Bölüm 8

21 4 0
                                    

🦋🦋🦋

"Aklını mı kaçırdın sen!" adeta haykırmıştı Celine. "Bu ağaca nasıl tırmanacaksın,eğer düşersen neler olur düşünüyor musun hiç?"
"Sessiz olur musun?Eğer ormanda dolanan birileri varsa bizi duyabilirler."Saçlarını arkasından gözlerinin önüne gelmemesi için yarım bir şekilde topladı.Uzun elbisesinin eteklerinide elleriyle dizinin üzerine kadar toparlayıp belindeki kemere sıkıştırdı.Ayaklarına dolanırsa tırmanamazdı.
"Bak bana alttan yetişebildiğin noktaya kadar destek vereceksin,böylece bütün gücümü daha en başta harcamayacağım.Sonrasında kendim halledebilirim sanırım." Eliyle biraz ilerdeki kısa ama yapraklarıyla adeta bir çadır gibi duran ağacı gösterdi. "Sen de hemen o ağaca çıkacaksın. Birileri geçebilir.Seni tek başına görmeleri iyi olmaz."
"Tamam ama dikkat et." Arkadaşına güven vermek istercesine gülümsedi.
"Merak etme sarışın,çocukluğum ağaç tepelerinde geçti bunuda yapamayacaksam ayıp bana.Hadi bakalım halledelim şu işi."
Ayağında ki ayakkabıları çıkarıp çalıların arasına bıraktı Madeleine. Muhtemelen ayakları parçalanacaktı ama kayma riskini azaltmıştı.Çıplak pürüzsüz bacaklarına son bir bakış attı ne hale geleceklerini düşünmek istemiyordu.Bu ağaç diğerlerinden daha uzundu.Eğer tepesine ulaşabilirse taşlık alanı görebileceğini düşünüyordu.Derin bir nefes alıp ellerini ağacın kalın,çatlaklarla dolu gövdesine doladı.Elleri birbirine kavuşuyordu.Bu iyi bir şeydi daha sıkı tutunabilirdi.Celine'in yardımıyla bacaklarını doladı ağaca.Bir süre arkadaşınında yardımıyla yukarıya doğru ilerdi.
"Artık yetişemiyorum Mad."
"Tamam dediğimi yap ben halledeceğim" diye seslendi aşağıya doğru.Bir kaç kez kendini yukarı doğru çekti.Her hareketinde ağacın pürüzlü gövdesi vücudunun açıkta kalan yerlerini çiziyordu.Gücü tükeniyordu.Hemen üzerinde ki küçük dala baktı.Umarım sağlamdır diyerek sağ eliyle dalı tuttu ve kendini bacaklarının da yarımıyla yukarıya doğru çekti.Ancak dal kırılmış,genç kız aşağıya doğru kaymıştı.
"Ahh!" Acıyla inledi Madeleine.Çok hızlı kaymış dengesini kuramamıştı ve bacağında bu sefer derin bir yara oluşmuştu. Zaten gücünün giderek azaldığı bu pozisyonda bacağının ince ince sızlaması hiç yardımcı olmuyordu.Biraz soluklanıp,acıyı düşünmemeye çalıştı.Güneşe bakılırsa saat öğleden sonrayı gösteriyor olmalıydı.Bir kaç saate hava kararacaktı ve bunu bilmek kızı daha fazla geriyordu.Gücünü bir kez daha toplayıp kendini tekrar yukarı çekti.Bacağında ki yaradan süzülen sıcak kanın akışını hissedebiliyordu.Derin bir kesik olmalı diye düşündü.Bir kaç kez daha yukarıya doğru hareket etti tüm gücünü tüketmişti artık bacaklarına ve kollarına kramp giriyordu."Az kaldı,dayanmalısın son bir hamle." diye fısıldadı kendi kendine.Hemen sağ tarafında kalan kalın dala uzattı elini.Tutunup kendisini dalın üzerine çekti.Başarmıştı.Dikkatlice dalın üzerine oturup aşağıya baktı.Yeşil yumuşak çimenlerin üzerine dökülmüş kuru yaprakları inceledi bir süre.Celine etrafta gözükmüyordu.Bacağına giren sızıyla unuttuğu yarasına çevirdi bakışlarını.Beyaz bacakları kandan dolayı kırmızı olmuştu.Tahmin ettiğinden de kötüydü yarası.Bir bu eksikti diye düşünüp boynunda ki pahalı ipek fuları yarasına sardı sıkı sıkı.Üzerinde bulunan başka bir dala tutunup ayağa kalktı.Ayağının altıda çiziklerle doluydu,üzerine bastıkça çiviye basmış gibi canı acıyordu.Yukarıda ki dallara doğru ilerledi.Ağacın dalları kalındı ve sağlam gözüküyordu.Öyleki üzerinde aynı anda iki,üç kişi yürüyebilirdi.En tepede ki dala ulaştığında eliyle yaprakları iteleyip başını uzattı.Gözünün önünde uçsuz bucaksız uzanıp giden yeşil ağaçlardan başka bir şey yoktu.Sağına,soluna,arkasına bakındı Madeleine.En ufak bir boş alan gözükmüyordu.Geldikleri yolu bile göremiyordu.Alabildiğince ağaçtan başka hiç bir şey yoktu burada.Nasıl olur bu diye düşündü.O kadar da yanlış yola sapmış olamazlardı.Altı üstü kaç dakika koşmuşlardı ki.Sonra birden beyninde şimşekler çaktı genç kızın. "Hayır." diye fısıldadı kendi kendine. "Bunu yapmış olamazlar değil mi?"

