın İngiltere'ye gideceksin," deseydi hayatta inanmazdım hatta ne içtiyse ondan bir tane de kendime söylerdim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Siparişleri verdik. Sıra iş konuşmaktaydı.
"Ne düşünüyorsunuz Seren Hanım?"
Derin bir nefes alıp verdim. Etrafımdaki insanlara bir kez daha göz gezdirdikten sonra dikkatim yine Serhat Bey'deydi. "Hayatın bu yeni turnuvasının hoşuma gitmediğini söyleyemem," dedim düşünceli ve meraklı bir ifadeyle. Kendimi aynı anda nasıl bambaşka biri gibi ama bir o kadar da ben hissedebiliyordum? Normalde sakarlıklarımda dolu günlerimin ardından oturup pişman olmakla geçen saatlerim, son çeyrekte tamamen değişmişti.
"Nedense cümlenizin sonunda bir ama varmış gibime geliyor," dedi gözlerimin içine bakarak.
Keşke bana öyle bakmasan.
"Hayır, yani, evet. Belki."
İki kişilik masanın üstü henüz boştu ve bu alanda bana yakınlaşıp, kelimeleri ağzımda karman çorman etmekten çekinmiyordu. "Genelde kararsız mısınızdır Seren Hanım?"
Soruların hafif flörtöz havasının yanı sıra, tonlamalarındaki cüretkarlık beni bitiriyordu. Kollarımı masaya koyup ben de ona yaklaştım. "Kararsız insanlarla iş yapmaz mısınız?" Gülümsedi. Eğer daha fazla bu şekilde oturmaya devam edersek, garsonun yemekleri getirmesine gerek kalmayacaktı. Karşımda duran gamzelerin tadına mutlaka bakacaktım.