Öncelikle merhabalar.Bu benim ilk kitabım.Okuyup fikirlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.İyi okumalar.
🦋🦋🦋
Her zaman olduğu gibi bu sabahta yağmurlu bir güne gözlerini açmıştı genç kız.Sevmiyordu böyle havaları.Bir gün güneşli cıvıl cıvıl bir güne uyanabilmeyi diledi.Yataktan gerinerek kalktı,odasında ki küçük banyoya bırakılmış su ile yüzünü yıkadı.Kısa saçlarını tarayıp parmaklarıyla buklelerini düzeltti.Bu genç kıza daha iyi hissettirmişti.Odasının büyük penceresine doğru adımladı ve lila işleme detaylı perdelerini açtı.Bir süre dışarıya takıldı gözleri.Karşısındaki manzarada sadece kasvet görüyordu Madeleine. Bahçede ki rengarenk çiçekler bile bu kasveti dağıtmaya yetmiyordu.Sicim gibi yağan yağmura aldırmadan dimdik duran adamlara kaydı bakışları.Babası ve krallığı uğruna gözlerini bile kırpmadan keskin,parlak kılıçlarıyla yüzlerce kelleyi kesmiş ve kesmeye devam edeceklerdi.Acımasızlardı.Ne ara böyle oldular oysa çocukken ne kadar da merhametlilerdi diye düşündü.Aptallardı.Belki aptal demek yanlıştı.Onlar kendilerince krala olan borçlarını ödüyorlar ona minnet duyuyorlardı.Ama yine de anlam veremiyordu genç kız bu duruma babası gibi bir adama kimse itaat etmemeliydi ona göre.
Leonidas izlenildiğini anlamış gibi kafasını kaldırıp siyah yıpranmış şatonun büyük penceresine baktı.Oraya bakması için bir nedene,hissiyata ihtiyacı yoktu aslında.Krallıkta durduğu zamanlar yaptığı tek şey prensesi izlemekti.Kızın simsiyah iri gözlerine daldı bir süre,yıllarca baksam bir an olsun bıkmam bu manzarayı izlemekten diye düşündü.Fakat kızın kendisine olan bakışlarında görmeyi umduğu şey yoktu.Öfke ve alayla bakıyordu kız Leonidas'a.Oysa dedi içinden eskiden böyle bakmazdı bu gözler bana,gözlerinin içi ışıldardı.İçi yine huzursuzlukla kaplandı Leonidas'ın.Hiç bir zaman sahip olamayacaktı bu güzelliğiyle dillere destan olmuş prensese. O dünyaları dize getirecek gülümsemesini asla sunmayacaktı genç adama.
"Prensesim!" gelen sesle genç kız içinde kaybolduğu gözlerden ayrılmak zorunda kaldı.
"Efendim Dorata"."Majesteleri sizi bekliyorlar küçük hanım". Başıyla onayladı sadece ellilerinin sonunda ki görünüşü kadar içide güzel olan dadısını. Niye çağırıldığını biliyordu. Üzgünce baktı gözlerine dadısının.Sessiz yardım çığlıklarıydı bu bakışlar fakat yaşlı kadının da elinden gelen bir şey yoktu.Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdü.Odadan çıkıp ince uzun karanlık koridordan geçerken vücudu stresine yenik düşmüş ve soğuk soğuk terlemeye başlamıştı. Merdivenlerin başına gelince duraksadı. Güçlü olmalıyım hiç bir zaman diğer prensesler gibi olmadım. Hep bir çaresini buldum ve kendi hayatımı kendi kararlarımla şekillendirdim. Bununda bir yolunu bulacağım elbet. Kendini ne kadar rahatlatmaya çalışsada indiği her basamakta göğsünün ortasındaki baskı daha da artıyordu.Kaçıp gitmek istiyordu burdan.Büyük salonun kapısına vardığında muhafızlar saygıyla önünde eğilip ihtişamlı kapıyı açtılar.Herkes burdaydı işte.Babası Londra kralı Ares,annesi kraliçe Otrera, Fransa kralı Louise, kraliçe Beatrice ve müstakbel eşim Prens Aşil.
"Geç kaldığım için özür dilerim majesteleri."Yaşlı adam gülümseyerek eliyle annesinin yanındaki boş sandalyeyi işaret etti."Otur kızım".Prenses başıyla zarifçe onaylayıp gösterilen yere oturdu.Onun oturmasıyla beraber herkes yemeğini bırakmış genç kızı izlemeye başlamıştı.Kral boğazını temizledi sabırsızca."Evet,biz kendi aramızda konuşup kararlaştırdık iki hafta sonra Aşil ile evleniyorsunuz.Böylelikle iki ülke mutlak bi ittifak kuruyoruz". Gözleri doldu Medaleine'nın. Bu insanların önün de asla ağlamayacaktı genç kız.Kısa siyah saçlarını kulağının arkasına attı.Bu hareketiyle annesi be kraliçenin bakışları saçlarına kaydı.İkisinde de aynı bakış vardı.Onaylamayarak bakıyorlardı.Onlara göre prensesler uzun dolgun saçlarıyla gösterişli,pahalı elbiseleriyle balolarda boy gösteren zarif kadınlardan olmalıydı. Medaline öyle değildi olamazdı ok atmayı,ata binmeyi ve küt saçlarını o ihtişamlı balolara,yakışıklı prenslere değişmezdi.Derin bir nefes alıp düşüncelerini savurdu ve babasını kafasıyla onayladı. Eğer şuan itiraz ederse onu düğün gününe kadar kuleye hapsedeceklerini biliyordu.Babasının kendi tahtı ve krallığı için yapmayacağı şey yoktu.Kötü bir adamdı.Güç ve paradan başka hiç bir şeye önem vermezdi.Annesi ise aklını Madeleine'ı zarif bir prenses gibi yetiştirmekle kafayı bozmuş,despot bir kadındı.Tek çocuktu ve istedikleri gibi bir çocuk olmadığını bakışları ile hep belli ediyorlardı.Gözü bu seferde Prens Aşil'e kaydı.Sarı saçları,mavi gözleri ve bir tanrı kadar kusursuz vücuduyla her kadını büyüleyecek bir adamdı.Üstelik kendisine karşı hep kibar bir beyefendi olmuştu .Ama yine de o bakışlarında hoşlanmadığı bişeyler vardı.Göz göze geldiklerinde Prens pekte samimi gelmeyen bir gülümseme sundu kendisini çatık kaşlarıyla izleyen kıza.Acilen Celine ile buluşmalıydı Madeleine.Artık kaçmaktan başka bir çare bırakmamışlardı.Bu adamla evlenmeyecekti.Prens Aşil
Leonidas
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaıne
Teen FictionLeonidas&madelaıne "Ruhuna dokunan insanlar,daima yanındadır."diye fısıldadı genç kız. "Her zaman yanındayım Mad.Asla yalnız mücadele etmeyeceksin."