3~New School🏫

1.5K 119 138
                                    

Millie, yeni odasına eşyalarını annesinin zoruyla yerleştirdikten sonra en sevdiği kitabını okumaya başladı. Sayfaları çeviriyor ve tam kitaba dalıyordu ki yan odadan gelen müzik sesi bir an kulaklarında yankılandı. Bu o çocuk olmalıydı. Ona çocuk diyordu çünkü daha adını bile bilmiyordu. Ve evet aynı evde yaşıyorlardı. Bu yüksek ve Millie'nin tarzı olmayan müzik sesi onu rahatsız etmişti. Bu evde yaşayacaksa onla konuşması gerekiyordu. Millie artık daha fazla dayanamadı ve alışık olmadığı kapısının kolunu çevirip koridorda ağır adımlarla yürümeye başladı. Burası artık onunda eviydi ve buna katlanmayacaktı! Çocuğun odasını buldu ve kapıyı sert bir şekilde tıkladı.

Finn bu sert tıklama sonrası kapısının babası tarafından çalındığını zannedip ağır adımlarla kapıyı açtı. Karşısında ise kendinden kısa kalan ve tanımadığı bir kız duruyordu. Finn tam kapısını kapatacakken.

Millie: Müziğini kıs.

Finn tam kapıyı kapatıcakken kızın bu söylediğine anlam veremeyerek ve dalga geçercesine baktı ve;

Finn: Pardon?

Millie: Beni duydun. Kıs şu lanet müziği!

Finn: Burası benim evim ve burası benim odam sana mı sorcam prenses??

Millie: Ben de bu evde yaşıyorum ve sana lanet olası müziğini kısmanı söylüyorum!

Finn: Yaşamasaydın banane. Madem buraya gelmeye bu kadar meraklıydın biraz müziğe de katlanabilirsin.

Millie: Benim bu lanet eve gelmek istediğimi mi düşünüyorsun!! Sokakta yaşamayı tecih ederim! Şimdi şu müziğini kıs ve ikimiz de rahat edelim.

Finn: Gel de kıs.

Millie öfkeli bir şekilde çocuğu kenara itti ve hoparlöründen yankılanan sesi tam kısacaktı ki;

Finn: Hoop! ne yaptığını zannediyorsun prenses?

Finn, Millie'nin kolundan sert bir şekilde tutmuştu. Hatta bu Millie'nin canını acıtmış olacak ki, Millie'nin hafif inlemesi sonucunda Finn, kızın kolunu yavaşça bıraktı.

Finn: Çık odamdan.

Millie: Müzik zevkin berbat.

Finn: Şu an çaldığım gurubun sende posterini gördüm. Zorlama istesen.

Millie, hiç bir şey demeden çocuğun odasının kapısını kapattı. Sonunda müzik sesini kısmıştı. Millie odasına yavaşça yürüdü ve kapısını kapattı. Birden yarın okula gideceğini hatırladı ve uykuya daldı. Yarın için uyuyordu. Uykusu olduğu için değil.


Yarın sabah erkenden kalkan Millie, giyindi, her şeyini hazırladı ve aşağıya indi. Millie mutfakta cilveleşen annesi ve babası olacak şahısı gördü. Kahvaltı hazırlamaya mı çalışıyorlardı yoksa... herneyse. O kahvaltıyı yemeyecekti. Kapıyı gözüne kestirdi. Tam çıkacaktı ki dışarıda okul servisinin olmadığını fark etti. Eric kıza seslendi.

Eric: Millie seni Finn bırakacak merak etme.

Bunu duyan ve merdivenlerden aşağıya iniyor olan Finn gözlerini kocaman açtı.

Finn: Öyle bir şey yok.

Eric: Ama Finn ne konuştuk?

Finn babasının ona küçük bir çocukmuş gibi davranmasından nefret ediyor, ona içinden küfürler saydırıyordu. Tam kapıdan çıkacakken Finn Millie'ye seslendi.

Finn: Gel.

Millie, Finn'i arabanın olduğu garaja kadar sessizce takip etti. Geldiklerinde;

Millie: Finn, ben otobüsle gidebilirim sorun değil.

Finn: Sen ciddi misin? Başına bir şey gelirse babam beni öldürür. Bin şu arabaya.

Millie: Başıma neden bir şey gelsin. Ben her yere otobüs ile gidiyorum zaten.

Finn, Millie'nin zarif ve kendini koruyamayacak olan bedenini süzdü ve;

Finn: Burası sizin geldiğiniz yere benzemez. Burada kimse gözünün yaşına bakmaz Millie. Ve başına kötü şeyler gelir. Seni önemsediğimi falan düşünme. Başına gelen şeyler beni ilgilendirmez. Ama sorumlusu ben olacağım için bin şu arabaya.

Millie kafası karışmış ve anlamayarak bindi arabaya. Arabanın deri koltuğu Millie'nin çıplak bacağını üşütüyordu. Giydiği eteği düzelttikten sonra kemerini bağladı ve araba sürmeye çalışan Finn'i izledi. Finn'in gerçekte hızlı bir sürücü olduğunu, ve sırf o arabada olduğu için yavaş sürmeye çalıştığı her halinden belli oluyordu.

Yol boyunda kimseden çıt çıkmadı. Yol bittiğinde ise, Millie arabanın camından kocaman yeni okuluna baktı.
Millie okulla bakışırken.

Finn: İnecek misin?

Millie bu cümleyle irkilip hemen kapıyı açtı ve arabadan indi. Okul camdan daha az büyük gözüküyordu. Şimdi ise kocamandı.

Finn: Bak Millie, hiç bir şey için yanıma gelme. Ben de hiç bir şey için yanına gelmeyeceğim. Okul biter bitmez arabada ol yoksa o çok sevdigin otobüsüne binmek zorunda kalırsın.

Millie: Anladım "Abi" (yazılışının "Ağabey" olduğunu biliyorum fakat hikaye boyunca böyle yazacağım.)

Finn: Ben senin abin falan değilim bir daha bana öyle deme.

Millie: Ben de senin kardeşin değilim. Bana emir vermeyi kes.

Millie bu okulda kaybolacağından korkuyordu çünkü ilk defa böyle bir okul görmüştü. Okulun girişine doğru yürürken, herkes dönemin arasında bu yeni gelen kıza bakıp gülüşüyle, hatta erkekler ona bakıp uluyorlardı. Finn'in bunu fark etmesi uzun sürmemişti. Millie ise çok utanmıştı. Finn Millie'nin kolundan tutarak onu daha hızlı bir şekilde girişe götürdü.

Finn: Bu eteği giymek mi zorundaydın?

Millie: Ne giyip, giymeyeceğimi sana sormayacağım.

Finn: Peki, kendine dikkat et. Ben senin abin değilim. Seni her dakika koruyamam.

Millie: Anladık.

Millie ve Finn bu konuşmadan sonra birbirlerinde ayrıldılar ve Millie sınıfını aramaya başladı. Sanırım bulması uzun sürecekti...

Bu en uzun bölüm oldu helal edin.

Step Brother~FillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin