Sarı saçlı gencin korktuğu olmuştu işte! Babası her şeyi öğrenmişti. Babası asla bu ilişkiyi doğru bulmamıştı.
Şimdi ise babasının asistanı mavi saçlı gence gitmişti ve sarı saçlı gençten ayrılmasını aksi taktirde onunla asla göremeyeceğini söylemişti. Mavi saçlı genç yıkılmış odasına kendini kapatmıştı ve dışarı çıkmıyor sessiz sedasız ağlıyordu. O onun yeni kavuştuğu sevgisi, aşkı, huzuruydu. Onsuz ne yapardı? Mavi saçlı genç çaresizce düşünüyordu. Ne yapabilirdi. Mutluluğunu almışlarıdı elinden. Almamışlardı, sanki söküp çıkarmışlardı kalbinden. Gözyaşları akıyordu. Sanki son umutlarını akıtıyordu gözyaşları ile birlikte. Belki de aşkını kaçırmalıydı. Hemen umudunu yok edemezdi. Bir çözüm yolu bulmalıydı. Bir çıkışı olmalıydı işte. Mesaj attı sevgilisine belki..belki o yardım edebilirdi birlikte yenilmezlerdi. Onlar güçlü bir çiftlerdi.
Kalbimde Gizli: Adrian..seninle bir şey konuşmam gerekiyor.
Cennetteki melodi: Merhaba, Adrian şuanda burada değil teklifimizi değerlendirdiğinizi umuyoruz.
Kalbimde Gizli: Evet haklısınız. Onu terk etmiş gibi gözükmek için parka çağıracaktım aslında. Bence Adrian en azından bunu hak ediyor.
Cennetteki Melodi: Haklısınız. Peki o zaman parkta buluşmanızda bir sakınca yok.
Kalbimde Gizli: Teşekkürler. Lütfen yarım saat sonra orada olun.
Yazıp kapattı mavi saçlı çocuk. En azından sevdiğini bir kere görebilecekti. Çaresiz, umutsuz kalmıştı tek yardımcısıydı sevgi. Onu teselli edebilecek tek şey sevgiydi.
Aynanın karşısına geçti mavi saçlı genç gülümsedi aynaya ama ayna bile inanmadı iyi olduğuna kötüydü fazlasıyla kötüydü. Bakmaya bile kıyamadığı o gözleri, koklamaya doyamadığı o kokuya alışamadan kaybetmişti. Hayat bu sefer yüzüne gülmemişti onun. Yeni yaralar açmıştı her zamanki gibi. Neden yapıyordu bunu hayat. Neden önce tedaviye başlıyor, sonra vazgeçip hem yaralarına tuz basıyor, hemde yeni yaralar açıyordu? Ne yapmıştı
da hak etmişti bütün bunları? Ölüp kurtulabilirdi bu işkenceden. Ama yapamazdı bu kolay değildi ailesini geride bırakamazdı. Adrien'ı geride bırakamazdı. Arkadaşlarını geride bırakamazdı. Denizi, gitarını, şiirlerini ve şarkılarını geride bırakamazdı. Kolay değildi intihar. Hiçbir şeyin kolay olmadığı gibi. Her şeyi geride bırakamazdı. Bu en son çare bile olmamalıydı bir insan için. İntihar çare değildi, kurtuluş değildi, yüzleşme değildi. O sadece bir kaçış yoluydu.
***Yarım saat dolmuştu. Parka gemişlerdi. Mavi saçlı genç ile sarı saçlı genç konuşuyordu. "Çok özür dilerim sevgilim. Bunu yapmak zorundayım. Tek söylemek istediğim seni hep seveceğim." dedi fısıldayarak ardından kızgın, yalan bir ifade yerleştirdi yüzüne "Ben..ben artık seni sevmiyorum Adrian. Senden nefret ediyorum!" dedi son kez gülümsedi sevdiğine ve sonra akan göz yaşlarıyla oradan uzaklaştı. Gökyüzü de onunla ağlamaya başlamıştı. Kapşonunu kafasına geçirdi, gözyaşları yağmura karışıyordu, ağladığı belli olmuyordu ve kalbi kırık bir şekilde evine döndü...
Gabriel Agreste yapmıştı her şeyi. Acımasız, kötü adam. Arkasında iki kırıp kalp bırakmıştı. Bilmediği tek şey kırık kalpler içinde yapıştırıcı bir sevgi olduğuydu.
Bir bölümün daha sonuna daha geldik. Olabildiğince duygusal yazmaya çalıştım becerebilmiş miyim? Bu uzun zamandır aklımdaydı. Biliyorum şerefsizlik yaptım. Ama hep güzel olamaz değil mi?
Bölüm hakkında düşünceleriniz için
Yazara sövmeniz için
Gabriel'a sövmeniz için
Teşekkürler.
İyi akşamlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kalbim || Lukadrien
أدب الهواةBeni benden alır, Gözlerinin güzelliği. Her sabah içinde uyanmak isteğim, Bir orman sanki. Her zaman yanımda gibisin. Fakat bir o kadarda uzak. Söyleyemiyorum ki sana, Kalbim senin için atıyor. Umutsuz aşkımsın sen, İçimdeki ses senin için bunu...