🦋🦋🦋
Arabacının cesedini çalıların arasına attıktan sonra,yola doğru yürümeye başladı James.
"Hey!Nereye gittiğini sanıyorsun?Kızların yanına gitmeliyiz burada işimiz bitti artık.Açık alandalar birileri görebilir."dedi Alex telaşla.James'in kalın dudakları arasından büyük bir kahkaha yükseldi.
"Ciddi misin Alex? Gerçekten buna inandın mı ?Bir etrafına baksana,ağaçtan başka bişey görebiliyor musun? Burada taşlık alan falan yok.Leo'nun sığınağı da burada değil zaten.Çok daha ilerde."Bir süre duyduklarını hazmetmeye çalıştı Alex.
"Ama sen anlattın bana tarifi dedin ki..Seni şerefsiz!Nasıl yaptın bunu, kız güvendi sana,biz güvendik lan sana.Nasıl ihanet edersin."Hırsla adamın boğazına yapıştı ama James bundan etkilenmişe benzemiyordu.Alex'i omuzlarından itekleyip kendinden uzaklaştırdı.
"Ne güveninden bahsetiyorsun sen!O aptal Leonidas,bir tanecik aşkını yalnız bırakmamalıydı.Bak, ben Madeleine'a bırak ihanet etmeyi saçını teline zarar gelmesine izin vermezdim anladın mı beni! Ama o beni bu hale getirdi.Leonidas'tan başka kimseyi görmedi gözü.Baktım farketmiyor geçtim karşına döktüm şu zavallı kalbimde ki herşeyi ona.Bana aptal bir çocukmuşum gibi davrandı.Bunu unutacağını ve arkadaşlığımıza devam edeceğimizi söyledi.Duygularımı bir anlık bile ciddiye almadı.Küçümsedi hep.Artık içinden çıkılmaz bir hal aldı bu durum anladın mı?Yanıyordu içim.Boğazımda düğümlü bir sevda,acınacak bir haldeydim.Bakışlarımda bile bir çaresizlik vardı bir kere baksa gözlerime görecekti. Yaşamak dert oldu. Uyumak bir yana, duyduğum sesler bile onun adıyla yoğrulmuşken, geceyi sonsuz bir kış'a çeviriyordu içimde ki bu aşk.Kalbimin en orta yerinde bir kanser. Ne yöne baksam,onu görüyordum ama sadece o şerefsize bakıyordu.Onu benden alacaktı. Götürecekti en uzaklara.Bir mucize gerekliydi artık bu aşk'a.Sonra imkansızlığını anladıkça nefretle doldu yüreğim.Gözlerimin önünde aşklarını yaşamazlardı duydun mu beni Alex.Öldürmeye elim varmadı.Ne olursa olsun seviyorum onu.Leonidası öldürsem Mad acı çekecekti.Gözümün içine baka baka onun için ağlayacaktı.Bunu kaldıramazdım.Ama şimdi benim güzel prensesim bu ormandan asla sağ çıkamayacak.Leonidas onu aramaya çok geç çıkacak ve asla yetişemeyecek.Bende gün güneşe veda edip karanlık çökünce saraya geri döneceğim.Krala kızının kaçtığını anlatacağım.Böylece krala da ihanet etmiş olamayacağım.Sen de benimle gelmelisin aklını kullan." James sözlerini bitirdiğinde Alex şoktaydı.

Bir süre sonra duyduklarını algılayamamaya başlamıştı.Bu nasıl bir aşktı.Aşk falan değildi bu.Saplantılı bir hastaydı arkadaşı.Onu şuan burada öldürmeliydi.Yoksa herşeyi berbat edecekti.Bir süre boş boş bakıştılar.
"Ben gelmeyeceğim kızları bulacağım sen siktir git nereye gideceksen."James yüzünde ki piç gülümsemesiyle konuştu. "Sen bilirsin dostum,kelleriniz kesilirken en önden izleyeceğim."
Arkasını dönüp yola doğru ilerledi.İşte tam bu sırada sırtında bir sızı hissetti sonra beline doğru akan sıcak bir sıvı.Alex sapladığı bıçağı geri çekip bir kere daha sapladı.Elleri titriyordu.Kardeşi dediği adama bunu yapmak pek kolay olmamıştı.James dizlerinin üzerine doğru çöktüğünde kulağına doğru eğildi.
"Sırttan öyle değil böyle bıçaklanılır.Sen demiştin bizilerin yaşaması için birilerinin ölmesi gerek.Artık hastalıklı bir aşık değil,acınası bir ölüsün.Cehennemde görüşürüz kardeşim."

🦋🦋🦋

MadelaıneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin