"Dünyada fırtınalar kopar ve biz seninle cehennemde delice sevişiriz. Sana aptal hediyeler almam ama kendi tahtımın yanına yeni bir taht yaptırır ve orayı sana veririm. Dışarıda yağmur yağar ve ben seninle bulutlar üstünde dans ederim."
Üstü açık arabam ve son ses açtığım müzik ile Los Angeles'ın ünlü caddelerinde geziyordum. Tabi yaptığım davranıştan büyük bir haz alıyordum sonuçta bu benim. Keyfim arkama takılan polis arabası ile bölünecek gibi gözüküyordu. Arabayı sağa çektim ve polis arabasından inip yanıma yaklaşan adama kafamı çevirip bakmaya başladım.
'Müziğin sesini kısın' Elimi ses sistemine attım ve sesini kıstım. 'Seni neden durduğumu anladın mı?' soruyu soran memura dik dik baktıktan sonra dudağım alayla kıvrıldı. Biraz düşünür gibi yaptım 'Sanırım sana verilen ve bir boka yaramayan yetkiler ile beni sorgulayacaksın.'
'Ehliyet,ruhsat lütfen'direksiyondaki bakışlarımı tekrar memura çevirip elimi takım elbisemin cebine attım. Bir deste halindeki doları gösterdim. 'Görev başındaki memura rüşvet ha' gözleri cebimden çıkarttığım diğer para destesi yüzünden irileşmişti. Gözlerinin içine bakıp 'Karanlık arzuların bu parayı istediğini söylüyor.' Başını sallayıp dudaklarını yaladı. İnsanların kanına girmek çok kolaydı. Polis memuru parayı aldıktan sonra 'iyi eğlenceler' diyip kendi aracına doğru adımladı.
Torpidoda olan sigara paketine uzanıp bir dal yaktım. Zehri tüm ciğerlerime çekerken sesini kıstığım müziği tekrar kökledim (medyadaki şarkı) ve asfalttaki arabamı hızlı bir şekilde kullanmaya başladım.
Her zaman takıldığım pardon bana ait olan bara gelince arabadan indim. Valeye anahtarı atarken zaman yavaşladı. Yine mi diye içimden isyan etmeye başlarken suratıma sahta gülüşümü yerleştirip arkamı döndüm.
'Cehenneme geri dön'
'Orayı burdan da yönetebiliyorum çok büyük bir sorun olmadığı sürece geri dönmeyeceğim.'
'Hata yapıyorsun kardeşim' diyip ortadan kaybolduktan sonra zaman eski akışına geri döndü.
Elimdeki kırmızı şarap ile Hoseok'un yanına doğru adımlamaya başladım. Koluma çarpan beden ile şarap gömleğime döküldü. Koluma çarpan adam 'önüne baksana' diye bağırmaya başlayınca bakışlarımı şarap dökülmüş gömlekten çekip adama bakmaya başladım. 'Sen az önce bana mı bağırdın' başımı sağa yatırıp dilimi yanak içimde gezdirdim.
'Yerinde olsam onu sinirlendirmezdim' Hoseok uyarır bir şekilde adama söylemişti.
'Özür dile şarabım boşa gitti.' Adam tekrar bağırmaya başlayacaktı ki üstüne doğru eğildim. Gözlerimin kırmızıya döndüğünü hissedebiliyordum. Ardından siyah büyük kanatlarım açıldı.
'Ş-şeytan'
'Evet ta kendisi' baskın bir tonda kulağına fısıldadım.
'Jungkook hadi gidelim'
Adamın üstünden çekildim o mekanı terk ederken bende Hoseok ile üst kattaki odaya doğru çıkmaya başladım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
